Kurumlar susturuldu

Ankara Barosu'nun yeni Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Türkiye'nin hızla totaliter, tek kişinin veya bir yönetici zümrenin elinde toplandığı bir sisteme kaydığını belirterek "Farklı görüşlere tahammül yok" dedi. Prof. Feyzioğlu, baroların bakanlık karşısında sessiz olduğuna, medyanın "tehlikesiz" konularla ilgilendiğine, üniversitelerin anayasa değişikliği sürecinde bile suskun kaldığına dikkat çekti.

cumhuriyet.com.tr

Ankara Barosunun yeni Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, üniversiteler, medya ve baroların baskı altında olduğunu, kurumlara sessizlik çöktüğünü belirterek Bu ülke giderek ama hızla totaliter, bütün iktidarın tek elde, tek kişinin veya bir yönetici zümrenin elinde toplandığı bir sisteme kayıyor. Farklı görüşlere, iktidarı eleştiriye tahammül yokdedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın HSYKdeki istifalarla ilgili Geç bile kaldılar sözleriyle maksadığını aştığını söyleyen Feyzioğlu, bunun yargıya müdahale olduğunu kaydetti. Türbanla ilgili İstanbul Üniversitesine yazı göndermesi nedeniyle YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcanı kınadığını belirten Feyzioğlu, Siyaset çözümü üretmeden dayatmayla, diretmeyle çözüm olmazdedi. Prof. Feyzioğlu, gündeme ilişkin sorularımıza şu yanıtları verdi:

- HSYKde yaşanan istifalar ve buna ilişkin Başbakan Erdoğanın Geç bile kaldılarsözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

- İstifa bir haktır, aynı zamanda da demokratik bir tepkidir. Sayın Başbakanın Geç bile kaldılar şeklindeki açıklaması ise maksadı aşmıştır. Çünkü eğer bu ülkede yargı bağımsızsa, hükümet yargının bağımsız olmasını arzu ediyorsa, yargının özlük haklarını yöneten en üst kurulla ilgili bu şekilde hedef gösteren açıklamalar yapmaz; yapmaması gerekir. Bu dahi yargıya müdahaledir ve HSYK faaliyetlerine kuşkuyla yaklaşıldığını göstermektedir.

‘Sistem bu telkine açık’

- Adalet Bakanlığının açıkladığı HSYK yasası taslağını nasıl buldunuz?

- Kurula beş üye Yargıtay ve Danıştaydan gelecek. 10 üyeyi de ilk derece hâkim ve savcıları seçecekler. Taslağa göre, 5 üyeyle ilgili soruşturma açma izni verme yetkisi bakanda değil. 10 üyeyle ilgili ise soruşturma açma izni verme yetkisi bakanda. Düşünebiliyor musunuz bir heyetin üyeleri arasında statü farkı var. O zaman bu üyelerin tarafsız ve bağımsız bir şekilde Adalet Bakanının telkinlerine direnecek güçte karar vermelerini sistemsel olarak bekleyebilir misiniz? Sistem bu telkine açıktır. İkincisi bu 10 üye 4 yıllık görev süreleri bittiğinde kadroları neredeyse oraya geri dönecekler. Dönmemek için ellerinde tek çare var. Adalet Bakanının kendilerini bakanlık teşkilatında bir bürokratik göreve ataması. Hal böyle olunca Ankarada kalmak isteyen üyeler Adalet Bakanının telkinine acaba ne kadar hayır diyebilirler? Uyum kanununda o üye 4 yıl sonra hangi mahkemede görev yapmak istiyorsa verin o mahkemede görevi bitsin. Niye yapmıyorlar? 10 üyenin idareye bir şekilde dolaylı da olsa bağımlı veya telkine açık olmasını istedikleri için yapmadıklarından endişe ediyorum.

(Fotoğraf: Necati Savaş)