Madımak AYM’ye gidiyor
Sivas’ta Madımak Oteli’nin yakılarak 2’si otel görevlisi, 33’ü aydın olmak üzere 35 kişinin katledilmesi ve bu kapsamda açılan davanın zamanaşımı gerekçesiyle düşürülmesi Anayasa Mahkemesi’ne taşındı.
Alican Uludağ / CumhuriyetKatliamda yakınlarını yitiren ailelerin avukatı Şenal Sarıhan, Yargıtay’ın zamanaşımı kararını onamasının ardından Yüksek Mahkeme’ye bireysel başvuruda bulundu. Olayın insanlığa karşı suç olduğunu belirten Şenal Sarıhan, Sivas katliamıyla “yaşam hakkı”nın, açılan davada ise “adil yargılanma hakkı”nın ihlal edildiğini vurguladı. Bu nedenle Yüksek Mahkeme’den yeniden yargılama talep eden Sarıhan, katliamda ölenler için ailelerine 100’er bin TL, yaralı kurtulanlara ise 50’şer bin lira manevi tazminat ödenmesini istedi.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, geçen ay Madımak katliamı davasında 5 sanıkla ilgili verdiği zamanaşımı kararını onamıştı. Bu kararla birlikte dava da kesinleşmiş oldu. Katliamda hayatını kaybeden aydınların yakınlarının avukatı Şenal Sarıhan, başvuru yollarının tüketilmesi üzerine dün Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak yeniden yargılama istedi. Sarıhan, 16 sayfalık başvuru dilekçesinde, Sivas olaylarına 15 bin kişinin katıldığını ancak şu ana kadar sadece 154 eylemci hakkında dava açıldığını belirterek, eksik soruşturma yapıldığını belirtti. Ankara’da yapılan Madımak davasında, yaşananları, sanıkların yaptıklarını tek tek anlatan Sarıhan, yargılamalar sırasında tahliye edilen bazı sanıkların firar ettiğine dikkati çekti.
Askere gittiler, evlendiler...
Aranmakta olan sanıkların yakalanması için en küçük bir çaba gösterilmediğini kaydeden Sarıhan, Cafer Erçakmak’ın da arasında bulunduğu 7 sanıkla ilgili davayı rastlantısal olarak öğrendiklerini anlattı. Bu davanın sanıklarının aranırken askere gittiğini, evlendiğini, çocuk sahibi olduğunu, ehliyet aldığını, sigortalı olarak işe başladığını anlatan Sarıhan, kırmızı bültenle aranan Cafer Erçakmak’ın Sivas’taki evinde öldüğüne dikkati çekti. Sarıhan, bu davanın Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 13 Mart 2012 tarihinde zamanaşımı kararıyla düşürüldüğünü ifade etti.
‘İnsanlığa karşı suçtur’
Sarıhan, Sivas katliamı ile bu çerçevede açılan davada AİHS’de düzenlenen “yaşam hakkı”, “adil yargılanma hakkı”, “etkili başvuru olanağı”, “ayrımcılık yasağı”, “toplantı özgürlüğü” ilkelerinin ihlal edildiğini vurgularken, bunun tespit edilmesini istedi. Olayın insanlığa karşı suç olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade eden Sarıhan, gerekçelerini şöyle sıraladı:
* Terörist bir grubun planlı ve örgütlü eylemi, idarenin etkisiz ve eylemsiz tavrı sonucunda 35 insanımız yaşamdan koparıldı. 45 yurttaşımız ise yangından kurtulmayı başardı. Aramızdan koparılmış olanların yakınları, yangını her gün yaşıyorlar. Sağ kurtulanlar için de 2 Temmuz, her gün sürüyor. Kimi ailelerden 2 kişi kaybedildi. Yaşam hakkını ihlal eden bu olayda acıyı kısmen hafifletecek olan yargının adil bir karar vermesidir. Eylemcilerin, cezalandırılmaları, yeni bir insanlığa karşı suçun işlenmesinin engellenmesi anlamındadır.
* Emniyet güçleri ve yargı makamları bu olayın sanıklarının ve arkasındaki güçlerin yakalanması konusunda nerede ise kılını bile kıpırdatmışlardır. Mahkeme heyetlerinin aldığı kararlar, sanıklara tüm kapıları açmış 35 insanın yakılarak öldürülmesinden ve ülkede bir rejim değişikliği için ayaklanmadan sanık olan kişiler hakkında tahliye kararları kolayca verilebilmiştir.
* Olay, planlı, programlı ve örgütlü bir eylemdi. Eylem bir yandan cumhuriyet rejimini, diğer yandan sol görüşlü aydınları ve Alevi yurttaşları hedef alan planlı bir katliamdı. Kısaca 35 insan, düşünceleri ve inançları nedeni ile öldürüldü. Olay, rejime yöneliktir. Rejimin değişmesi hepimiz için ciddi bir tehdittir. Ancak eylem, esas olarak insanlığa karşı yöneltilmiş açık bir tehdittir. Sivas Katliamı geniş halk kesimleri tarafından esas olarak Alevi inançlı yurttaşlarımıza yönelik bir saldırı olarak algılandı. Özünde eylemin hedefinde olanlar da onlardı.
* Etkinliği düzenleyen derneğin Pir Sultan Abdal Derneği oluşu, şenliğin aynı adı taşıması, kültürel etkinlerin Alevi folklorunun izini taşıması ne yazık ki eylemin esas olarak Alevi yurttaşlara yönelik olduğunu kanıtlamakta idi. Bir başka gerçek de Alevi inançlı yurttaşlarımıza yönelik saldırının yıllardır sistemli olarak sürdürülmesinin sonucu idi. Tam da bu nedenle dava belli bir düşünce ve inanç topluluğuna yönelik, sistemli bir saldırıyı yargılamakta idi.
* Başvuranlar, en yakınları olan insanları yitirdiler. Sağ kalan başvurucular, birlikte güle oynaya Sivas’a gittikleri dost ve arkadaşlarını yitirdiler. Bir yandan da kendileri kurtulmuş olmalarına karşın diğer canların yitirilmiş olmasının acısını yaşadılar. Yaşıyorlar. Onlar yaşayarak bu travmayı sürdürüyorlar. Bu ortak acı, varılan sonuçla değerlendirildiğinde başvurucuların temel insan haklarını ihlal ettiğini açıkça göstermektedir.