Lorca…
Yapıtlarında geleneksel İspanyol kültürü ile çağdaş yaşamın sorunlarını içtenlikle işledi. Ölümün gölgesi, şiirlerinden de, oyunlarından da hiç eksik olmadı. 27 Kuşağı’nın sembol üyelerinden, şair, oyun yazarı, ressam, piyanist, besteci Federico García Lorca, 19 Ağustos 1936’da, General Franco’ya bağlı faşistler tarafından kurşuna dizilerek öldürüldüğünde 38 yaşındaydı.
Cumhuriyet Kitap EkiENDÜLÜSLÜ OLMAKLA HER ZAMAN
ÖVÜNDÜ
Yüzyılının en büyük iki
İspanyol şairinden biri olarak kabul edilen, şair ve oyun yazarı, aynı zamanda
ressam, piyanist ve besteci Federico García Lorca, 27 Kuşağı’nın sembol
üyelerinden biriydi. Yapıtlarında geleneksel İspanyol kültürü ile çağdaş
yaşamın sorunlarını içtenlikle işledi. Şiirlerindeki yaşama coşkusunu, doğa sevgisini,
hüznü ehilce yansıttı. Sade ve derinlikli şiirleriyle tüm dünyada ilgi gördü.
Hüzün ve ölümün gölgesi, şiirlerinden
de oyunlarından da hiç eksik olmadı. İspanyol İç Savaşı başlayınca Madrid’den
ayrılarak Granada’ya giden Federico García Lorca, 19 Ağustos 1936’da General
Franco’ya bağlı faşistler tarafından yargılanmadan kurşuna dizilerek öldürüldüğünde
38 yaşındaydı.
Lorca, 1898 yılında,
İspanya'nın Granada- Fuentevaqueros’ta varlıklı bir ailenin çocuğu olarak
dünyaya geldi. Granada Üniversitesi’ndeki hukuk eğitimini edebiyat, resim ve
müzikle uğraşmak için bıraktı. Madrid’de Salvador Dali, Luis Buñuel, Rafael
Alberti, şair Juan Ramón Jiménez gibi sanatçılarla arkadaşlık kurdu.
CANTE JONDO ŞİİRİNDEN TAMARET
DİVAN’INA
İlk şiirleri, Şiirler
Kitabı (1921), İlk Türküler (1936) ve Türküler (1927)
adlarıyla yayımlanan Federico García Lorca’nın kanında ve kültüründe Arap,
İbrani, Çingene ve Roma kültürlerinin bileştiği Endülüs ateşi yanıyordu. Lorca,
Endülüslü olmakla her zaman övündü.
Lorca için kendini asıl,
1922’de Granada’daki halk müziği şenliğinde, ünlü besteci Manuel de Falla ile
birlikte giriştiği ortak çalışmada bulduğu söylenebilir. İfadesini halk ve
Çingene müziği geleneklerinde buldu.
Bu coşku ve tatminle yazdığı şiirleri
1922’de yazdığı Cante Jondo Şiiri (1931), 1924-1927 arasında
yazdığı Çingene Romansları (1928) adlı yapıtlarında yer aldı.
1929-1930 yıllarında çıktığı
ABD ve Küba gezisi ona ölümünden sonra, 1940’ta yayımlanacak Şair New
York’ta adlı şiir kitabının esinini sağladı. İspanya’ya geri döndükten
sonra 1934’te de, boğa güreşçisi bir arkadaşının ölümü üzerine Ignacio
Sánchez Mejías’a Ağıt (1935) şiirini, 1936’da da Tamarit Divanı adıyla
basılacak şiirlerini kaleme aldı.
TOPLU OYUNLARI
İspanya’da cumhuriyet kurulduktan
sonra Lorca kendini tümüyle tiyatroya verdi, ülkemizde Mitos Boyut
tarafından üç cilt olarak yayımlanan Toplu Oyunları’nın ilk cildinde okurlarla
buluşturulan, İspanyol köylü kadınlarının trajik yaşamlarını yansıttığı Kanlı
Düğün, Yerma ve Bernarda Alba’nın Evi adlı ünlü oyunlarını bu
dönemde yazdı. Katolik Kilisesi, yükselen Nazizm ve milliyetçilik akımlarına
karşı olan tutumunu yansıttı.
Başyapıtı Kanlı Düğün, bir aşk
ve tutku tragedyası; Yerma, kör kırsal törelerin, toplumsal baskıların tutsağı
olan İspanyol kadınlarının bireysel özgürlüklerine ulaşamamalarının tragedyası;
Bernarda Alba'nın Evi, de toplumdaki katı geleneklerin, dinsel baskıların,
kadınların özgür yaşam istekleri ve doğal dürtüleri üstündeki yıkıcı
etkilerinin tragedyasıydı.
AYAKKABICININ KARISI, BAY
CRISTOBAL’İN KUKLA OYUNU, KIZ KURUSU GÜL HANIM
Toplu Oyunları’nın ikinci
cildi ise Ayakkabıcının Karısı - Bay Cristobal'ın Kukla Oyunu - Kız Kurusu Gül
Hanım adlı yapıtlarını bir arada sunuyor. Ayakkabıcının Karısı, ellili yaşlarda
sessiz-sakin bir ayakkabı tamircisi ile kendisinden hayli genç, ama huysuz
karısının ilişkilerini mizahi bir yapıda sergiliyor.
Bay Criobal'ın Kukla Oyunu’na
gelince, fakir bir kadından satın alarak evlendiği Rosita'yla birlikte olduğu
ilk gece uykuya dalan ve uyandığında birbirinden farklı dört kuklanın babası
olduğunu öğrenen Cristobal'in acıklı güldürüsü niteliğinde.
Kız Kurusu Gül Hanım ise tüm
yaşamı aşık olduğu adamı beklemekle geçen, bu kara yazgısına baş kaldıramayan
genç bir kızın hüznüne tanıklık sunuyor.
DOR CRISTOBITA, DONA ROSITA’NIN
ACIKLI GÜLDÜRÜSÜ
Toplu Oyunları’nın üçüncü ve
son cildinde Don Cristobita ile Dona Rosita'nın Acıklı Güldürüsü yer alıyor.
Lorca’nın kukla tiyatrosu formunda yazdığı Don Cristobita ile Dona Rosita'nın
Acıklı Güldürüsü, üç genç aşığın Dona Rosita'yla evlenme yarışına girmelerini
anlatıyor. Üç genç aşık ile Rosita'nın yolu aynı yerde kesişir; ancak olaylar
giderek içinden çıkılmaz bir hal alır. İlk oyunu olan Mariana Pineda ise, 1830'ların
İspanya'sında krallığa karşı, özgürlüğün bayrağını taşıyan bir kadının gözünü
bile kırpmadan ölüme gitmesini konu edinir.
LORCA VE DALİ
Salvador Dali ile birlikte
İspanya'nın çağdaşlaşması için çalışan sanat adamlarının başında gelen ve şiirde,
politikada ve ahlak anlayışında modernliğin savunucusu olan Federico Garcia Lorca’nın,
Katolik Kilisesi’yle arası açılır.
1918'de, burjuva sınıfını,
yeryüzünü şiirle doldurmuş olan İsa'yı katletmekle suçlayan Lorca, gelmiş geçmiş
en başarılı edebiyat eseri sayılan Cervantes'in Don Kişot'unu bir İsa
figürü olarak ele alanlara katılır. İsa'nın hem katledilişini kınar hem de
kanının akması gerektiğini ifade eder.
New York'ta Bir Şair adlı yapıtında Manhattan'ı, cesede doymayan bir mezbahaya
benzeten Lorca, kafasındaki batı anlayışına yönelik eleştirel yaklaşımlarını
göz önüne serer.
COŞKULU BİR HÜZNÜN ŞAİRİ VE
ÖLÜM
Giyim kuşamında ve evinin
dekorasyonunda ölüm ile özdeşleştirdiği beyaz rengi tercih eder ve Franco'cuları
masumiyeti katletmekle suçlar.
Yapıtlarında geleneksel
İspanyol kültürü ile çağdaş yaşamın sorunlarını içtenlikle işledi.
Şiirlerindeki yaşama coşkusunu, doğa sevgisini, hüznü ehilce yansıttı. Sade ve
derinlikli şiirleriyle tüm dünyada ilgi gördü.
Hüzün ve ölümün gölgesi, şiirlerinden
de, oyunlarından da hiç eksik olmadı. İspanyol İç Savaşı başlayınca Madrid’den
ayrılarak Granada’ya giden Federico García Lorca, 1936’da ağustosun 19’unu
20’sine bağlayan gece, General Franco’ya bağlı faşistler tarafından yargılanmadan
kurşuna dizilerek öldürüldüğünde 38 yaşındaydı.
Lorca’nın öldürülmesi inkâr edilmiş. Yeni rejimin mülki memurlarının 1940 yılında düzenledikleri Lorca’nın ölüm kâğıdında şöyle denilmiş: “(…) 1936 yılının Ağustos ayında, savaş yaralarından öldü. Ölüsü aynı ayın yirmisinde (aynen) Viznar ile Alfacar arasındaki yolda bulunmuştur.”