Lübnan ‘bağımsızlığını’ kazanabilecek mi?

Lübnan’da değişim için “aşağıdan yukarıya” bir baskı var. 76 yıldır “bağımsızlığı” tadamayan “Lübnanlılar”, artık en azından tam anlamıyla Lübnanlılar olmayı başarabilecekler mi?..

Nalan Yazgan

Lübnan, bugün Fransa’nın manda yönetiminden kurtularak bağımsızlığını kazanmasının 76. yılını kutluyor. Geçen yıl Bağımsızlık Günü kutlamaları halka kapalıydı. Sadece elit siyasi tabakanın davet edildiği bir askeri geçit töreni düzenlenmişti. Törende ve öncesinde provalar için Beyrut’ta birçok yol kapatılmış, halk katılamadığı etkinlik yüzünden bir de mağdur olmuştu. Bu yıl insanlar inisiyatifi ele aldı ve zaten halihazırda meydanlarda olan halk kendi kutlamalarını hazırladı. Yurtdışında yaşayan çok sayıda Lübnanlı, “Bağımsızlık Günü” gösterileri için Lübnan’a geldi. Lübnan diasporasının ülke nüfusunun yaklaşık 2 katı olduğu iddia ediliyor. Lübnan’da mezhebe dayalı temsiliyet sisteminin bozulmaması için uzun zamandır nüfus sayımı yapılmıyor. Tahminen 6 milyon nüfuslu ülkede, yaklaşık 4 milyon Lübnan vatandaşı var. Diasporada yaşayanlardan 1.2 milyonu Lübnan vatandaşı. Ülkede yaşayan Suriyeli ve Filistinli göçmenler ise vatandaşlık hakkına sahip değil.

ULUSLARARASI AKTÖRLER

Bölge ülkelerinden Suriye, İran ve Suudi Arabistan, yerel müttefikleri ve vekilleri aracılığıyla Lübnan siyaseti üzerinde güçlü bir etkiye sahip. Batı ülkelerinin, özellikle ABD ve Fransa’nın da Lübnan’daki etkisi yadsınamaz. Lübnan silahlı kuvvetleri, ABD, Avrupa Birliği, İngiltere, Fransa ve Suudi Arabistan da dahil olmak üzere bir dizi uluslararası bağışçıdan yardım alıyor. Bunların sürmesi ise dış aktörler tarafından belli şartlara dayandırılarak Lübnan’ın bağımsız bir ülke olarak karar almasının önüne geçiliyor. Ülkedeki gelir dağılımı arasındaki uçurum çok fazla. Lydia Assouad tarafından Dünya Eşitsizlik Veri Tabanı için hazırlanan bir araştırma, Lübnanlıların yaklaşık yüzde 36’sının çok yoksul, yetişkin nüfusunun yüzde 1 ila 10’unun gelirin ortalama olarak yüzde 25 ila 55’ine sahip olduğunu gösteriyor.

DIŞARIDAN DESTEK...

Lübnan’ın yaklaşık yüzde 40’ını oluşturan Maruni Hıristiyanlar geleneksel olarak Batı’nın müttefikleri ve ABD, özellikle Fransa ile yakın ilişkileri var. Diasporadaki Lübnanlıların da çoğu Maruni Hıristiyan. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin siyasi ve finansal destek verdikleri Sünni Müslümanların da ABD ve Fransa ile yakın ilişkileri var. İran’dan finansal ve askeri yardım alan Şii Müslümanlar da Sünni Müslümanlar gibi nüfusun yaklaşık yüzde 30’unu oluşturuyor. Suriye, eski başbakan Refik Hariri’nin 2005’teki suikastına kadar Lübnan’ın neredeyse tek hâkimiydi. Üst düzey bürokrat atamaları bile Suriye’nin kontrolündeydi. Suriye’nin, Lübnan’ı terk etmesinden sonra ülkedeki siyasi dengeler 8 Mart Bloku ile 14 Mart Bloku arasında ikiye bölündü. 8 Mart Bloku; İran ve Suriye’nin desteklediği Şii Hizbullah’ı temsil ederken 14 Mart Bloku da Suudi Arabistan ve ABD, Fransa ve diğer Batı ülkelerinin desteklediği Sünni Müstakbel partisini temsil etmeye başladı. Hıristiyan ve Dürzilerin ise bir kısmı 8 Mart Bloku’nu desteklerken bir kısmı da 14 Mart Bloku’nu destekledi. Kısaca 8 Mart Bloku Suriye’den yana, 14 Mart Bloku da Suriye karşıtı bir politika izliyordu. 

23 yıl mandasında kaldığı Fransız etkisi ülkede güçlü olarak hissediliyor. Resmi tabelaların çoğu Fransızca iken özel mağaza isimleri ise genelde İngilizce. Dış mahallelerdeki bir bakkalın isminin İngilizce olmasını kimse yadırgamıyor. Ebeveynler çocukları ile ağırlıkla Fransızca ya da İngilizce konuşuyor. Lübnan’da doğmuş, büyümüş, eğitime devam etmiş gençlerin arasında Arapça konuşamayanların sayısı fazla. Geleceklerini Lübnan’da görmeyen ve anadillerine bile uzak olan gençler, kimliklerini kendileri yaratmaya çalışıyor. 

Bölgesel ve uluslararası güçlerin mücadele sahası olan Lübnan’ın bu etkilerden ve müdahalelerden kurtularak gerçekten bağımsız olması oldukça zor. Bağımsızlığını kazandığı 22 Kasım 1943’ten itibaren Lübnan devletinin çok zayıf olduğu ve ülkeyi tek başına yönetebilme kabiliyetinin olmadığı vurgulandı. 15 yıl süren iç savaş Lübnan’daki mezhep ve taife kimliklerinin güçlenip Lübnanlı üst kimliğinin oluşmasını yavaşlattı. İç savaşı yaşamamış yeni nesilde ise ekonomik kaygıların öne çıkmasıyla mezhep ve taifeler arka planda kalarak Lübnanlı kimliği oluşmaya başladı. 

Protestocular, Lübnanlıları bölmek yerine bir araya getirebilecek olan su, elektrik, çöp toplama gibi kamu hizmetleri ve işsizlik gibi meselelere odaklanıyor. Bir başka deyişle, Lübnan’da değişim için “aşağıdan yukarıya” bir baskı var. 76 yıldır “bağımsızlığı” tadamayan “Lübnanlılar”, artık en azından tam anlamıyla Lübnanlılar olmayı başarabilecekler mi?..