Kutuplaşma ve olgun demokrasi
İsveç’teki demokratik sistemin hal ve gidişini değerlendiren “Kutuplaşma” başlıklı 2021 raporunda, kutuplaşmanın demokrasinin itici gücü olduğuna dikkat çekildi. Bütün partilerin, sendikaların finanse ettiği SNS adlı araştırma kuruluşunun hazırladığı yıllık rapor, partiler arasında kutuplaşmalar eskiye göre biraz daha keskinleştiği için bu konuya ayrıldı. Raporu hazırlayanlara göre, kutuplaşma demokrasilere dinamizm getirdiği gibi farklı görüşlerle gelişmeyi de sağlar.
Osman İkiz / İsveç (Stockholm)“Olgun” sıfatını ben ilave ettiğimden başlığı tırnak içinde yazmadım. Raporda İsveç incelendiğinden yazanların “olgun” sıfatını kullanmaya gerek duymamalarını doğal karşılamak gerekiyor. Terbiye sınırlarını aşan, demokratik eleştiriyle ilgisi olmayan ifadelerin sıradanlaştığı Türkiye’deki siyasi tartışmalar, olgun demokrasilerdeki kutuplaşmanın sınırları içinde görülemeyeceğinden, yanlış anlamaya meydan bırakmamak için başlıkta “olgun” sıfatını gerekli gördüm.
“Kutuplaşma” raporunu hazırlayanlara göre, demokrasi bir yönetim biçimi olarak farklı görüşlere ve çözüm önerilerine açık olmalı. Bu, zaten herkesin bildiği gibi demokrasinin temel prensiplerinden biri. Uzmanlar farklı görüş ve çözüm önerilerinin iktidarların ufkunu genişletebileceğine özellikle işaret etmekteler.
Aktörlerin sorumluluğu
Raporun, hazırlayanlar söylemese bile laf olsun diye yazılmadığını düşünebiliriz. İsveç’te her ne kadar yıkıcı bir kutuplaşma yaşanmıyorsa da eskiye göre gerginliğin arttığı aşikâr. Raporda, 2010’dan önce siyasi yaşamın oldukça sakin olduğu, 2010’dan sonra kutuplaşmanın başladığı, 2014’ten sonra ise sağ ve sol arasında zıtlaşmaların derinleştiği üzerinde duruluyor. Örnek olarak da seçimlere sağ ve sol partilerin cephe olarak katılmaları gösteriliyor. Özellikle küçük bir hareket olarak başlayıp ırkçı söylemleriyle güçlenen İsveç Demokratları’nın parlamentoya girmesiyle, kutuplaşmanın belirgin hale geldiğine dikkat çekiliyor.
Rapor, siyasi aktörleri, medyayı ve yurttaşları uyarmak için kaleme alınmış izlenimi veriyor. Kutuplaşmanın karşılıklı eleştirel düzeyde kalması için uyarılan kesimlere bakınca, raporun bu bölümüyle bütün ülkeler için geçerli olduğu söylenebilir. Öncelikle, politikacılar ile kamuoyu oluşmasında önemli rolleri olan yazarlar ve sivil toplum temsilcileri ve benzerlerinin üslup bakımından dikkatli olmaları gerektiğine işaret ediliyor. Uyarılan ikinci kesim medya. Başlıklardan, haberlerin içeriğine kadar nüanslı ve objektif olunmasına aşırı dikkat edilmesine vurgu yapılıyor. Üçüncü olarak her bir yurttaşın, karşıt görüşlere saygı duyması ve herkesin saygılı davranması gerektiğinin üzerinde duruluyor.
Raporda dile getirilen ve aslında herkesin bildiği gibi, bir sistemin kazasız belasız yürüyebilmesinin, tamamen insanın gelişmişliğiyle, olgunluğuyla mümkün olduğu ortaya çıkıyor.
Demokrasinin antidemokratları
Sosyal demokrat Başbakan Stefan Löfven’in, “İsveç demokrasisi tehlikede” açıklaması, raporun açıklandığı günlere rastgeldi. Başbakanın siyasi yelpazedeki cepheleşmeden kaynaklanan tartışmalarda bu ifadeyi kullanması dikkat çekici olduğundan tartışma konusu oldu. Tartışma Liberal Parti’nin gelecek yıl yapılacak seçimlerde, ırkçı hareket olarak başlayıp güçlenen İsveç Demokratları ile işbirliği zorunlu hale gelse bile sağ cephede yer alacağını açıklaması üzerine başladı. Başbakana göre Liberal Parti’nin, aslında demokrat olmayan bir partiyle işbirliği yapması demokrasi için tehlike yaratacak bir tercihtir. Bu değerlendirme üzerine gazeteciler doğal olarak Löfven’e, yüzde 20 dolayında oy alan bir parti ile işbirliği yapmanın ne sakıncası olabileceğini sordular.
Başbakan’ın yanıtı zihin açıcı netlikteydi: “Demokraside oy tabanı olan partiler, parlamentoda, belediyelerde oturabilirler ama demokraside kıstas oy oranı değildir. İşbirliği için o partinin politikasının demokratik prensiplere uyup uymadığına bakılır.” 2022 seçimlerine bu tartışma zemini üzerinde gidilecek gibi. Kutuplaşma da biraz daha derinleşecek.
osman.ikiz@gmail.com