Leman Dergisi 25 yaşında... 'Korktuğumuz halde çiziyoruz'

LeMan, 25. yaşına bastı. Derginin kurucularından ve Bezgin Bekir’in yaratıcısı Tuncay Akgün, “Baskı zorluyor ama mizah bir şekilde olacak. Alan gittikçe daralıyor. Korktuğumuz halde çiziyoruz. Mesele korktuğun halde yapmak, ki bence cesaretin tarifi bu” diyor.

Ceren Çıplak

Bezgin Bekir, Daral Timsah, Hain Evlat Ökkeş, Kıllanan Adam, Sıdıka, Deli Cevat, Erdener Abi, Gönül Adamı’nın yuvası LeMan 25. yaşında! Beyoğlu’nda, derginin kurulduğu binanın alt 2 katına açılan LeMan Kültür adlı Cafe de derginin kuruculardından, Bezgin Bekir’in yaratıcısı Tuncay Akgün ile buluşuyorum. 25 yılın verdiği uzun ömrün coşkusuyla kim bilir anlatacağı neleri vardır diye düşünüyorum. Ama beni ilk olarak kötü bir haber karşılıyor. LeMan ’nın binasına iki ay içinde boşaltma kararı verilmiş! İki ay var ama ikinci bir plan yok ortada. 25 yıllık uzun ömürlü bir mizah dergisinin Türkiye’deki karşılığı bu!

Tuncay Akgün, az konuşuyor, çok sigara içiyor. Bacak bacak üstüne atarak oturan Akgün, sigarasını da sağ ayağının üstüne attığı sol ayağının ayakkabısının altına bastırarak söndürdükten sonra küllüğe atıyor.

Babamız Oğuz Aral

- LeMan’ı Gırgır doğurdu, sonra LeMan’da doğum yaptı. Birbirini doğuran mizah dergileri ana rahmi gibi mi?

Biz diğer dergilere çocuklar, torunlar diye bakıyoruz. Bizim babamız da Oğuz Aral. Onun öğrencileriydik bu dergiyi kurduğumuzda. LeMan uzun ömürlü oldu, doğurgan olduğu için kurumsallaşıyor, kurumlaşması çok önemli.

- Otoriterleri de doğurganlığı mı ürkütüyor?

Onları tam neyin ürküttüğünü kavrayamıyorum çünkü tam bizim gibi düşünmüyorlar. Yazıp çizme potansiyelimize saldırıyorlar. Çünkü tarih boyunca yaptığımız kapaklar, işlediğimiz konular zamanla hep haklı çıktığımızı gösteriyor. Bu haklılığı kırmak için saldırıyorlar.

- 25. yıl...

25 sene çizerleri için bir ömür demek. Neredeyse ilk gençliğimizden beri bütün hayatımız bu dergi sayfaları arasında geçti. LeMan külliyatıyla yakın tarih okuması yapılabilir. Burada sadece ilk akla gelen politik duruşu ama aslında on binlerce karikatür çizdik, çok şey anlattık. İnsanlık hallerine, hayata dair şeyler yaptık.

Mizah değiştirir

- Siyasi figürlerin çok keskin politik söylemleri yerine daha çok insani yönleri çizilse nasıl olurdu?

Onlar bizim yazıp çizdiklerimizin bir parçası olduğu için şefkat duyuyoruz. İsimsiz insanlar için de böyle. İnsanların zaaflarını çiziyoruz, aslında kendi zaaflarımızı da çiziyoruz. Biz her zaman radikal muhalefet yaptık. LeMan’la ilgili altını çizilecek temel noktalardan biridir bu.

- Mizah neyi değiştirir?

Mizah değiştirir. Mizahla ilgili çok iddialı laflar da etmek istemiyorum çünkü genellikle böyle bir beklenti var; “Peki siz ne yapıyorsunuz” diyorlar. Çözüm üretecek olan bizler değiliz. Biz sadece eleştiri mekanizmasını çalıştırıyoruz. Ama mizah önce insanın kendisini değiştirir. Mizah duygusu olan insan önce kendi kendisiyle hesaplaşır ve hoşgörü eşiği yükselir.

- Son kapak: Trump. Mizahçılar için Trump nasıl bir malzeme?

Bütün dünyadaki mizahçılar için Trump müthiş bir malzeme. Çünkü çok korkunç kaba bir adam, çok da maço. Bu tarafıyla geniş kitlelerle buluşabiliyor. Belki de bu yüzden seçildi. Ama ABD’de sert eleştiriler yapılabiliyor.

- LeMan’ın nasıl bir dili var?

Bazı sözcüklere yükleme yaparak ya kendisi üretir o sözcüğü ya da az kullanılan bir sözcüğü alır ona bir anlam yükler. O sözcüğün yoğunluğunu artırır ve yeniden kullanıma sokar. Sonra o sözcük bütün insanlar tarafından kullanılır hatta onun kaynağının LeMan olduğu unutulur.

- Karakterler de öyle. Sıdıka gibi...

Evet. “Yurdum insanı” lafı artık bir deyime dönüştü. Ahmet Yılmaz’ın ürettiği bir laf. “Kıllanan Adam” karakteri bu lafı çok kullanılırdı. “Gönül adamı” artık bizim yarattığımız bir kahraman değil, artık bu bir kavram oldu. Gönül adamı diyorlar.

Ergenekon sürecinde yıprandık

- Bezgin Bekir kaç yaşında girdi?

30’luk oldu. Geçen gün “Hayır” diye kapağını yapmıştım. Camın buğusuna yazıyor en az enerjiyi harcayarak.

- Okuyucuya, “kadromuzda başka sesler de var” dendiği zaman kan kaybediliyor. Okuyucu, karşı görüşe saygı istiyor ama belli ve net bir görüş olmasını tercih ediyor.

Kan kaybettiğimizi düşünmüyorum. Bütün seslere açılmak değil ama “hayatı ne kadar özgürleştirebilirsek o kadar iyidir” diye düşündük. Dediğiniz gibi toplumun damarları var. Ulusalcı damar, anti- Kürt damar, dinci damar gibi. Bu argümanları net bir şekilde kullandığınızda daha kolay evet. Ama biz hiçbir zaman bu yolu seçmedik. Biz bir tarih yazdık. Aslında Ergenekon sürecinde yıprandık çünkü bize Ergenekoncu damgası vuruldu. Üniversitelerde liberal akademisyenler doktora öğrencilerine dergiyi almayı yasakladılar. Ama süreç bizi haklı çıkardı, bence en önemli şey bu. LeMan, karşı bir argüman ürettiğinde çok etkili oluyor. Toplumsal bilinçaltına etkimiz derin.

‘Korktuğumuz halde çiziyoruz’

- Mizah, yaşamın facialarından nasıl etkilenir?

Mizah en kötü zamanlarda en ağır trajedilerde, dramlarda, altüst oluşlarda aslında sürmesi gereken hayatın habercisi gibidir. Yaşam sevincini ayakta tutmaya yönelik olmalıdır. Charlie Hebdo katliamından sonra pek çok karikatürist “kalem silahtır” gibi çizdi. Hayatı açıklamak için bunlar çok yetersiz. Borges, “Bir eser sembollerden oluşmaz, semboller ondan taşar” der. Mizah da böyle aslında. Sembollerle anlatılabilecek bir şey değil. Mizah, hayatın kendisiyle anlatılabilecek bir şey. Baskı zorluyor ama burada da mizah bir şekilde olacak. Alan gittikçe daralıyor.

- Öyleyse “korkmuyorum” demek büyük bir yalan mı?

Korktuğumuz halde çiziyoruz. Mesele korktuğun halde yapmak ki bence cesaretin tarifi bu.

- Türkiye gündemine dair neler söylemek istersiniz?

Yakın tarihe baktığımızda en kritik aşamalardan birindeyiz gibi gözüküyor. Bir şey olacak. Bunu bütün toplum hissediyor. İktidarın kitlesi de hissediyor. Bir şey olacak ve bunun geri dönüşleri çok zor olacak. Sonra imdat freni çekmenin pek bir anlamı olmayacak. Böyle bir süreçteyiz. Bir yandan bir umut var içimde ama bir taraftan bütün olup bitenler beni çok ürkütüyor, çünkü içimde bir acı var. En kötü şartlarda bile iyimser bir insanım ama yine de yaşam biçimimizde bir sürü şeyi kaybedeceğimizle ilgili endişem var. Bu maçı kaybedersek, kaybedeceğiz...

- Siz de konuşmayı pek sevmiyorsunuz, genelde mizahçılar için böyle bir klişe var ama...

Klişe ama doğruluk payı var. Evet çok konuşkan değilim. Çizen insanlar kendilerini öyle ifade ettikleri için çiziyorlar bir taraftan.

- Evet, ama çizdiklerinizle bir şey anlatmak için çiziyorsunuz. Bizim anladığımız var bir de sizin anlattığınız.

Kendi aramızda yaptığımız espiriler korkunç sert ve acımasızdır, gladyatör antremanı gibi. Bizim aramızdaki espiriler o kadar sert ki biz bunu normalde dışarıda, mizahçı olmayan bir insana yaptığımızda o insan çok yaralanabilir. Kaldıramaz ki genellikle kaldıramıyorlar. Televizyonda, açık oturumlardaki bu tutukluluğumuzun altında bu var çünkü kendimizi frenliyoruz. Sert espiri yapmaktan korkuyoruz. Ama bütün arkadaşlarımız böyle değil. Çok konuşkan, delidolular var. Keşke onlardan biriyle konuşsaydın.

- Siz en çok neyi cımbızlarsınız?

Bu mesleği yaptığınızda artık yaptığınız iş oluyorsunuz. Bir olaya, bir insana baktığımızda bizim gördüğümüz şey o insanın komik halleri. Belki o anda çok ciddi olabilir ama onun altındaki zaafları görüyoruz hemen.

LeMan binasını kaybe diyor

“Üç katında bulunduğumuz binamız için çıkarma kararı aldılar. 2 aylık bir süre verdiler. Bu basit bir mekân sorunundan öte bir şey. Burada kültürel bir hafıza var: Tuncel Kurtiz yurtdışından döner dönmez LeMan Kültür’ün taşıdığı enerjiyi gördüğünde büyülenmişti. Ardından burada oyunlar sahneye koydu. Erol Günaydın, Tarık Akan, Can Yücel gibi dostlarını da davet etti. LeMan’ın genç çizeri Cem Yılmaz, sahne bayrağını ondan teslim aldı ve Türkiye’de stand-up türü LeMan Kültür’de doğdu diyebiliriz. Ata Demirer de ilk çıkışını yıllar sonra yine bu sahnede gerçekleştirdi. 1997 yılında yapılan ‘Sürekli Aydınlık için 1 Dakika Karanlık’ eyleminin şalteri Can Yücel tarafından LeMan Kültür’de indirildi. LeMan dergi grubunda yazıları yayımlanan Orhan Pamuk aynı gece oradaydı.”

Dayanışma Gecesi 9 şubat’ta

Türkiye’nin en köklü ve uzun ömürlü mizah dergisi LeMan , 25. yılını bir dizi etkinlikle kutluyor. Etkinlik ve kutlama takviminin ilki 9 Şubat Perşembe gecesi İstanbul’da Jolly Joker’de gerçekleşecek. LeMan ’la dayanışma amaçlı gerçekleşecek bu geceye birçok sanatçı destek oluyor. Sıla, Deniz Arcak, Mavi Işıklar, Murat Beşer, Defne Halman, Mert Fırat, Romina Özipekçi, Yekta Kopan, Barış Atay, Sevinç Erbulak “Le- Man Dayanışma Gecesi”ni onurlandıracak isimlerden... Elbette LeMan çizerlerinin imza ve workshopları da olmazsa olmazdı, onlar da gecede yerini alacak. Ve sadece bir mizah edebiyatı klasiği değil, bir televizyon dizisi klasiği de olan “Sıdıka” fanları için, usta oyuncular Füsun Demirel ve Hasibe Eren’in bir sürprizi var aynı gecede...