Levent Üzümcü: Türkiye nefretle yönetiliyor
Levent Üzümcü, Türkiye’nin psikolojisini şöyle değerlendirdi: “Türkiye nefretle yönetiliyor. Susmalar başladı. Asıl sıkıntı bu.”
Ceren Çıplak/CumhuriyetİŞTİSAN Başkanı, oyuncu Levent Üzümcü ile son günlerde istifaların gündeme geldiği Şehir Tiyatroları ve Türkiye gündemini konuşmak üzere evinde buluştuk. Üzümcü, Şehir Tiyatroları’nda iki buçuk yıldır teşvik maaşlarının ödenmediğini ve bürokratların elindeki yönetmeliği değiştirmek için mücadeleye devam edeceklerini söylüyor.
Bildiğiniz gibi, Üzümcü de “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” suçlarından soruşturma açılması talep edilen isimler arasında yer alıyor. Peki Üzümcü ne diyor? Mesela, söyleşide Türkiye’de “Cadı Kazanı”nın sahnelendiğini söyledi. Haksız mı?
‘Teşvik maaşları ödenmiyor’
- Şehir Tiyatroları’nda istifalar cepte! ‘Tiyatroyu tiyatrocular yönetir’i anlatamadınız bir türlü...
Anlatamadık. İki buçuk yıldan beri çalışanların teşvik maaşları ödenmiyor, insanlar hakları olan maaşları alamıyorlar. Yönetmelik değişmez, kadrolar verilmez ve teşvik maaşları ödenmezse Erhan Yazıcıoğlu ve ekibi burada durmaz, istifa ederler.
- Yönetmelik değişmez ve tiyatroyu bürokratlar yönetmeye devam ederse İŞTİSAN olarak ne yapmayı planlıyorsunuz?
Bugüne kadar hakkın, hukukun karşısında olan insanların karşısında olduk. Buna devam edeceğiz. Bugüne kadar yaptığmız eylemlerle nerede duruyorsak orada durmaya devam edeceğiz. İsteklerimiz belli. Defalarca söyledim ama bir kez daha söylemek istiyorum. Bugünkü yönetmelik, ilaç mümessilinin doktor olarak ameliyata girmesine benziyor. Bugünkü tiyatronun yöntemi bu. Uzaktan yakından tiyatro yönetimiyle alakası olmayan kişiler tiyatronun her şeyinden sorumlu hale getirildi, sırf bize duydukları kinden dolayı. Çünkü doğrunun, dürüstün, hakkın yanındayız.
- Bugünkü Türkiye’yi en iyi hangi oyun anlatıyor?
“Cadı Kazanı” ve “Macbeth”. Bir de “Yaşlı Kadının Ziyareti” oyunu vardır, çok fazla bilinmez. Günümüzün paraya dayalı sisteminin insanı nasıl kötü olmaya yönelttiğini anlatır.
‘Yalan üretiyorlar’
- Eskiden politikacılar tiyatroya giderdi, şimdi ise birtakım ‘muhbir’lerin gittiğini, oyunu ve oyuncuları başta siyasilere olmak üzere toplumda hedef gösterdiklerini söyleyebilir miyiz?
Artık başkalarını gönderiyorlar tiyatroya. Tiyatronun ucundan bilgisi olmayan, ama nasıl bir baskıcı dünyayı düşlediği bilinen birtakım insanları oyunları izlemeye gönderiyorlar. Onlar da oyunlarda cımbızla yer alıyor... Son örnek “Ölü Adamın Cep Telefonu” oyunu. Kendilerince sansür gerektiren yerleri bularak hedef gösteriyorlar. Birileri geliyor ve ihbar ediyor! O kadar acı ki... Nasıl olsa bize inanan milyonlar var, biz ne dersek diyelim inanacaklar, patlatalım gitsin diyorlar. Yalan üret ve söyle mantığı.
- Sizce Türkiye nasıl bir psikolojide?
Bu iş çığrından çıktı. Türkiye nefretle yönetiliyor. Öyle garip bir durumla karşı karşıyayız ki bu ülkede yönlendirilebilen her türlü yalana kanabilen bir çoğunluk var. Bu çoğunluk sürekli üzerimize doğru yönlendiriliyor, bizi yok etmek üzere güdüleniyor. Böyle bir gerçekliğin içinde yaşamak gelecekle ilgili umudumuzu öldürüyor. “Hiç mi değişmeyecek?” diyorsun; hiç mi insanlar görmeyecekler, bilmeyecekler, fark etmeyecekler...
Evet, Türkiye’de böyle bir çoğunluk var. Bu çoğunluk, laftan sözden anlamayan, başlarındaki ne derse ona inanan, onu doğru bilen bir çoğunluk ve bu değişmeyecek. Hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşünen arkadaşlarımız yavaş yavaş susmaya başladılar. Türkiye’de susmalar başladı. Asıl sıkıntı bu.
Gezi Direnişi’ne katılmış, orada sesini duyurmuş insanların kaçının sosyal medyadan uzaklaştığına bakarsak görebiliriz bunu. Gezi’ye destek veren pek çok insan bu desteğinin bedelini ödemekten korktuğu için çekilmeye başladı, çünkü eninde sonunda şöhretlerini ve kazandıkları parayı devam ettirmek isteyecekler ve bunun yolu da susmaktan geçiyor.
‘Beyinler paralize olmuş’
- Sanat Meclisi olarak Berkin Elvan için “Hayatı durdurun” dediniz. Bu da yanlış anlaşıldı...
Sanat Meclisi “Berkin Elvan’ın katili nerede? Hayatı durdurun” diyor. Burada “hayatı durdurun”dan kasıt hayatı felç edin değil, bir dakika dur ve düşün, ne oluyor, neden Berkin Elvan’ı katili yok... Provokatör bir belediye başkanı da “Bu insanlar hayatı durdurmak istiyor, savcımız öldürüldü, onların azmettirmesiyle öldürüldü” diyor.
‘Maaşlarını korumaya çalışıyorlar’
At gözlüğü de denilemez buna, beyinler paralize olmuş. Gözlerine ışık tutulmuş tavşan gibiler... O an bulundukları o gariban konumunu korumaya çalışıyorlar. Nedir o gariban konum, aldığı maaşı korumaya çalışıyor, zannediyor ki bu korkunç korku filmini yönetenler gidince para kaynakları kesilecek. Arkadaş, hiç mi çocuğunun geleceğini düşünmüyorsun? Hiç mi düşünmüyorsun daha iyi bir yarını?
'Hırsların sembolü AKM'
Bugünkü iktidar kendi istekleri olmadığı müddetçe yapmıyor. AKM’yi atıl hale getiriyorlar, çünkü kendi istedikleri şeyi yapamıyorlar, yapamayınca da kahrolsun diyorlar. Yok olsun, orada gözünüzün önünde çürüsün diyorlar. Altında bilginin olmadığı hırsla, bol vicdansızlıkla yüklü bir istek... Bana oy atmayan benden değildir, beni onaylamayan herkes benim düşmanımdır mantığıyla yapılan birtakım hareketler bunlar, AKM de bunların sembolü.
'Faşizm korkaklıkla yakın ilişkilidir'
Kendi ülkemizin gerçeğiyle yüzleşiyor olmaktan dolayı çok kırgınız. Ülkemizde manipüle edilmeye bu kadar yatkın insanın, bu kadar kötücül ruhun varlığını görmekten hepimiz mustaribiz. Demokrasiyi sandıktan çıkarabilirsek Türkiye ileriye gidebilecek. Sandıktaki kalabalığın hâlâ sosyal medya üzerinden gördüğümüz en aşağılık küfürlerle, tehditlerle insanlara saldıranların olduğunu bilmek çok yıpratıcı. İnsanların ölüleriyle uğraşmak nereden çıktı? Mertliğiyle ünlü, Kurtuluş Savaşı’nı başarmış bir halktan bahsediyoruz. Ölü evi taşlanıyor... Ölüye eziyet dinen günah değil mi? Faşizm böyle bir şey. Yolda, düğünde görür utancından merhaba diyemez, ama klavyenin üzerinden senin ve çocuklarının fotoğraflarını yayımlayıp hedef gösterebilir. Bu korkaklıktır. Faşizm korkaklıkla yakın ilişkilidir.