Mahkeme, bilgisayar kayıtlarını istedi
''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' davasında mahkeme heyeti, 2009'un ilk 6 ayı itibarıyla Genelkurmay Harekat Başkanlığı Bilgi Destek Daire Başkanlığının tüm şubelerinde çalışan askeri ve sivil personelin kullandığı bilgisayarlara ait kayıtların, bu bilgisayarları kullanan kişilerin kullanıcı kod ve imzalarının istenmesine hükmetti.
cumhuriyet.com.trİstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda yapılan duruşmaya, tutuklu sanıklar Albay Dursun Çiçek, avukat Serdar Öztürk, Ufuk Akkaya ve Mehmet Deniz Yıldırım ile tutuksuz yargılanan MİT görevlisi Özel Yılmaz katıldı.
Hakkında yakalama kararı bulunan Bedrettin Dalan ile tutuksuz sanık İlhami Ümit Handan ise duruşmaya gelmedi.
Duruşmaya ilk kez katılan Özel Yılmaz'ın kimlik tespiti yapıldı. Üniversite mezunu olduğunu ifade eden Yılmaz, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün tarafından mesleği sorulunca bir süre sessiz kaldı. Başkan Şengün, ''Devlet memuru mu?'' deyince ''Evet devlet memuru'' şeklinde yanıt veren Yılmaz, maaşı sorulunca da ''1'in 4'ü'' şeklinde cevap verdi.
Başka geliri olup olmadığı şeklindeki soruya ise Yılmaz, miras yoluyla intikal eden arsa ve gayrimenkulü olduğunu söyledi. Yılmaz, telefon numarası sorulunca da ''Kurumdan isterseniz daha iyi olur'' dedi.
"Bütün belgeler, amirallere suikast, kafes hepsi sahte"
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada Öztürk, delil klasörlerindeki kendisiyle ilgili bölümleri ayrıntılı olarak anlattı.
Sanıkların bulunduğu bölümde oturarak yaptığı savunmasını 2,5 günde tamamlayan Öztürk, ofisinde bulunan belgelerin polis tarafından konulduğunu ispatladığını söyledi.
Öztürk, savcı Zekeriya Öz ve polisler hakkında ''askeri casusluktan suç duyurusu'' yapmak için hazırlandığı sırada ''ıslak imza'' tartışmalarına konu belgenin oluşturularak bürosuna konulduğunu belirtti.
Türkiye'ye 2002 yılından itibaren Amerika'dan 2 ıslak imza makinesinin getirildiğini iddia eden Öztürk, gümrük kayıtlarından bunları getirtenin bulunabileceğini anlattı.
Öztürk, her şeyi eğip bükmeden doğru bir şekilde anlattığını ifade ederek, şuları kaydetti:
''Ben buraya savunma yapmaya gelmedim, hesap sormaya geldim. Sayın Başkan sizi tenzih ediyorum. Bu deliller toplansaydı eğer, 1 yıldır hapiste olmazdım. Biz askeriz, vatan için gün gelir ölürüz, kolumuzu, bacağımızı veririz. Önemli olan ülkenin birliğidir. Bu soruşturma, ülkenin birliğini hedef almaktadır. Mahkemenin, anlattığım her şeyi değerlendirmesini istiyorum. Ben suçsuz olduğumu biliyorum, suçsuzluğumu anlattım. Hapse atıldım diye yalvaracağımı falan mı zannediyorsunuz? Beni ölümle dahi korkutamazsınız. Bütün belgeler, amirallere suikast, kafes hepsi sahte.''
"Savcı ve heyet üyelerinden soru almayacağım"
Öztürk, ''Bir yıldır hapisteyim. Haksız olarak yattığım bu süre ülkemin birliğine hizmet edecekse helal olsun. Ama olmayacaksa bu işe bulaşanlara hakkımı helal etmiyorum'' diye konuştu.
Savunmasının ardından Öztürk, savcılar ve mahkeme üyeleri hakkında toplam 16 suç duyurusunda bulunduğunu belirterek, ''Çapraz sorguda 1000 tane soruya bile cevap veririm. Yaptığım suç duyuruları nedeniyle üye hakim ve savcılarla muhatap olmak istemiyorum. Sorular sizin aracılığınızla sorulsun'' dedi.
Bunun üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, soruların kişiler tarafından yöneltildiğini, aracı olmadığını söyledi.
Öztürk de kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak da dahil 16 ayrı eylemden suç duyurusu yaptığını hatırlatarak, savcılar için ayrıca 50'ye yakın suç duyurusunda bulunduğunu kaydetti.
Bu nedenle Başkan Şengün'ün aracılığıyla yöneltilen sorulara cevap vereceğini belirten Öztürk, bunun dışında heyet ve savcılardan soru almayacağını kaydetti.
Bunun ardından Başkan Şengün, Öztürk'ün daha önce verdiği bazı dilekçeleri ile eski ifadelerini okudu.
"Size ne, sizden izin mi alacağım?"
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmanın öğleden sonraki bölümünde Serdar Öztürk'ün çapraz sorgusu yapıldı. Savcıların sorularını yanıtlamayacağını belirtmesi üzerine savcı Mehmet Ali Pekgüzel, Öztürk'e soru yöneltmedi.
Üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu da soru yönelteceğini, buna cevap vermemesinin yasalardaki karşılığının ''susma hakkı'' olduğunu söyledi.
Ardından Haşıloğlu, Öztürk'e sorularını sordu. İlk soru üzerine Öztürk, ''(Susma hakkını kullandı) diye yazabilirsiniz'' derken, kullandığı telefonlara ilişkin sorulara ise yanıt verdi.
Haşıloğlu'nun ''Ordudan ayrıldıktan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde göreviniz oldu mu?'' sorusuna ''Öyle bir şey olmaz'' diye yanıt veren Öztürk, sivil memur olarak da çalışmadığını anlattı.
Haşıloğlu, 2007 ağustos aynıdan itibaren Dilek Bozkaya ile 2 bin 400 tane telefon görüşmesi olduğunu belirterek, Öztürk'e bununla ilgili sorular yöneltti.
Öztürk de Bozkaya'nın müvekkili olduğunu ve 2008 ağustos ya da eylül ayında tanıdığını belirterek, bu telefon görüşme sayısının doğru olmadığını kaydetti.
Haşıloğlu'nun, telefon görüşme sayılarına göre 1 yıl içinde iki insanın ne kadar samimi olabileceği şeklindeki ifadesine sinirli bir şekilde cevap veren Öztürk, ''Size ne?'' dedi.
Bunun üzerine Haşıloğlu, Öztürk'ü ''Sorularıma karşı susabilir ama bu tarz konuşamazsınız. Konuşmanızı ölçülü kullanın'' şekilde uyardı.
Öztürk de insanın bir günlük tanıştığı kişi ile de samimi olabileceğini belirterek, ''Böyle sorulara karşı böyle konuşurum'' dedi.
Haşıloğlu da bu sorunun Öztürk'ün anladığı manada sorulmadığını, telefon görüşme sayısı nedeniyle yöneltildiğini kaydetti.
Öztürk de ''Dosyayı bildiğim için iyi niyet aramıyorum. Sizde de iyi niyet aramıyorum. 'Susma hakkını kullandı' diye yazdırın. Cevap vermeyeceğim'' dedi.
"Hukuk çerçevesinde her şeyi sorarım"
Haşıloğlu, ''Savunmanızda bazı iddialarda bulundunuz. Bir savcının CIA ajanlarıyla görüştüğünü, bir emekli korgeneral, binbaşı ve bir MİT mensubunun size göre tertip planladığını söylediniz. Islak imza makinesinin nerede olduğunu bildiğinizi söylediniz. Nereden biliyorsunuz?'' diye soru yöneltti.
Mesleki faaliyetleri sonucunda elde ettiği bilgiler olduğunu belirten Öztürk, ''Levent Göktaş'ın müdafi olarak elde ettiğim bilgiler. Savcı Zekeriya Öz, söylediğimde gitseydi Emniyette ıslak imza makinesini bulacaktı. Gitmedi, ben mi suçluyum?'' diye konuştu.
Haşıloğlu'nun ''Ahmet Selçuk Çamlıdere kimdir?'' sorusuna da sinirlenen Öztürk, ''Mesleki faaliyetlerimi yargılıyorsunuz. Benim kimin davasına bakacağıma siz mi karar vereceksiniz? Sizden izin mi alacağım?'' diye tepki gösterdi.
Haşıloğlu da sinirlenerek, ''Beyefendi hukuk çerçevesinde her şeyi sorarım. Susma hakkınız var'' dedi.
Öztürk ise ''Böyle soruya böyle cevap alırsın'' diye konuşunca Haşıloğlu, ''Sürekli erkeklikten bahsediyorsunuz. Ben sizi kibar bir insan olarak tanıyorum. Bu şekilde davranırsanız daha güzel olur. Bana 'sen' diye hitap etmeye başladınız'' dedi.
Öztürk de ''Sorduğun gibi cevap alırsın'' diye konuştu.
"Göktaş Roma'yı yaktığını kabul edecek durumdaydı"
Haşıloğlu ikinci ''Ergenekon'' davasının tutuklu sanıklığı emekli Albay Levent Göktaş'ın savcılığa verdiği ek ifadesinin girişindeki ''Cezaevine girdikten sonra edindiğim bilgiler Ergenekonun korkunç bir yapılanma içinde olduğunu fark ettim. Ben de bu yapılanmanın içinde yer almış olabilirim'' şekildeki bölümleri okudu.
Öztürk'ün açıklamalarıyla Göktaş'ın bu açıklamasının birbirinden farklı olduğunu ifade eden Haşıloğlu, Öztürk'e iddialarının kaynağını sordu.
Öztürk de Göktaş'ın tutuklandıktan sonra psikolojisinin bozulduğunu belirterek, ''Dağ aslanını hücreye kapatmışsınız. Yaşayamaz. Sırf tahliye olmak için her şeye hazırdı. Roma'yı yaktığını kabul edecek durumdaydı'' dedi.
Göktaş'ın avukatı Abdullah Kaya'nın, ''gayri nizami harp konusunda açıklama yaparsa tahliye olacağı'' şeklindeki yönlendirmesiyle bu ifadeyi vermeye gittiğini belirten Öztürk, her görüştüğünde Göktaş'ın psikolojisi bozuk olduğu için ağladığını dile getirdi.
Serdar Öztürk'ün avukatı Hasan Gürbüz de Göktaş'ın bu ek ifadesini kabul etmediğini söylediğini kaydetti.
Aynı zamanda Göktaş'ın avukatı olan Celal Ülgen de müvekkillerinin ilk tutuklandıklarında adaletsizliğin biteceği umudunda olduklarını, süre uzadıkça tahliye olacakları umutlarını yitirdiklerini söyledi.
''Ardından tahliye komasına girerler. Bilinç kaybolur, akıl gider, rüzgar hangi yönden eserse o yöne giderler'' diyen Ülgen, Göktaş'ın bu ek ifadesinin aslını bile göremediklerini söyledi.
İhbar mektubunu bir heyet yazdı iddiası
Hakim Haşıloğlu daha sonra, Öztürk'e ''İrtica ile Mücadele Eylem Planı''na ilişkin ihbar mektubunu yazanlar arasında avukat Abdullah Kaya'nın da olduğunu söylediğini belirtti.
Öztürk ise ihbar mektubunu okuduğunda bazı kelimeler ile avukat Kaya'nın kendisine söylediği bazı sözlerin aynı olduğunu ifade ederek, bu verilerin bir ayak izi olduğunu savundu.
Bu ihbar mektubunun bir heyet tarafından yazıldığını ileri süren Öztürk, heyette savcılar Zekeriya Öz, Fikret Seçen ve avukat Abdullah Kaya'nın da bulunduğunu öne sürdü.
Haşıloğlu, eski MİT görevlisi Mehmet Eymür ile Altay Tokat ile ilgili bazı söylemleri olduğunu hatırlatması üzerine, Öztürk de mesleki faaliyetleri sonucu bu bilgileri edindiğini belirterek, ''Bu adamlar bu işin içindeler. Hesabını yargıya verecekler'' dedi.
Serdar Öztürk'ün sorgusu tamamlandı
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, çapraz sorgusu yapılan tutuklu sanık avukat Serdar Öztürk'e üye hakim Hüsnü Çalmuk, Ankara'daki bürosunda bulunan farklı çaplardaki 285 adet fişeğin hangi silahlara ait olabileceğini sordu.
Öztürk de ''Ben G-3'ü iyi kullanırım. Adamı 200 metreden saçının kılını görüp indiririm. Bu mermileri mühürlü çuvallar açılınca gördüm. Tabanca mermisi olmalı'' diye konuştu.
Çalmuk'un başka bir sorusu üzerine Öztürk, ''Bunları açıklamıştım, hakim değil misiniz, dinleseydiniz'' diye tepki gösterdi.
Öztürk, bürosunda bulunan belgelerdeki parmak izleri konusundaki soru üzerine de ''Bizim büroya ait evraklarda bizim parmak izlerimiz var. İrtica ile Mücadele Eylem Planı belgesinde parmak izi incelemesi yapılmamış. Neden? Çünkü kendi parmak izleri olabilir. Savcı cezaevinde parmak izimi zorla aldırdı. Parmak izimi veririm ama polise vermedim, bir bombaya yapıştırırlar'' diye konuştu.
Dava konusu belgenin altında ıslak imzası olduğu öne sürülen tutuklu sanık Albay Dursun Çiçek ise Öztürk'e, herhangi bir yerde karşılaşıp karşılaşmadıklarını, tanışıklıkları olup olmadığını sordu.
Çiçek'i hiç tanımadığını belirten Öztürk, ''Sahte belgenin nasıl oluşturulduğunu, ıslak imzanın nasıl atıldığını, belgenin büroma nasıl konulduğunu daha önce anlatmıştım. Bunları yapmak ciddi bir soysuzluk gerektirir'' şeklinde konuştu.
Öztürk'ün çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından avukatları savunmalarını yaptı.
Duruşmada daha sonra sanıkların taleplerinin alınmasına geçildi.
Söz alan Dursun Çiçek, yaklaşık 7 gündür güçlerinin yettiğince doğruları, gerçekleri takdim etmeye çalıştıklarını belirterek, ''Teşekkür etmek istiyorum, özellikle mahkeme başkanının yönetimine. Her şeyi açıkladık. Sorular soruldu, konu açıldı. Yine sorulacak olursa cevaplamaya hazırız. Biz Türk yargısına güveniyoruz. Yeter ki vicdana göre karar versin'' dedi.
Daha önce iki kez tutuklanıp tahliye edildiğini ifade eden Çiçek, şöyle devam etti:
''70 gündür tutukluyum. Başkan da diyor, aleyhe delil yok, lehe delil var. Bize bir senedir yapılanlar, çektirilenler oldu. 30 yıllık görevliyiz, daire başkanlığı yapacağız, ama engelleniyor. Kimlerin yargısız infaz yaptığını dilimiz döndüğünce anlatıyoruz. Bu saatten sonra vereceğiniz karar ya bu komployu ortadan kaldıracak ya da gerçek bir hakim kararı olarak tarihe geçecek. 20 Temmuzda Genelkurmay'da davam var. Ceza Genel Kurulu'nun kararı bekleniyor. Artık nerede yargılanacağıma karar verilsin. Türk yargısına saygılıyız. Bu iftiraların son bulmasını, delil durumu dikkate alınarak tahliyemi talep ediyorum.''
Çiçek'in avukatı Celal Ülgen de ihbar mektuplarının eskitilerek ek klasörlere konulduğunu savunarak, bunların renkli fotokopilerinin avukatlara verilmesini istedi.
Islak imza makineleri
Ülgen, Gümrükler Baş Müdürlüğüne müzekkere yazılarak, ıslak imza makinesi ya da bu işleri yapabilen makinelerin yurda getirilip getirilmediğinin sorulmasını talep etti.
Tutuklu sanıklar Ufuk Akkaya ve Mehmet Deniz Yıldırım'ın avukatı Mehmet Nuri Aytekin de savcılığın yaptığı araştırma üzerine müvekkilleriyle ilgili hazırlanan 34 sayfalık bilirkişi raporunun 14 Haziran 2010'da dosyaya konulduğunu belirtti.
Bu raporda, müvekkillerinden elde edilen belgeler ile MİT'ten Ergenekon dava dosyasına gönderilen 6 adet CD içinde yer alan belgelerin karşılaştırmasının yapıldığını dile getiren Aytekin, ''Müvekkillerim beyanlarında bu belgelerin MİT'ten gelen 6 adet CD içerisinde yer aldığını söylemişti. Rapora göre, müvekkillerimden elde edilen belgeler ile MİT'in gönderdiği 6 adet CD içindeki belgeler arasında benzerlik var. Artık müvekkillerim hakkında suçun ortadan kalkma ihtimali mevcuttur. Savunmaları alınmadan tahliyelerini istiyorum'' şeklinde konuştu.
Bilgi Destek Daire Başkanlığın ve şubelerdeki kayıtlar istendi
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada mahkeme heyeti tarafından alınan ara kararlar, üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu tarafından açıklandı.
Taklit imza makinesiyle ilgili talebe ilişkin mahkeme heyeti, bu makinenin teknik isminin bildirilmesi halinde, gümrüklere yazı yazılması yönündeki talebin değerlendirilmesine karar verdi.
Mahkeme heyeti, Genelkurmay Başkanlığına müzekkere yazılarak, Dursun Çiçek'in 1 Ocak 2009 ile 4 Haziran 2009 tarihleri arasında kullandığı tüm senelik ve mazeret izin kayıtlarının incelenerek ayrıntılı bilgi verilmesini istedi.
Çiçek'in, Genelkurmay Harekat Başkanlığı Bilgi Destek Daire Başkanlığına 2009 yılının hangi dönemlerinde vekalet ettiğinin bildirilmesini talep eden mahkeme heyeti, dosyadaki mevcut ihbarlar dikkate alınarak 2009 Nisan, Mayıs, Haziran aylarında Genelkurmay Harekat Başkanlığı Bilgi Destek Daire Başkanlığı ve alt birim şubelerine giriş çıkışları gösteren tüm kayıtların ve ayrıca giriş çıkış yapanların tespit edilen telefon numaralarının gönderilmesini istedi.
Bilgi Destek Daire Başkanlığının yapısıyla ilgili 2009 yılında değişiklik yapılıp yapılmadığının sorulmasını kararlaştıran mahkeme heyeti, bu birimdeki 3. Bilgi Destek Şube Müdürlüğünde görevli personelin MEBS sunucularında tanımlı 61492-0403 no'lu TSK NET kullanıcı kodunun 31 Mayıs 2009 tarihinde saat 09.05 itibariyle kime ait olduğu ve kim tarafından kullanıldığının bildirilmesini talep etti.
Mahkeme heyeti, 2009'un ilk 6 ayı itibariyle Bilgi Destek Daire Başkanlığının tüm şubelerinde çalışan askeri ve sivil personelin kullandıkları bilgisayarlara ait kayıtların, bu bilgisayarları kullanan kişilerin kullanıcı kod ve imzalarının gönderilmesinin istenmesine karar verdi.
Bilgi Destek Daire Başkanlığının hangi şubelerinde 20 Haziran 2009 tarihi itibariyle hangi emirle, hangi evrakın ve hangi nedenle temizleme işlemine tabi tutulduğunun bildirilmesini talep eden mahkeme heyeti, askeri uçak ve helikopterle iller arasında resmi görev gereği olarak seyahat etmek suretiyle yararlanan general ve subayların belirtilen araçlara havaalanında binerken ve indiklerinde kayıt yapılmasının zorunlu olup olmadığının sorulmasını kararlaştırdı.
Mahkeme heyeti, geçen yıl içerisinde askeri helikopter ve uçakla Erzincan'a yapılan uçuş kayıtlarının, seyahat eden general ve subay düzeyindeki rütbeliler dahil asker kişilerin listelerinin gönderilmesinin istenmesini karara bağlayarak, 2008 yılında bir basın organında çıkan ve 2006 tarihli, sivil toplum örgütlerinin andıçlanmasıyla ilgili olduğu söylenen ''Andıç'' hakkında, o tarih itibariyle Genelkurmay Başkanı olan Yaşar Büyükanıt'ın resmi açıklamasının gönderilmesini talep etti.
Geçen yıl Erzincan 3. Ordu Komutanlığında hangi tarihte iç güvenlik semineri yapıldığı ve bu toplantıya Genelkurmay adına kimlerinin katıldığının bildirilmesine hükmeden mahkeme heyeti, Bilgi Destek Şube Müdürlüğünde kullanılan tüm bilgisayarlara ait hard disklerle Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından yapılan bu soruşturma kapsamında bilirkişilere tahsis edilen bilgisayarların gönderilmesini talep etti.
Bilgisayarlara dışarıdan müdehale mümkün mü?
Mahkeme heyeti, Genelkurmay birimlerinde bulunan bilgisayarlara dışarıdan müdahaleyle girilerek veri çalınmasının mümkün olup olmadığının sorulmasını, bu konuda ne gibi işlem yapıldığının bildirilmesini istedi.
Genelkurmay Askeri Savcılığına müzekkere yazılmasını kararlaştıran mahkeme heyeti, 18 nolu ek klasörün 265, 266, 267 ve 268. sayfalarında bulunan bilirkişi raporunda soruşturma kapsamında olan 14 adet hard diskin imajının veya yedeğinin alınıp alınmadığı, daha önce silinmiş belgelerin geri getirilip getirilmediği, hard diskler, imaj ve yedekler silinmişse neden silindiğinin ve bunun bir emirle olup olmadığının bildirilmesinin istenmesine karar verdi.
Mahkeme heyeti, Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından el konulan tüm bilgisayarların alınan imajlarının gönderilmesini talep ederek, Genelkurmay Askeri Mahkemesindeki Dursun Çiçek ile ilgili davanın dosya aslının tüm delil klasörleriyle birlikte, mümkün değilse onaylı ve okunaklı suretinin incelenmek üzere gönderilmesini talep etti.
Erzincan ilinde bulunan askeri veya sivil havaalanı yetkili makamına yazı yazılarak, 1 Ocak ile 4 Haziran 2009 tarihleri arasında askeri veya sivil uçak, helikopterle yolculuk ederek gelen kişilerin kimler olduğunun bildirilmesini talep eden mahkeme heyeti, Bankalar Arası Kart Merkezine yazı yazılarak 2009 yılı ilk 6 ayı itibariyle Dursun Çiçek'e ait kredi kartlarının ve bu kartların harcama dökümlerinin gönderilmesini istedi.
Hüseyin Çelik'in katılma talebi daha sonra değerlendirilecek
Sanık Serdar Öztürk'ün subay olarak görev yaptığı yerler ve görev tarihleri ile görevden alınmasına ilişkin raporun Genelkurmay Başkanlığından istenmesini karara bağlayan mahkeme heyeti, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in avukatı Mehmet Fuat Aksoy'un vermiş olduğu katılma talebinin, huzurdaki sanıkların savunmalarının alınmasından sonra değerlendirilmesine karar verdi.
Mahkeme heyeti, Silopi Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılarak, 1993-94 yıllarında Şırnak Silopi Çalışkan Köyü muhtarı olan ''Nadir'' adlı kişinin hayatta olup olmadığının sorulmasını, ölmüşse bununla ilgili belgelerin gönderilmesinin istenmesini kararlaştırdı.
Sanık Serdar Öztürk'ün sorgu ve savunması sırasında sarf ettiği sözlere ilişkin, duruşma tutanakları çıktığında suç duyurusuyla ilgili değerlendirme yapılmasına hükmeden mahkeme heyeti, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.
Duruşma, 12 Temmuz Pazartesi günü saat 09.00'a ertelendi.
Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün, Dursun Çiçek, Serdar Öztürk, Ufuk Akkaya ve Mehmet Deniz Yıldırım'ın tahliye edilmesi yönünde karşı oy kullandığı görüldü.