Mağlova’dan yükselen ses: Bencillik, vurdumduymazlık, çöküş

Müzik grubu Geeva Flava, Mimar Sinan imzası taşıyan Mağlova Kemeri üzerinden yayınladığı canlı müzik performansıyla dikkat çekti. Yayın içine yerleştirilen karekodlarla dinleyicileri yakın zamanda yaşanan ekolojik ve toplumsal sorunların yer aldığı haberlere yönlendiren grup “Performansa dahil etmek istediğimiz tüm bu haberler; insanlığın bencilliğini, vurdumduymazlığını ve dolaylı yollardan çöküşünü bizlere anımsatan birer parça” diyor.

Ayça Han

Arda Semercioğlu, Atakan Türkan, Aybars Gülümser, Burak Erensoy

Arda Semercioğlu, Atakan Türkan, Aybars Gülümser ve Burak Erensoy’dan oluşan Geeva Flava, geçen hafta Mimar Sinan’ın önemli yapıtları arasında yer alan, İstanbul Alibey Deresi vadisi üzerindeki Mağlova Kemeri’nde sergilediği canlı performansı YouTube üzerinden buluşturdu dinleyiciyle.

Marmara Denizi’ni tehdit eden müsilaj, İngiltere’den Türkiye’ye ihraç edilen atıklar, Kanal İstanbul Projesi, tatlı su kaynaklarının azalması, pandemi döneminde işsiz kalan ve intihar eden müzisyenler…

Son bir yılda Türkiye’nin hızla değişen gündeminde yer alan bu olaylar, grubun yayın sırasında dinleyicileri karekodlarla yönlendirdikleri haberlerden birkaçı. Geeva Flava ile performanslarını ve unutturmak istemediklerini konuştuk.

Mimar Sinan tarafından 1555-1562 yılları arasında İstanbul Alibey Deresi vadisi üzerine inşa edilmiş olan Mağlova Su Kemeri

KUZEY ORMANLARININ AKUSTİĞİ

Mekânı belirlerken neler geçti aklınızdan? Mimar Sinan’ın ve Mağlova Kemeri’nin sizdeki karşılığı nedir?

Bu tarz büyük, eski mimariler bizi oldukça derinden etkiliyor. Müziğin çoğu zaman mekanla beraber yaşayabildiğini düşünüyoruz. Bir şeyler üretirken de referansımız bu tür mekanlar, film kareleri, çeşitli personalar vs. oluyor. Mağlova Su Kemeri, Yüzüklerin Efendisi üçlemesindeki bazı mimarilere çok benziyor. İlk tanıklık ettiğimizde modern zamanlarda benzeştirebileceğimiz en popüler yapımı düşünmüşüz ama gerçekten kemerle yüz yüze geldiğinizde tüm bu yapay fantastik dünyaların ötesine geçtiğini hissedebiliyorsunuz. Tıpkı bir filmi, bir kitabı yaşamak ya da izlemek/okumak gibi.

Sinan, Süleymaniye Camii’nin akustiğini nargileyle ölçmüş. Biz tütün kullanmadan, çoğu batı müziği orkestrasyonuna ait enstrümanlarla Kuzey Ormanlarının akustiğini ölçtük. Örneğin Mağlova performansında kullandığımız yansıma ses efektleri gerçekten de mekan üzerine kurduğumuz mikrofonlardan geliyor. Neticesinde Mimar Sinan ve işleriyle ilgili tüm tarihsel ve entelektüel bilgilere sahip olamasak bile onunla güzel bir paydada birleştiğimize inanıyoruz.

Ziyaretçilere açık bir yer. Vakit olduğunda herkesin deneyimlemesini isteriz. Biz gittik o çıktı, siz gidin şarkılar söyleyin, güneşin batışını izleyin. Aman diyelim müziyenler gitar ve klavye kılıflarını iyi saklasınlar ama. Bizim kılıf bir saat suda yüzüp geri karaya vurdu.

Yayın içerisindeki bu karekod okutulduğunda, Açık Radyo'da yer alan Kanal İstanbul Projesi söyleşisi açılıyor. Söyleşinin konuğu olan Kanal İstanbul Çok Disiplinli Bilimsel Değerlendirme Raporu editörü Prof. Dr. Derin Orhon proje ile ilgili "Marmara için ölümcül bir etki yaratıyor" diyor.

BIÇAĞIN KEMİĞE DAYANDIĞI YER

Müsilaj sorunundan, Kanal İstanbul projesine uzanan haberler yer alıyor yayınınızda. Bir hafıza merkezi gibi. Ülke gündeminin çok sık değiştiği, yeni günün bir önceki günü unutturduğu bir süreçte neyi hatırlatmak istediğinize nasıl karar verdiniz?

Küresel problemlerin yanı sıra yaşadığımız coğrafyadaki gündemin bu kadar uzun süredir bu denli dinamik ve çarpıcı biçimde değişiyor olması, çoğunlukla görmezden gelsek de insanları hem gittikçe hissizleştiren hem de yıkıcı depresyona sürükleyen ciddi psikolojik etkileri beraberinde getiriyor. Aslında performansa dahil etmek istediğimiz tüm bu haberler; insanlığın bencilliğini, vurdumduymazlığını ve dolaylı yollardan çöküşünü bizlere anımsatan birer parça. Geleceğin habercisi olan geçmişin parçaları. Biz ise bu parçaları dediğiniz gibi bir hafıza merkezi bütünlüğünde bir araya getirerek, o bütünlükten çıkardığımız anlamla duyarlı bir gelecek kurma kaygısıyla şimdinin kemeri üzerinde hikayemizi anlatmaya çalıştık.

Geeva Flava her zaman için politik düzlemde anlam ifade eden, anlamını artıran bir ekip olmaktan ziyade politik olanın ötesinde insanlara dokunabilmeyi seçmiştir. Tüm bu gerçeklikler karşısında da biz, tıpkı performansta da yer verdiğimiz Meruem ve Komugi gibiyiz diyebiliriz; onlar da kendi hayatları son bulurken beraber yaptıkları en iyi aktiviteyi, en keyif aldıkları şeyi yapmakta ısrar ediyorlar. Son saatlerinde karşılıklı oturup, ışıklar kararana kadar birbirlerinin yaşayıp yaşamadığını kontrol edip hamlelerini yapıyorlar. Geeva belki dünyayı kurtaramaz ama sonuna kadar müzik yapmaya devam edecek.

Daha kısa bir cevabı ise; bizim için uçmak, müzikle her yere uğramak oldukça keyifli ve kolay bir şey. Fakat yaşadığımız dünyada temel ihtiyaçları karşılayıp karşılamamak söz konusu; su gibi. Adilce yaşayıp yaşayamamak söz konusu; insan gibi. Güzelim şehri ortadan bölüp daha da fazla milyonlarla, betonlarla mı “değer” katmak mı, yoksa İstanbul’un tarihini, kültürel varlığını korumak mı? Bu noktada politik olanla sanatsal olanın, gerçek olanla farazi olanın, geçmişle geleceğin farkı kalmıyor. Bıçağın kemiğe dayandığı yerde Geeva da kendi doğrularını işine yansıtacak duruşu gösterdi, hepsi bu.

HİÇ İYİ DEĞİLİZ

Karekodla yönlendirdiğiniz haberlerden birinde de müzisyen intiharlarını ve işsizliği görüyoruz. Siz neler yaşadınız, şimdi nasılsınız?

Biz hiç iyi değiliz. İyi gibi gözükebiliriz belki ama muhtemelen herkes gibi normalleşmeye, durumumuzu normalleştirmeye çalıştığımızdan. Evet idare ediyoruz. Hatta ülkedeki çoğu müzisyenle kıyaslama yaparsak, “istediğimiz müziği” icra edebilme gibi bir lüksümüz de var.

Onun için maddi-manevi, elimizden gelen her türlü yatırımı yapmaktan çekinmiyoruz. Yine de hayata geçirmek istediğimiz o kadar fazla fikir var ki… Bunların gerçek olması için hem arkamızda gerekli desteği görememek, hem de bunları sağlasak bile gereken zeminin kolay oluşmadığını deneyimliyoruz; bu da zaman zaman insanı umutsuzluğa itse de birbirimize verdiğimiz güç ve yaptığımız işten aldığımız keyif devam etmemizi sağlıyor. Sürekli başkalarını da suçlamayalım tabii, bizim için de bu zemin tam olarak oluşmuş değil. Geeva diyor ki; “This is not even my final form.”