Kurtuluşa doğru

Bugün Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasını sağlayan Kurtuluş Savaşı’nı taçlandıran Büyük Taarruz’un 95. yıldönümü. 95 yıl önce bugün, 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar Meydan Savaşı’nda işgal ordularına son ve kesin darbe vuruldu. 26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz’u zafere ulaştıran bu savaşın hemen ardından Başkomutan Mustafa Kemal, tarihi emri verdi: Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!.

Ömer Türkoğlu

Havanın yağmurlu ve ortalığın sisle kaplı olduğu o gün, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa harekâtı idare etmek üzere önce 1. Ordu Karargâhı’na gitti. Yunan kuvvetlerinin özellikle Çal doğrultusunda son derece düzensiz ve tam bir panik içinde çekilmekte olduğu görülüyordu. Sabah 06.30’da 23. Tümen Kumandanı’nın 1. Kolordu Kumandanı’na yazdığı raporda düşman askerlerinin yapılan seri taarruz sonucunda ovaya dağıldıkları belirtilerek “atlı subayların kaçması ve otomobillerin karmakarışık olması, velhasıl bozgun manzarasının sizin temaşa buyurmamanızdan müteessirim” denilmekteydi.

Yunan ordusunun toparlanma çabası

General Trikopis’in son umudu, dağınık halde çekilen birliklerinin toparlanmasında idi. Bu amaçla 30 Ağustos gece yarısı 01.00’de Çalköy’e geldi. Buradaki birliklerinin bozgundan arta kalan askerlerden ibaret kaldığını gördü. Bu durumda Dumlupınar’a gidemeyeceğini anlayan Trikopis, Çalköy hattını bir müddet tutarak Banaz’a çekilme kararı aldı. Banaz’da General Franko’nun birlikleriyle buluşabileceğini umuyordu. Eldeki mevziler akşama kadar tutulabilirse gece çekilmeye başlanabilirdi. Nitekim Yunan birliklerinin akşama doğru bütün ağırlıklarını ortada tutan dört taraf savunma düzenini almışlardı. Ancak akşam olduğunda Türk taarruzu daha da şiddetlenmeye başlamıştı.

Panik ve endişe!

Akşam saat 18.30’dan sonra Yunan topçusu tamamen susturulmuştu. Havanın kararmasıyla panik salgına dönüşmüştü. Topçular, koşumları kesip hayvanlara binerek kaçıyorlardı. Yunanlılar bütün ağırlıkları, motorlu araçları ve topları bırakarak kaçıyorlardı. Nitekim Büyük Taarruzu ta başından beri takip eden Aydın Mebusu Esat Bey, Hâkimiyet-i Milliye gazetesine çektiği telgrafta Yunan ordusunun çekilirken 200 otomobili terk ettiklerini, çeşitli cinslerde sayısız top ile elli bin sandıktan fazla cephane bıraktıklarını yazmıştı. Esat Bey telgrafını, on gün sonraki mutlu haberi şimdiden vererek bitirir: “Aydın ve İzmir’e doğru gidiyorum. Sizi oralardan selamlayacağım.”

31 Ağustos 1922

Sevinç gösterileri

Büyük savaşın ertesi günü öğleyin Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa harabe haline gelmiş Çalköy’e gelmişlerdi. “Burada, yıkık ve henüz dumanları tüten bir evin avlusunda bulunan ve masa gibi kullandıkları kırık bir kağnı arabasının etrafında durumu gözden geçirdiler.” Yunan ordusunun esas kuvvetleri imha edilmişti.

Büyük Taarruz sürecinde ordunun elde etmiş olduğu başarılar bütün Anadolu’yu sevince boğmuştu. Taşranın her yerinden halk, Meclis’e, Müdafaa-yı Hukuk Grubu’na, Dahiliye Vekâleti’ne, valiliklere kısacası bütün resmî makamlara tebrik telgrafları çekiyordu. Başta Adana olmak üzere birçok şehirde sevinç gösterileri sokaklara taşmıştı. Türk ulusunun ordusuyla birlikte kazandığı zaferin bir özelliği daha vardı ki onu da Adana’daki Rus Konsolosu tek cümle ile söylemişti: “Bu zafer, mazlum Şark’ın zaferidir!”

Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa konuşuyor!

"Son sözü tekrar Büyük Komutan’a, 1924 yılında anlattıklarına bırakalım: “Kazandığımız meydan muharebesinin bütün seferi sona erdirecek bir büyüklük ve önemde olduğunda birleştik. Şimdi Bursa doğrultusunda çekilen düşman kuvvetlerini mahvetmekle beraber ordunun büyük kısmıyla durmaksızın İzmir’e yürüyecektik.”

Cephe daralmış askerler karışmıştı

Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa öğleden sonra 11. Tümen’in gözetleme mevkii olan Zafertepe’ye geçmişti. Paşa, iki yıl sonra o günü anlatırken şöyle konuşacaktı: “Düşman başkumandanının şu karşıki tepede çırpındığını görüyor gibiydim. Bütün düşman mevzilerinde büyük bir heyecan ve helecan vardı. Artık toplarının, tüfeklerinin ve mitralyözlerinin ateşlerinde sanki öldürücü hassa kalmamıştı.” Saat 17.00’de Adatepe’de başlayan savaş sonunda düşman kuvvetleri ağır kayıplar vererek geri mevzilere çekilmek zorunda kalmışlardı. Cephe daralmış, neredeyse askerler birbirine karışmıştı. Tam bir süngü savaşı verilen Adatepe ve civarı düşmandan temizlenmişti.

O gece...

30 Ağustos’u 31’ine bağlayan gece, Dumlupınar’ın boş ve harap evlerinin birinde, sırtına üşümemek için çadır bezi örtmüş yatan Mustafa Kemal Paşa’ya bir telgraf getirilir. Telgrafı okutturan Paşa, metinde geçen komuta kademelerinin harita üzerine işaretlenerek hemen kendisine getirilmesini emreder. Birkaç dakika sonra gelen haritayı inceledikten sonra kurmay subaya dönerek “düşman çevrilmiştir” der! Hemen arabasına binerek Ordu Kumandanı Nurettin Paşa’nın karargâhına gider ve son durum bir kez daha tartışılır. Durumu kavrayan Nurettin Paşa “Düşman kuşatmadadır” deyince Başkumandan emrini verir: “O halde görevinizi yapınız. Bulunduğum yer Başkumandanlık karargâhıdır.”

Yazı dizisinin birinci bölümü: Destansı mücadele tesadüfle kazanılmadı

Yazı dizisinin ikinci bölümü: Zaferin ilk işareti: Afyon kurtarılıyor

Yazı dizisinin üçüncü bölümü: Ufukta görünen zafer

Yazı dizisinin dördüncü bölümü: Zaferin yolunu Dumlupınar açtı