Adana 10. Ağır Ceza Mahkemesi, kendisine şiddet uyguladığı ve fuhşa zorladığını ileri sürdüğü kocasını öldüren Çilem Doğan’a 15 yıl hapis cezası verilmesine ilişkin kararında çok tartışılacak gerekçeler ileri sürdü. Mahkemenin 36 sayfalık gerekçeli kararında dosya ile hiçbir ilgisi olmamasına rağmen Çilem Doğan’ın 17 yaşında iken maruz kaldığı “zorla alıkoyma ve cinsel istismar” olayına ilişkin takipsizlikle sonuçlanan bir soruşturma dosyasına yer verildi.
Mahkeme Doğan’ın çocuk yaşta maruz kaldığı ancak savcılık tarafından takipsizlikle sonuçlandırılan bu dosyaya, eşinin kendisini fuhuş yapmaya zorladığı iddiasını değerlendirirken yer verdi. Mahkeme ayrıca “öldürülen eş hakkında fuhuş suçundan soruşturma ve adli sicil kaydı olmadığı” gerekçesiyle Çilem Doğan’ın iddiasını “inandırıcı” bulmadığını belirtti.
Mahkeme kararına karşı çıkan Başkan Ogün Maden ise dosyada maktülün Çilem Doğan’ı fuhşa zorladığı yönünde çok sayıda anlatım ve tanık ifadesi olduğunu belirterek diğer 2 üyenin kararına karşı çıktı. Mahkeminin kararında ayrıca olay günü maktülün isteseydi Çilem Doğan’ı üzerinde taşıdığı tabanca ile öldürebileceği belirtilerek “meşru müdafaa” savunmasına karşı çıkıldı.
Adana 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 8 Haziran’da 1’e karşı 2 oyla verdiği kararla Çilem Doğan’ı haksız tahrik altında eşini öldürdüğü gerekçesiyle 15 yıl hapse mahkum etmişti. Mahkeme Başkanı ise Doğan’ın “maruz görülebilecek heyecan, korku ve telaşın etkisiyle meşru müdafa sınırlarını aşarak eşini öldürdüğü” görüşüyle ceza verilmemesi gerektiği yönünde oy kullanmıştı. Mahkeme bu kararının gerekçesini tamamladı. 36 sayfalık gerekçeli karar ve Başkan’ın karşı oyunda çok tartışılacak ifadeler yer aldı.
Fuhuşa zorlamaktan sabıkası yokmuş!
Mahkeme, Doğan’ın “eşinin olay günü eve geldiğinde kendisine hazırlanmasını, Antalya’ya gideceklerini, diğer 3 kadın ile birlikte fuhuş yaparak para getireceklerini söylediği” iddiasını “somut delillerle desteklenmediği” gerekçesiyle yerinde bulmadı. Mahkemenin gerekçeli kararında öldürülen eşin “çete kurmak, gasp, kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak, darp, tehdit, cinsel saldırı, sigara kaçakçılığı, ruhsatsız tabanca bulundurmak; tefecilik ve suça azmettirme” suçlarından soruşturma kaydı bulunduğu ancak fuhşa teşvik, aracılık veya yer temini suçlarına ilişkin hakkında herhangi bir soruşturma yürütülmediği ve adli sicil kaydının olmadığı belirtildi.
Mağdur olduğu dosyaya yer verildi
Gerekçede, bu tespitin ardından, dosya ile hiçbir ilgisi olmamasına rağmen Doğan’ın 2008 yılında 17 yaşında iken mağdur olduğu bir olaya ilişkin soruşturma bilgilerine yer verildi. Gerekçede “Buna ek olarak sanık Çilem’in mağdur sıfatı ile N.K, G.B ve S.U’nun şüpheli sıfatıyla bulunduğu suç tarihi 17 Mayıs 2008 olan takipsizlik kararlarında şüpheliler pakkında ‘reşit olmayanla cinsel ilişki, evi terk eden çocuğu ailesine haber vermeden yanında tutmak, kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak, çocuğun cinsel istismarı suçlarına yardım, fuhuş yapmaya zorlamak’ suçlarından takipsizlik kararı verildiği” belirtildi.
Mahkeme Başkanı ise karşı oyunda bu görüşe karşı çıkarak Doğan’ın, öldürülen eşinin kendisine, çocuğuna ve aile bireylerine zarar vereceği yönündeki tehditleri karşısında tedbir taleplerinden ve şikayetlerinden vazgeçtiğine dikkat çekerek “Sanığın maktülün kendisini fuhuşa zorladığı ya da bu yönde imada bulunduğu iddialarının maktülün öldürülmesinden sonra öne sürülen bir savunma olmayıp ilk nikahsız olarak birlikte yaşamaya başladıkları dönemlerdeki şikayetlerinde dahi sanıkça dile getirildiğine” dikkat çekti.
Öldürmek isteseydi öldürürdü
Kararda, Doğan’a neden meşru müdafaa hükümlerinin uygulanmadığına ilişkin şu gerekçeler de sıralandı:
* Olaydan 1 gün sonra yapılan muayenesinde yeni darp ve cebir izi bulunmadı. Atışların uzak atış olması ve kurşun girişlerinin yönleri bu anlatıma uymamaktadır.
* Çilem Doğan polise eşinin tefecilik ve çete faaliyetleri ile ilgili bilgi verdiğini, eşinin bunu öğrendiği için kendisini öldüreceğini sandığını söylemiştir. Olaydan birkaç gün önce Adana Emniyeti adına gözüken numara ile yaptığı görüşmeler var ise de görüşme içeriğinin ihbara ilişkin olup olmadığı tespit edilememiştir.
* Maktülün sanığa yönelik bir saldırısı olduğu ispatlanamamıştır. Bir an için böyle bir saldırı olduğu varsayılsa bile saldırı sanığın hayatına yönelik değildir. Maktül, sanığı öldürmek isteseydi üzerinde taşıdığı atışa hazır silah ile bunu yapabilecektir.
* Çilem Doğan olaydan sonra bir aile yakınlarının evine gitmesi, maktülün avukatını arayarak eşine ateş ettiğini söylemesi olaydan sonra dahi soğukkanlılıkla hareket ettiğini göstermiştir. Bu da sanığın olay esnasında heyecan, korku ve paniğe kapıldığını ispatlamamaktadır.
“Korkuya kapılması olağan”
Mahkeme Başkanı Maden’in karşı oyunda ise şu görüşler dile getirildi:
“Olay günü maktül, sanığa “Hazırlan, 3 kadın bir de sen Antalya’ya gideceğiz. Diğer 3 kadın ve sen fuhuş yaparak çalışıp bana para getireceksiniz” diye bağırmıştır. Tanık P.D’nin beyanları da Doğan’ın ‘fuhşa zorlama’ iddialarını doğrulamaktadır. Sanığın karşı çıkması üzerine saçlarından sürüklemiş, sanık darbelerin etkisi ile yatağın üzerine düşmüş ve bu esnada eli yastığın altındaki tabancaya temas etmiş ve ateş etmeye başlamıştır. Sanığın, eşinin kendisine ağır zarar verebileceği, öldürülebileceği yönünde korkuya kapılması olağandır. Burada eşinin yargılandığı veya suçlandığı eylemler göz önüne alınmalıdır.
Olay gününe yakın tarihlerde Çilem Doğan emniyet görevlileri ile sık sık telefonla görüşmüş, eşinin tefecilik faaliyetleri ile ilgili bilgi vermiştir. Bir seferinde emniyetten çıktığını maktülün kardeşinin görmesi üzerine de maktülün sanığın ihbarda bulunan kişinin kendisi olduğununu öğrendiği-bildiği yönünde korkuya kapılmıştır.
Olay günü maktülün bir saldırısının bulunduğu, geçmişteki davranışları ile birlikte gözönüne alındığında, devam edeceği ve karşı çıkılması halinde daha ağır sonuçlar doğrucağı açıktır. Bu nedenle savunma koşulları oluşmuştur. Ancak Doğan geçmişte yaşadığı saldırıların ve maktülün kişilik yapısı ile nedeni ile heyecan, korku ve telaşa kapılarak ateş etmiştir. Eylemi “meşru müdafa sınırını korku, heyevcan ve telaşla aşmak” kapsamındadır. Ceza verilmemesi gerekir.”