"Makiler çalı çırpı değildir"
''Akdeniz'e özgü bitki örtüsü'' olarak bilinen makilerin, yağmur suyunu yeraltı rezervlerine aktaran ve erozyona izin vermeyen yapılarıyla büyük önem taşıyor. TEMA Vakfı Kurucu Başkanı Hayrettin Karaca, Akdeniz ikliminin bitki örtüsü olan makiliklerin, uzaktan göründüğü gibi çalı çırpı toplulukları olmadığını söyledi.
cumhuriyet.com.trTürkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) Kurucu Başkanı Hayrettin Karaca, Akdeniz ikliminin bitki örtüsü olan makiliklerin, uzaktan göründüğü gibi çalı çırpı toplulukları olmadığını, birçok bitki ve hayvan türünün ancak makilerin yetiştiği alanlarda gelişip üreyebildiklerini söyledi.
Bir ekosistem özelliği gösteren makiliklerin, biyolojik çeşitliliğin alt yapısını oluşturduğunu ifade eden Karaca, ''Makiliklerde o kadar çok tohum oluşur ki, bu tohumların hepsi tüketilmez ve toprakta, sanki bir tohum bankası oluşturacak şekilde birikirler. Bu yedek tohumlar, daha sonra kullanılmak ya da zamanı gelince çimlenmek üzere toprakta beklerler. Makilikler, biyolojik çeşitliliğin ve tür zenginliğinin sigortasıdır'' dedi.
"Kuraklığa ve yangınlara dayanıklı"
Karaca, maki türlerinin çoğunun kuraklığa dayanıklı olduğuna işaret ederek, bu bitkilerin köklerinin gövdelerine göre daha hızlı büyüdüğünü, böylelikle toprağı sıkı sıkı tutarak erozyona da izin vermediğini vurguladı.
Yağışların belirli mevsimlerde ve çok hızlı düştüğü Akdeniz kıyı kuşağında, erozyonu önleme bakımından makiliklerin ayrı bir yeri ve değeri bulunduğuna değinen Karaca, makiliklerin ayrıca yangından sonra hızlı bir şekilde toparlanma ve yeniden gelişme özelliği gösterdiğine dikkati çekti. Karaca, şöyle devam etti:
''Maki türleri yangına uyum sağlamışlardır. Bir yangın sırasında makiler, gövde ve yaprakları tamamen yanarak ölse bile, toprak altındaki organları ölmez, canlılıklarını korurlar. Yangından sonraki sonbahar veya ilkbaharda, bu kök ve toprak altı organlardan yeni sürgünler, bireyler ortaya çıkar. Küresel ısınmayla birlikte özellikle Akdeniz iklim kuşağında sık sık yangınlar yaşanacağı bildiriliyor. Bu açıdan, yangına dayanıklı olan makilikler çok önemli. Makilikler ayrıca su kaynaklarımızın korunmasında ve biyolojik çeşitliliğin sürdürülmesinde hayati etkilere sahiptir. Makilikler, kısa süre içinde rant elde edilecek arazi parçaları olarak değil, su kaynaklarımızın uzun süreli bekçileri ve biyolojik çeşitliliğin sigortası olarak görülmelidir. Maki türleri diğer türlere göre, kuraklığa daha dayanıklıdır. Maki bitki türleri daha az su kaybeder, daha geniş bir toprak hacminden su sağlayabilir ve topraktaki suyu daha ekonomik olarak kullanırlar. Bu özellikleriyle makilikler, özellikle küresel ısınma çağına girdiğimiz bu dönemde, genetik kaynak olarak korunması, öğrenilmesi, ders alınması ve kullanılması gereken türlerle doludur.''
"Kuraklığı panzehiri makilik alanlar"
Karaca, makiliklerin, yağmur sularının yüzde 98'ini yer altındaki rezervlere aktarma ve dolayısıyla su rejimini düzenleme görevini üstlendiğini de belirterek, ''makilik alanlar tüm bu işlevlerinden dolayı mutlak surette korunması ve geliştirilmesi gerekli olan, önemli bir yenilenebilir doğal varlıktır'' dedi.
Küresel ısınmayla birlikte makiliklerin öneminin daha da artacağını anlatan Karaca, şunları kaydetti:
''Kuzey Akdeniz ülkeleri, kuraklık ve çöl iklimine giriyor. Bugün yaşananlar daha bir şey değil. Göller kurumuş, dereler denizlere varamıyor. Bunlar yarın gelinecek noktalar için önemli işaretler. Kuraklığın panzehiri makilik alanlar. Makiliklerde dominant bir tür yoktur. Buradaki tüm bitkiler, canlılar kendi aralarında yaşalar. Yangından sonra da kendi kendine gelişirler, dikilmesine bakılmasına gerek kalmaz. Makilik olarak dikilmiş bir tek karış yer yoktur. Böyle bir sistem hakir görülebilir mi?''