Mahkeme başkanından akademisyenleri kızdıran sözler
Barış bildirisi imzacısı Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ali Kerem Saysel, bugün, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargıç karşısına çıktı.
cumhuriyet.com.trDuruşmada, Mahkeme Başkanı’nın, Saysel’e ve avukatına yönelik tutumu dikkat çekti. Başkan, “Beşiktaş’ta boğazda oturup viski içmekle olmuyor. Bildiri yazmak yerine para toplayıp gönderin oradaki insanlara” dedi. Saysel’in avukatı İnayet Aksu da Başkan’ın sözlerine tepki göstererek, “Barış akademisyenleri boğaza nazır oturup viski içen insanlar değil. Ülke sorunlarıyla ilgili insanlar oldukları için bu bildiriye imza attılar” diye konuştu.
6 akademisyen yargılandı
Prof. Dr. Saysel, ihraç edilen Yrd. Doç. Dr. Noemi Matilde Levy, Prof. Dr. Neş’e Bilgin ve Yrd. Doç. Dr. Ali Tuna Kuyucu ile H.K.A. ve Galatasaray Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Gülsün Güvenli’nin, “Terör örgütü propagandası” iddiasıyla yargılandıkları davalara devam edildi. İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargıç karşısına çıkan H.K.A. ve Güvenli’nin dosyasında mütalaa verildi. Duruşma savcısı akademisyenler hakkında 5 yıla kadar hapis cezası istedi.
İddianame ne diyor?
Prof. Dr. Ali Saysel, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandı. Bianet’in haberine göre, duruşma öncesinde mahkeme başkanı, Saysel’e savunmasının kaç sayfa olduğunu sordu. “Biraz özet geçin” diyen Başkan, SEGBİS’le kayda başlamadan önce de “Siyasete girmeyin. Suç unsuru oluşturacak şeyler söylerseniz işlem yapmak zorunda kalırız” dedi. Saysel savunmasında, iddianamenin, silahlı güç ve baskıyı meşruiyetin temeline yerleştirdiğine dikkat çekerek, “İddianame, otoritenin sarsıldığı yerde meşruiyetin de sorgulanacağını ima etmektedir. Peki, devletin varlık sebebi nedir? Sınırları içerisinde yaşayan toplumun ve gelecek kuşakların esenliğini güvence altına almak mı, yoksa her türlü acı pahasına belli bir statükonun korunması mı? Benim görüşüme göre devletin varlık nedeni bunlardan ilki olmalıdır, oysa iddianame ikinci görüştedir. Çünkü diyelim devletin Cizre’de, Silopi’de, Sur’da veya başka yerde ağır silahlarla savaşmasını engeller ve Kürt sorununda statükoyu tartışmaya açarsak, varlık nedenini de kaybedeceğini zannetmektedir” dedi.
Nefretin esiri olmak
Bireyler ve toplumlar arasındaki kaçınılmaz ihtilafların şiddete başvurmadan çözümlenmesinin esas olduğuna inandığını vurgulayan Saysel, özetle şunları söyledi: “Bireyler kadar toplumlar ve devleti yöneten akıl da öfke ve nefretin esiri haline gelebilirler.
Öfke ve nefret şiddeti tetikler, şiddet sarmala dönüşür, durdurulması zorlaşır ve tarifi zor acı ve yıkıma yol açar. Toplum olarak hala geçmiş acı ve yıkımların travması altında yaşadığımızı inkar edemeyiz. Oysa bugünün bilgi ve deneyimine başvurarak çok daha iyisini yapabiliriz...Terör propagandası suçu isnat edilen ve altında imzam olan bildiri, hakiki olgulara işaret eden, çatışmasızlığı savunan bir metindir. Entelektüel görüşüm, manevi inancım ve yaşam pratiğim, ne olduğunu gayet iyi bildiğim terör suçunun propagandasını yapmaya müsait değildir.”
Boğazda viski tartışması
Saysel’in avukatı İnayet Aksu, devlet yetkililerinin iddianamede geçen “PKK/KCK terör örgütü” ile 2013’te çözüm süreci için masaya oturduğunu söyledi. Başkan, araya girerek “Benim o konuda bilgim yok. O zaman Kars’taydım. Operasyonlar sırasında birçok askerlerimiz, polislerimiz şehit oldu. Kars’tan Doğu Beyazıt’a gidemedim ben yollar güvenli değil diye” dedi. Aksu da şahsi fikirlerini ifade etmediğini, o dönem yaşananları aktardığını belirtti. Mahkeme başkanı, “Sur, Cizre ve Nusaybin’deki polisle, askerle, halkla da konuşmak lazım. Oralara gitmedim ben” diyince Aksu da gidip görmek gerektiğini söyledi. Başkan ise “Ama Beşiktaş’ta boğazda oturup viski içmekle olmuyor. Bildiri yazmak yerine para toplayıp gönderin oradaki insanlara” dedi. Aksu, “Barış için akademisyenler boğaza nazır oturup viski içen insanlar değil. Ülke sorunlarıyla ilgili insanlar oldukları için bu bildiriye imza attılar” diyerek tepki gösterdi. Dosya, esas hakkında mütalaasını sunması için savcıya verildi. Prof. Saysel, Yrd. Doç. Dr. Levy, Prof. Dr. Bilgin ve Yrd. Doç. Dr. Kuyucu’nun yargılandığı davalar 30 Ocak’a ertelendi.