'Madenciler yaşlanınca şehit olur'
Torba yasa ile birlikte Zonguldak’ta 22 kömür ocağı faaliyetlerini durdurunca binlerce çalışan işsiz kaldı.
Miyase İlknur/ Cumhuriyet“Hepsini birden almam mümkün değil. Kredi kartı ile büyüğün okul kıyafetlerini ve çantasını almıştım. Bu hafta başında da küçüğünkileri alırım diye düşünüyordum ama bir günde işsiz kaldım. Bir de okullar açıldıktan sonra ayrıca ihtiyaç listeleri hazırlanıyor. Onları nasıl alacağım doğrusu bilmiyorum. Kışlık yufka için iki çuval un almam gerekiyordu. Bir çuval bu ay alırım bir çuval da öbür ay dedik. Olmadı. Galiba bu gidişle alamayacağım. Evin çatısını onartmıştım. Takside bağladım. İki taksiti kaldı. Şimdi kara kara düşünüyom. O iki taksiti neyle ödeyeceğim ben.”
Babamların yanına taşınırız
İhtiyaçlardan söz açılınca bu kez sözü evin hanımı Emine Bozacı alıyor: “Büyük kız köyde okumuyor. Okulu şehir merkezinde. Servis götürüp getiriyordu. Servis fiyatları olmuş 75 lira. Bugünlerde konuşup servise yazdıracaktık. Ocak kapatılınca servisi aramadık. Arayıp da ne diyeceğiz. Verecek durumumuz yok. Üçüncüsü de yolda. İnşallah kısmetiyle gelir.”
“Belki de babamların yanına Bartın’a taşınırız” diyor Kadir Bozacı. Belli ki, evde tek tencere kaynatmanın hesabını yapıyor. Küçük Sude ile konuşuyoruz. Klasik sorudan başlıyoruz “Büyüyünce ne olacaksın?” Sude’nin cevabı yufka açan kadınları da güldürüyor. “Ya hâkim olacağım ya da kuaförcü.” Ama en çok kuaför olmayı düşünüyor. Çünkü hakim olup başka ile tayin olursam diye korkuyor. Babasıyla kalmak istiyor. Nedenini de çok net bir şekilde açıklıyor: “Ben babamla kalmak istiyorum. Çünkü o ileride şehit olacak. O yüzden onu bırakıp başka yere gitmek istemiyorum.” Bu kez “şehit olmak nasıl bir şey” diye soruyoruz Sude’ye. Cevabı hazır: “Madenciler yaşlanınca şehit olur!”
Madende çaresiz bekleyiş
Zonguldak’a gelinci öğrendim. Yerli madenciler, “kıvırcık” ya da “kıvırcık koyun” lakabı ile anılırmış. Öyküsü hayli eski ve bir o kadar da ilginç. Fransızların işlettiği maden ocakları 1940’ta devletleştirilince İsmet İnönü tarafından çıkarılan ‘Mükellefiyet’ uygulaması uyarınca yöre halkı madende çalışmaya zorlanıyor. Zonguldaklılar yeraltına inip çalışmaya pek de gönüllü değil. Oysa devletin sanayileşmesi için kömür üretimini artırmak şart. Yöre halkı madende çalışmaya yanaşmayınca anlatılanlara göre Milli Şef kızar ve “Biz asker ve mahkûmları madene indirip kömürü yine çıkarırız. Zonguldaklılar da kıvırcık koyun gibi yan gelip yatsınlar” der. O dönemde taşkömürü ocaklarında uzun süre mahkûmlar ve askerler çalışır. Ocaklar birbiri ardınca açılınca işçiye talep artar. Bu kez Doğu Karadenizliler talip olur. O nedenle Zonguldak’ta yerli halkın nüfusu kadar Doğu Karadenizli var. Hem de kendilerine ayrı mezarlık kuracak kadar. Dilaver Kömür Ocağı’na giderken yol üstündeki mezarlığın kapısında şöyle yazıyor: “Hopa Aile Mezarlığı” Bir süre sonra Zonguldaklılar da maden işçiliğine soyunurlar. Meslekleri değişir lakin lakapları baki kalır.
Cenaze evi
Soma katliamından sonra toplumdaki infiali yatıştırmak amacıyla işçi lehine yeniden düzenlenen yasa maddeleri kamuoyunda “torba yasa” olarak bilinen tasarı ile birlikte yürürlüğe girince, düğün bayram yerine dönmesi beklenen maden ocakları bir günde cenaze evine döndü. Çünkü madenci kenti olarak bilinen Zonguldak’ta 22 kömür ocağı faaliyetlerini durdurdu. Maden ocaklarını rödovans sözleşmesiyle işleten işverenler, “Biz bu ücretleri ve kıdem tazminatlarını ödeyemeyiz” diyerek ocakları geçici olarak kapattılar. Asgari ücretle ya da asgari ücretin bir-iki yüz lira üzerinde ücret alan işçilerin sevinci kursağında kaldı. Bir ay bile zamlı maaş alamadan ellerinde baretleri, evlerinin yolunu tuttular. Aileleri ve madenci parasıyla ayakta kalan esnafı da hesaba kattığımızda, binlerce insanı olumsuz etkileyecek bu gelişmenin, diğer illerdeki rödovans işletmelerine de sıçraması an meselesi. Zonguldak’ta 30 rödovanslı sahada 22 işletme faaliyet gösteriyor. İşverenlerin “ocakları kapatırız” eylemine katılmayan tek işveren Hema. Bu şirketin işlettiği Kandilli işletmesinde faaliyet sürüyor. Birkaç yıl öncesine kadar rödovans sahalarını işleten patronların durumu hiç de fena değilmiş. Bu ocaklarda üretilen kömürün başlıca alıcıları, Çatalağzı Termik Santralı, Kardemir ve Ereğli Demir Çelik, Çaykur fabrikaları ile Çimento Fabrikaları. Ancak önce dışarıdan ucuza ithal edilen kömür, ardından da en büyük alıcı konumundaki Çatalağzı Termik Santralı ÇATES’in bazı bölümlerinin bakıma alınması, rödovanslı sahalarda üretilen kömüre olan ihtiyacı azaltmış. Özellikçe geçen yıla kadar 1.5 milyon ton kömür alan ÇATES, özel sektörden günde 2500 ton kömür alırken, santralın bakıma girmesinden sonra özel sektörden aldığı kömür miktarı 200-300 bin tona kadar düşmüş. ÇATES’ten dolayı başka bir mağduriyetleri daha olmuş kömür üreticisi şirketlerin. Bölgede üretim yapan özel şirketler, Özelleştirme İdaresi tarafından nisan ayında satışa çıkarılan ÇATES’e alıcı oldular. Amaçları kendi ürettikleri kömürü kendi santrallarında işlemekti. ÇATES’in ihalesine tek bir şirket adına toplu olarak giren rödovansçı patronlar, 351 milyon dolarla ihaleyi kazandılar. Ancak 10 milyon dolarlık ilk teminatı yatıran patronlar ikinci teminatı yatıramayınca Özelleştirme İdaresi ÇATES’i ellerinden aldı. İlk taksit olarak yatırdıkları 10 milyon dolar da yandı.