Lübnan 2019’da geniş çaplı hükümet karşıtı protestolara sahne oldu
Lübnan, geçen 23 Kasım’da, Fransa’nın manda yönetiminden kurtularak bağımsızlığını kazanmasının 77. yılını sessiz sedasız kutladı. Yeni tip koronavirüs salgınından dolayı sokağa çıkma kısıtlamasının olduğu ülkede, bir önceki yıl “Bağımsızlık Günü” sokaklara “thawra-devrim” özlemiyle çıkan halk tarafından coşkuyla kutlanmıştı.
Nalan YazganYaklaşık bir yıl kadar önce, Lübnan’da kimsenin hayal bile edemeyeceği şekilde her mezhepten, her yaştan, her meslekten kadınlar ve erkekler harekete geçti. Ülkenin kaderini değiştirmek için birleşti. Lidersiz başlayan bu gösteriler zinciri, 17 Ekim 2019’da, o zamanki İletişim Bakanı Muhammed Choucair’in WhatsApp görüşmelerine getirmek istediği vergiye tepki olarak doğdu.
Uzun zamandır devam eden ekonomik kriz, un ve benzin kıtlığı, Lübnan Lirası’nın değer kaybı, siyasilerin yolsuzlukları, çürümüş sistem, mezhepçilik, insan kayırma gibi birçok sebebin üstüne vergilerin artırılması bardağı taşıran son damla oldu.
Gösterilerin sarstığı, dönemin başbakanı Saad Hariri fazla dayanamayarak eylemlerin başlamasından yaklaşık iki hafta sonra, 29 Ekim 2019’da istifa etti. Aradan geçen sürenin ardından Lübnan dönüp dolaşıp yine Hariri’nin başbakanlığına geri geldi.
Hariri’nin lideri olduğu Gelecek Hareketi, Arapça Müstakbel Hareketi, İngilizcede Future Moment diye geçiyor. Lübnan’da Michael J. Fox’ın filminden esinlenerek yapılan espri de “Lebanon is going Back to the Future...”
9 YIL SONRA SEÇİM
Hatırlatmak gerekirse, Lübnan’da; cumhurbaşkanının Maruni Hıristiyan, başbakanın Sünni Müslüman, meclis başkanının da Şii Müslüman olması gerekiyor. Hariri ailesinin dışında Sünnilere liderlik edebilecek bir alternatif, yoğun uğraşlara rağmen bulunamadı.
Muhammed Safadi, Semir Kâtip, Hassan Diab gibi isimler Lübnan siyasetinde tutunamadı. Lübnan’da son genel seçim Mayıs 2018’de yapıldı. Aslında 4 yılda bir seçim yapılması gerekirken, 2009’daki seçimden ancak 9 yıl sonra yapılabildi. Bu seçimlerin sonucunda da 9 ay süren müzakerelerden sonra ancak hükümet kurulabildi. Lübnan’da seçim yapmak da hükümet kurmak da uzun zaman alıyor. Bu da aslında sistemin işlemediğinin bir diğer göstergesi. Saad Hariri’nin en kayda değer özelliği Lübnan eski başbakanlarından Refik Hariri’nin oğlu olması.
Politikaya başlaması, ülke yönetiminde aktif rol alması da büyük ölçüde bu yüzden. Ne kadar karizmatik bir lider veya tüm vatandaşlarını kucaklayabilen iyi bir devlet adamı olduğu tartışmaların merkezinde... Lübnan, tipik bir Ortadoğu ülkesi olarak kaderci bir yaklaşımla kurtarıcısını bekliyor.
Her dinden ve mezhepten insan, kendi liderini kurtarıcı olarak görüyor ama sadece kendi mezhebinden olanlar için. Tüm ülkeyi kucaklayabilen bir lider henüz bulunamadı. Thawra gösterilerinden sonra bile hâlâ o lider aranmakta ama ortada öyle biri yok...
İçteki bu lider arayışı hüsranla sonuçlanınca bazı Lübnanlılar kurtuluşu dışarı bakmakta gördü hatta. 4 Ağustos’taki patlamadan 40 saat sonra Lübnan’a gelen Fransa Cumhurbaşkanı Macron’u bu lider olarak gören ve 10 yıllığına Fransız boyunduruğuna girebilmek için on binlerce imza toplayan Lübnanlılar da var. Kendilerini bu kadar çaresiz hissediyorlar ve kendi yöneticilerine bu kadar kızgın ve güvensizler...
HARİRİ AİLESİ
Saad Hariri’nin babası, Lübnan’ın eski başbakanlarından iş insanı Refik Hariri, 14 Şubat 2005’te bombalı araç ile düzenlenen suikastla hayatını kaybetti. Bu yüzden Lübnan’da 14 Şubat resmi tatildir. Buradan da baba Hariri’nin Lübnan için ne kadar önemli bir figür olduğu görülüyor. Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri ile yakın ilişkileri olan Refik Hariri, Lübnan’ın hatta dünyanın sayılı zenginlerinden biriydi.
Halbuki Beyrut’un güneyindeki Sayda şehrinde, çiftçilikle geçinen mütevazı bir ailede dünyaya geldi. Hariri’nin diğer oğlu Baha Hariri’yi de siyasete katılması için teşvik edenler oldu. Saad’ın adının kirlendiği ve Baha’nın siyasete yeni bir yüz olarak enerji vereceğini iddia ettiler.
Hatta geçen aylarda Hariri ailesini destekleyen Beyrut’un Sünni mahallelerinden Tariq al Jadid’de; Saad Hariri ve Baha Hariri destekçileri arasında çatışmalarda ölen ve yaralananlar oldu.
HASSAS DENGELER
Hükümeti kurma görevinin kime verileceği ile ilgili son istişarelerde Hariri, Maruni Hıristiyanların bir kısmından yeterince destek bulamadığı için ilk turda istediğini alamadı. Semir Caca liderliğindeki Lübnan Güçleri ile Cumhurbaşkanı Michel Aoun’un damadı Cibran Basil liderliğindeki Özgür Yurtsever Hareketi, Hariri’ye tam destek vermedi.
Oysa, Özgür Yurtsever Partisi eski lideri ve şu anda cumhurbaşkanlığı görevini sürdüren kayınpederi Aoun, uzun süredir Hizbullah ve Emel ile birlikte hareket ediyor.
Hariri hem Hizbullah hem de Emel Hareketi tarafından desteklendi. Ayrıca eski savaş baronlarından ünlü Franjieh ailesinin liderliğini yaptığı Maruni Hıristiyanlardan oluşan Marada Hareketi de Hariri’nin başbakanlığını destekledi. Halihazırda Hassan Nasrallah liderliğindeki Hizbullah, Nebih Berri liderliğindeki Emel Hareketi ve Süleyman Franjieh liderliğindeki Marada Hareketi, Hariri’nin başbakanlığını destekledi.
Nasrallah, geçen yıl ekim ayında başlayan gösterilerden sonra da Hariri liderliğindeki kabineye desteğini sürdürdü ve Hariri’nin istifasına kesin bir dille karşı çıktı. Buna gerekçe olarak da hükümetsizliğin Lübnan’a daha fazla zarar vereceği ve kaosu davet edeceği idi. Yukarıda belirttiğimiz gibi Lübnan’da hükümet kurmak uzun zaman alıyor.
Büyük umutlarla başlayan “Thawra” hareketi, ne eski sistemi devirme ne de yeni bir alternatif sunabilme konusunda şimdilik kayda değer bir başarıya ulaşamadı. Pandemi süreci de belki değişimlere yol açabilecek gösterilerin yelkenlerindeki rüzgârı neredeyse tamamen kesti. Şimdi de hep aynı siyasetçilerin her zamanki hükümet kurma “gösterilerini” izlemekten öteye gidemiyor Lübnanlılar.