Mahkemeden jet hızıyla ret: Meğer aydınlar alınganlık göstermiş!
Afrin operasyonuna karşı AKP’li vekillere mektup gönderen aydınların, kendilerini ağır sözlerle eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında açtığı dava, birkaç dakika süren duruşma sonunda reddedildi.
KEMAL GÖKTAŞCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında Afrin operasyonuna karşı AKP’li vekillere mektup gönderen 170 aydın hakkında söylediği ağır sözler nedeniyle açılan tazminat davası birkaç dakika süren duruşma sonunda reddedildi. Hâkim, ret gerekçesini Erdoğan’ın sözlerinde “matufiyet” olmamasına, yani “vicdansız, hain, ahlaksız, adi, terör yardakçısı” gibi sözleri kime söylediğinin belli olmamasına dayandırdı. Oysa Erdoğan açıklamasında aydınları hedef alırken açık açık “milletvekillerine mektup gönderenleri” kastettiğini söylemişti.
Ankara Üniversitesi emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Baskın Oran’ın Erdoğan aleyhine açtığı davanın ilk duruşması dün Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya Baskın Oran ve tarafların avukatı katıldı. Hâkim Bülent Katar, yasa gereği yapılması gereken ön incelemeyi yaptıktan sonra avukatlara ne diyeceklerini sordu. Oran’ın avukatı dilekçelerini tekrar ettiklerini belirtirken Erdoğan’ın avukatı Sinem Kabadayı, Erdoğan’ın bu sözleri kime söylediğinin belli olmadığını ve ayrıca bu sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Hâkim Katar, bu beyanların ardından hemen davanın reddedildiğine ilişkin kararını açıkladı. Katar, sözlü olarak Erdoğan’ın sözlerinde matufiyet olmadığını belirtince Oran’ın avukatı “Peki, o kadar hakaret kâğıda mı edilmiştir?” diye tepki gösterdi. Hâkim Katar ise “Kararı bildirdim. Üstelik gerekçesini de söyledim” diyerek duruşmayı sonlandırdı.
Gümbür gümbür kazandık
Prof. Oran, karar ile ilgili olarak Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada “Erdoğan inkâr etmeyi seçti. Sözlerinin arkasında duramadı” dedi. Oran, Yargıtay’ın bütün içtihatlarının, böyle durumlarda isim vermenin zorunlu olmadığını, kimden bahsedildiği belliyse matufiyetin olduğunu söylediğini hatırlatarak şu örnekleri verdi:
“Yargıtay bu konuda fevkalade katı. Mesela, Şubat 2011’de Müjdat Gezen, ‘AKP’ye yüzde 50 çıkmış. Aslında, Aziz Nesin kriterlerine göre yüzde 60 çıkması lazım’ dedi, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ‘Matufiyet vardır. Davalı, AK Parti’ye oy verenleri aptal olmakla itham etmiştir’ diye karar verdi ve Müjdat Gezen, dava açan 15 AKP’liye 4’er bin lira tazminat ödedi. Dahası, Orhan Pamuk, ‘Türkler, bu topraklarda 30 bin Kürt’ü ve 1 milyon Ermeni’yi öldürdü’ deyince, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu şöyle dedi: ‘Davacıların Türk milletine mensup olmaları matufiyet için yeterlidir.’
Ama biz bu davayı gümbür gümbür kazandık. Çünkü en ufak eleştiriyi hakaret sayıp binlerce kişiyi tutuklatan ve mahkûm ettiren Erdoğan, ifade özgürlüğüne sığındı. Zamanı gelir, ifade özgürlüğü herkese yarar, herkesin kulağına küpe olsun.”
Hedefi belli değilmiş
Erdoğan’ın avukatı Ahmet Özel’in mahkemeye verdiği savunmada, “Düşünce özgürlüğü, demokrasinin temel ilkesidir. AİHM’ye göre ifade özgürlüğü, devletin veya nüfusun bir bölümü için saldırgan, şok edici veya rahatsız edici bilgi ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir. Bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz” denilmişti. Özel ayrıca Erdoğan’ın dava konusu sözlerle kimi kastettiğinin belli olmadığını ileri sürerek davanın reddini istemişti. Oysa Erdoğan, 170 aydının AKP’li vekillere gönderdiği mektuba tepki gösterirken şunları söylemişti: “İsminin önünde profesör yazan, doçent yazan, kendini gazeteci, düşünür, siyasetçi diye adlandıran birilerinin niçin bu operasyonlardan rahatsız olduğunu açıkçası bilemiyoruz. Neymiş? Bunlar savaş karşıtıymış, neymiş bölgede çatışma istemiyormuş. Neymiş? Türkiye’nin sınırlarını korumasının yolu YPG ile sulh içinde yaşamasından geçiyormuş. Sonra da utanmadan bunu milletvekillerine göndermişler. Siz ne vicdansızsınız ya. Madem barışseversiniz niçin bölücü örgüt mensupları ailelerinin gözü önünde polislerimizi askerlerimizi şehit ederken üç maymunu oynadınız hainler? Be ahlaksızlar, be adiler siz ne konuşuyorsunuz ya? Siz bizimle neyin pazarlığını yapıyorsunuz?”