Kuzey Kore'ye Yolculuk: Liderleri İçin Yaşayan Ülke

Herkesin hemfikir olduğu gibi, Kuzey Kore ezber bozan bir ülke. Ülkenin kendi ezberleri var. Kendi ideolojisi, kendine özgü bir yönetimi. Ne komünizm ne sosyalizm ne bildiğimiz tanıdığımız bir yönetim biçimi bu.

Ceyhun İrgil - Yazı Dizisi

Kuzey Kore’de ana özne, liderler. Yapılar, törenler, kutsamalar, saygı, sevgi, liderlerin ve ülke için yaptıklarının gölgesinde. Ülkenin 2 önemli günü var. 15 Nisan ve 27 Temmuz. 15 Nisan (Güneşin Günü) kurucu lider, ulu önder, ülkenin babası, komutanı, kutsal başkan Kim İl Sung’un doğum günü. (Ülkede takvim bu nedenle 15 Nisan 1912 ile başlıyor. Buna Juche yılı deniyor. 2019 yılı 108. Juche yılı idi.) 

27 Temmuz ise Kore Savaşı’nın bitiş tarihi. 1953’te imzalanan barış anlaşması. (ki Kuzey Kore, bu anlaşmayı ABD Senatosu onaylamadığı için Ateşkes Anlaşması olarak kabul ediyor, yani ABD ile resmen halen savaş halindeler...) Bu iki önemli gün resmi tatil. Ülke çapında büyük törenler yapılıyor. O dünyaca bilinen yüz binlerce insanın katıldığı renkli gösteriler de bu tarihlerde düzenleniyor.

HER YERDE...

Ülkede liderler her şey. 25 milyonluk ülkede yaşam, adeta dede, baba ve torundan oluşan bu üç liderin kimliği etrafında kümelenmiş. Ülkenin kurucu babası (ki ülkeye bu nedenle Fatherland -baba toprağı, vatanı- deniliyor) Kim İl Sung ve oğlu Kim Jong İl fotoğrafları neredeyse gözün gördüğü her yerde var. Sokakta, binalarda, tarlalarda, evlerde, dükkânlarda ölen iki liderin fotoğrafları yan yana asılı. Gazete, dergi ve TV ise yeni lider torun Kim Jong Un fotoğrafları ile dolu. Bu arada erişkin her Kuzey Koreli yurttaşın sol göğsü üzerinde (ki rehberler zorunlu olmadığını söylese de sanırım - gönüllü mutlak-) liderlerin rozeti var.

ÖLÜMSÜZ BAŞKAN

Ülkedeki turist Çinliler ile Korelileri ayırmanın en iyi yolu, göğüslerine bakma. Rozet takılı çekik gözlüler Koreli, rozetsiz çekik gözlüler Çinli turist.

Kuzey Kore’nin kurucu lideri Kim İl Sung, ülkede “Büyük Lider” (Her şeye gücü yeten ruh, yenilmez komutan ülkenin devlet başkanlığı görevini yürütüyor ve anayasada “Ölümsüz Başkan” unvanını taşıyor. “Yüksek Kumandan” ve “Sevgili Lider” unvanlı oğlu Kim Jong İl, 2012 yılında ölünce başa geçen torun Kim Jong Un ise Kore Halk Ordusu “Yüce Kumandanı”, Kore İşçi Partisi Genel Sekreteri, Kore İşçi Partisi Merkezi Ordu Komitesi Başkanı ve DPRK Ulusal Savunma Komitesi Başkanı unvanları ile anılıyor.

İlahi dinlere mahsus tapınmanın ateist bir toplumda, inancın ideoloji ile bir toplumda nasıl “dede-baba-torun üçlemesi” kültüne dönüştüğünü görmek benzersiz bir gözlem.

SOMUT VE KASKATI

Ülkedeki tanrısallaştırılan lider kültüne dair gözlemleri bir uzman gözü ile değerlendiren, gezi grubundaki psikolog arkadaşım Şeniz Pamuk’un değerlendirmesi şöyle:

“Kuzey Kore’ye daha adım atmadan erkin nasıl yavaş yavaş sizin elinizden gittiğini anlamaya başlıyorsunuz. ‘Bana göre... Bence... Nasıl yani? Ama olmaz ki... Bir dakika, anlatayım... Konuşmama bir izin verin...’ gibi alışık olduğumuz ifadeler burada anlamını yitiriyor. Burada ‘sen’ yoksun, devlet ve yönetim var, onlar ne derse yapmak, onlara itaat etmek zorundasınız. Üstbenlik, otorite ve yasa, gözün görebildiği her yerde, somut ve kaskatı. Her an burun burunasınız. Polis ve askerler her yerde, ülkeye askeri, sanayi ve eğitim devrimlerini yaptırmış, savaşları kazanmış Kim İl Sung ve daha sonra yönetimi devralmış olan Kim Jung İl’in devasa heykelleri her yerde, Juche ideolojisini, sosyalist parti amblemini, Kuzey ve Güney Kore’nin birleşme arzusunu, kazanılan savaşları simgeleyen heykeller, müzeler kelimenin tam anlamıyla her yerde. Bunlar yetmezse artık hayatta olmayan bu iki başkanın mumyalanmış bedenleri de ziyarete açık. Başkanların heykelleri önünde eğilerek selam vermek gerekiyor, bu heykellerle selfie çektirmek yasak, heykellerin yarım fotoğrafını çekmek yasak. ‘Baba’ imgesi fazla güçlü, onu aşmak, bireysel bir kimlik oluşturmak neredeyse olanaksız. ‘Baba’ ne diyorsa o.

“Baba” fazla yakında olduğu için otorite ile birey arasında bir ‘ara alan’ açılamıyor, diğer bir deyişle gerçek ile hayal arasında bir mesafe oluşturulamıyor.”

TRUMAN SHOW

Gezi boyunca birlikte çok tartıştığımız liderlere ait gözlemleri psikolog Şeniz Pamuk, oğul ve torun liderler açısından da şöyle değerlendirmiş:

“Bir nevi ‘Truman Show’dayız hissi uyanıyor bende. Kimin gösterisi bu? Dışarıdaki dünya gerçekten de var perdenin arkasında. Perde yırtılırsa ne olacak? Bizler turist olarak internet kullanamadığımız için şu anda bu show’un bir parçası gibiyiz, perdenin öbür tarafına geçince bize çizilen rotada, bize izin verilen şeyleri yapıyoruz. Beğendiğimizi, düşündüğümüzü sadece birbirimizle paylaşabiliyoruz. Kütüphaneye ilk girdiğimde hemen bir tablo gözüme çarptı. Ülkenin ikinci başkanı Kim Jung İl, ülkenin kurucusu babası Kim İl Sung’a bir şey gösteriyor, baba gülüyor, ancak o yöne bakmıyor. Baba çok karizmatik, çok güçlü, çok zeki, çok başarılı, insanlarla belli ki çok rahat ilişki kuruyor, özgüveni tam, tüm resimlerinde enerjisi çok yüksek. Oğlu ise fiziksel olarak ondan daha küçük, babası gibi yakışıklı değil, tedirgin bakışlı, kendini sürekli babasına beğendirmeye çalışıyor. ‘Bak Baba!’ Baba belli ki oğlundan memnun değil, oğlu da o konumda olmaya gönüllü değil, ancak kendini babasına beğendirmeye, onun takdirini toplamaya çalışıyor. Baba halkın önünde oğluna gülüyor, mecburen beğenmiş gibi yapıyor. Oğulun erki gerçek bir erk değil aslında, ödünç alınmış bir erk. Şu anda yönetimde olan Kim Jung Un ise torun ve o da dedesine oldukça benziyor. Bu konular halk arasında konuşulabiliyor mu acaba? Rehberimize soramıyoruz, sorsak da yanıt alamıyoruz.”

KENDİ KENDİNE YETMENİN İDEOLOJİSİ

Herkesin hemfikir olduğu gibi, Kuzey Kore ezber bozan bir ülke. Ülkenin kendi ezberleri var.

Kendi ideolojisi, kendine özgü bir yönetimi. Ne komünizm, ne sosyalizm ne bildiğimiz tanıdığımız bir yönetim biçimi değil bu. Bağlantısızlar Hareketi’nin bitişi, Stalin sonrası Rusya ile gevşeyen ilişkiler, Rusya’nın dağılması sonrası Kuzey Kore özellikle 1990’lı yıllarda ekonomik olarak zorlu bir süreç yaşadı. 1955 ile 1982 yılları arasında kurucu lider Kim İl Sung tarafından temellendirilen Juche İdeolojisi (bağımsız kendi kendine yetme) liderin ölümünden sonra oğlu Kim Jong İl tarafından 1996 sonrası Songun (önce ordu) ideolojisi ile genişletildi. Marksist ve Leninist ideoloji zayıfladı. (son dönemde anayasalarından çıkarıldı) Juche ülkenin temel öğretisi oldu. (Hatta bir ölçüde din gibi, siyasal bir inanç gibi tanımlanabilir)

JUCHE İDEOLOJİSİ

Bağımsızlık (chaju),

Ekonomide kendi kendine yeterlilik (charip),

Kendini koruyabilme (chawi),

Songun (önce ordu, asker).

1990’larda yaşanan kıtlık, ekonomik sıkıntılar ve ülkenin dış dünyada yalnızlaşması, babasına göre daha az karizmatik olan Kim Jong İl’i daha kapalı, daha savunma refleksi içinde, daha katı ideolojik askeri yapılanmaya zorladı. Juche ideolojisinde asıl olan ülkeye, lidere, partiye ve ideolojiye sadakattir. Bireysellikten çok kolektivizme dayalı ülke ideolojisi ile son 20 yıldır askerleşen (1.5 milyon kadar aktif görevde asker, 4.7 milyon yedek asker ile dünyanın en askeri devleti) ve askeri harcamaları bütçenin neredeyse yarısına varan ülke (her 4 Kore vatandaşından biri askeri bir görev alanında çalışıyor veya görev yapıyor) yeni lider Kim Jong Un ile daha fazla demokratik açılım ve sivil yönetim çabası içinde.

Juche, “kendine yetmek” gibi siyasal bir ideoloji ile birlikte, düşmana karşı (ABD, Japonya, işgal altındaki Güney Kore ve her tür kapitalizm) her daim askeri olarak “hazır” olma, sadece ateşkes içinde bulunan bir ülkenin “her an savaş” için hazırlanmasını öngörüyor. Juche bu ülkeye özel ve artık ülkede neredeyse “din” haline dönüşmüş bir resmi ideoloji.

Gizemlerin ülkesi: Kuzey Kore