'Leyla Zana'yı seçimde AKP'den aday gösterirsiniz'

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, ''Madem bu kadar birliktesiniz, oldu olacak Leyla Zana'yı kadın kolları genel başkanı yapın. Gelecek seçimde de AKP'den aday gösterirsiniz'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, parlamentoda düzenlendiği basın toplantısında, Erdoğan-Zana'nın görüşmesinin, ''Leyla ile Mecnun'un buluşması'' gibi nitelendirildiğini ifade etti.

''Barışmalar, sözleşmeler falan. Gerçekten enteresan'' ifadesini kullanan Vural, ''Sayın Başbakan da görüşmeden sonra Zana'nın açıklamaları için 'yanlışı gören doğruları söylüyor' dedi. Bu sırada bir polisimiz daha şahadet şerbetini içmiştir. Allah, Başbakan'a izan versin. Zana, hangi doğruları söylüyor? 'Öcalan'ın ev hapsine alınsın' diyor, doğru mudur? Terörle mücadele edenleri hapse, teröristleri villalara, yatlara aldırma, bu mudur doğru? Zana'nın doğrularından başka doğrularınız yok mu? 'KCK operasyonları dursun, paralel devlet yapılanması devam etsin' diyor. Bunlar mı doğru?'' diye konuştu.

''AK Parti'nin kendisine oy verenlerin ruhunu temsil etmediğini'' öne süren Vural, şöyle devam etti: ''Artık o oturduğun koltuk yük. Adeta BDP Eşbaşkanı. Terör örgütünün taleplerini yerine getirme konusunda AKP, BDP, CHP ve Zana el birliği yapmış, birbiriyle yarışıyor. Arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyelim Sayın Başbakan. Milleti uçuruma götürüyorsun. Bu kadar insanın kanını döken, silahı meşrulaştırmış bir kimse nasıl Başbakan'ın kılavuzu olabilir? Oslo süreci ve protokolleri bu millete hazmettirmek amacıyla psikolojik bir hareket yürütülüyor. Zana görüşmeleri de bu sürecin bir parçasıdır. Bu millete mert olun. Leyla Zana aşkı hepsini sarmış. Hedonist olduğu söyleyen Ömer Çelik'te de bir Leyla Zana sevgisi devam ediyor. Etnik kimlik üzerinden rekabet ederek, emperyalist siyaset ile BDP'den rol çalmaya çalışıyor. Meşhur bir türküleri vardı ya; aynı dağın gülleri bunlar. Nedir yahu bu? Oradaki insanlara günah. Etnik kimlikler üzerinden koltuk sevdasına girmek, o insanları büyük Türk milleti ailesinden koparmak yakışmaz bir oy için. O hala, 'onu alma beni al' türküsünü çığırıyor. Madem bu kadar birliktesiniz, oldu olacak Leyla Zana'yı kadın kolları genel başkanı yapın. Gelecek seçimde de AKP'den aday gösterirsiniz. Madem yanlışı görmüş, madem Zana'nın millet tarafından yanlış gördükleri Başbakan tarafından doğru görülüyor, ne gerek var arka kapılardan girip çıkmaya. BDP'yi bile Kürt sorununu asimile etmekle suçlayacak kadar onun rolünü üstleniyor.''

'Ak mahkemeler...'

Özel yetkili mahkemelerle ilgili önergenin TBMM Genel Kurulu'nda, geç saatlerde görüşülmesini eleştiren Vural, ''Hani Bülent Arınç, 'geceyarısı falan olmaz, yakışmaz' demişti ama yakıştı ve geceyarısı bir önerge getirildi. Meclis'ten ve Komisyon Başkanı'ndan saklandı. Bu önergede devletin aklı kullanılmamıştır. Bakanlar Kurulu bunu bir tasarı olarak bile getirmeye cesaret edememiştir. Hükümet'in düştüğü duruma bakın'' diye konuştu.

''Bakanlar Kurulu artık felç olmuş'' diyen Vural, şöyle devam etti: ''Akıl ve iradeyi doğrudan doğruya kullanılabilecek mekanizmalar olmadan parmak demokrasisi ile önerge geçti. Yürütmenin yargı üzerindeki baskısının göz ardı edilmesi mümkün değildir. Özel yetkili mahkemeler 'günah keçisi' ilan edilmiş sonra da pazarlık aracı olarak kullanılmıştır. Bu süreçlerin bir numaralı sorumlusu AKP'nin ta kendisidir. Sanki sütten çıkmış ak kaşık. Yargı da ikili bir yapılanma olmuştur. Şimdi ak mahkemeler olacak, görevlendirecekler. Başbakan ve adamları yeni bir koruma zırhına büründürülmüştür. Yeni bir dokunulmazlığa kavuştular. 'İyi darbe', 'kötü darbe' anlayışı içerisinde 27 Nisan'ın sorumlusu yargı sürecinden kaçırılmıştır ama İlker Başbuğ yargılanacaktır. Çünkü mezara kadar götürülecek sırlar vardır. AKP, 'ben kendi derin devletimi, hukuka aykırı işlem yapanları koruyacağım' demiştir, özeti budur.''

Vural, önergeyle, devletin birliğinin ve bütünlüğünün bozulması, Anayasa'yı ihlal, yasama organına karşı suç ve silahlı çete kurma gibi suçların da koruma zırhı kapsamına alındığını ileri sürerek, ''Bunlara ilişkin izin müessesi var. Hükümet'e karşı silahlı isyan... Böyle bir konuyu savcılık görecek Başbakan'a diyecek ki; ''silahlı isyan var, izin verir misiniz?'' Derin devlet işte bu. 'Hani devlet içinde çete olur mu?' diyordunuz? Böyle konuları Başbakan ile ilişkinledirmek bile bühtandır. Demek ki derinlerde çok daha büyük, başka şeyler var'' diye konuştu.

Terör ve bölücülük propagandası yapanlara da af getirildiğini öne süren Vural, ''Getirilen düzenlemenin cücüğü, terör propagandası ve bölücülüğün affıdır. İş, Terörle Mücadele Kanunu'nun kaldırılmasına kadar gidebilir'' dedi.
 

'Hatıra fotoğrafı'

Vural, açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Bir gazetecinin, bugün bir gazetede yer alan Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın açıklamalarına ilişkin görüşlerini sorması üzerine Vural, ''Türk uçağının düşürülmesi konusunda bize verilen bilgiler çerçevesinde Türkiye haklıdır. Bu konuda yabancı bir devlet adamını ifadelerine göre Türkiye Cumhuriyeti devleti hakkında yorum yapmamız doğru olmaz. Bir psikolojik harekatla karşı karşıyayız. Hiçbir şey uçağımızın düşürülmesini haklı gösteremez. Somut bilgilerle mücadele edip ülkemizin haklılığını ortaya koymak gerekir. Hükümet'in uyanık olması lazım bu konuda'' diye konuştu.

Bir başka gazetecinin, ''terör örgütü elebaşı Öcalan'ın İmralı'da olup olmadığıyla ilgili polemikte ilginç bir öneri vardı. Neydi bu?'' sorusuna Vural, ''Bence Adalet Bakanı İmralı'ya gitsin bir hatıra fotoğrafı çektirsin, askerlik hatırası gibi. İmralı hatırası fotoğrafı ile bu durumu açıklayabilir. Karede yalnız olmak istemiyorlarsa yanlarına Kılıçdaroğlu ile Zana'yı da alabilirler'' yanıtını verdi.