Kürtler ne yapacak?

Kürtler, Türkiye’de ideolojik olarak en yekpare topluluk olarak görülse de, aslında sosyolojik olarak en fazla ve en kritik farklılıkları içeren topluluktur...

Ahmet Tulgar

“Kürt seçmen (ya da seçmenler)” veya sadece “Kürtler” diyerek başlanmış her siyasi analiz, başka toplumsal sınıf, etnisite veya topluluk ya da cemaate yönelik irdelemelerden çok daha fazla hata riski barındırır. Türkiyeli Kürtleri monolitik, yekpare ya da bu duruma yakın bir görünümde ele almak, analiz etmek büyük yanılgıları da beraberinde getirir. Kurumsal araştırma şirketleri, kurumsal akademi bir yandan, diğer yandan ise siyasi ajitatörler Kürtleri benzer tutum ve davranışlar gösteren bir toplumsal yığın olarak lanse etmeyi tercih ederek analizler ortaya koyarken, tahmini sonuçlarına ve beklentilerine bu benzeşlikler üzerinden ulaşma cihetine gidiyorlar. Siyasi ajitasyon yapan kurumların “Hey, Kürtler” diye seslenmesi anlaşılır bir şey. Siyasi partiler de dahil olmak üzere bütün bu örgütsel yapılar nihayetinde kitleselleşmek için böylesi ideolojik, kimliksel çatılara ihtiyaç duyabilir. Oysa (sosyolojik ya da istatistiksel) bilimsel çabalar veya işini ciddiye alan gazetecilerin çalışmaları elden geldiğince benzerlikler değil farklılıklar üzerinden yürümelidir. Kürtler, Türkiye’de ideolojik olarak en yekpare topluluk olarak görülse de, aslında sosyolojik olarak en fazla ve en kritik farklılıkları içeren topluluktur.

Dönüştürücü unsurlar

Kürtleri bütün dinamizmine, belki de Türkiye toplumunun siyasi açıdan en dinamik nüfus sektörü olmasına rağmen monolitik olarak lanse etmek resmi ideolojinin bir tercihi olsa gerek. 70’lerin sonundan itibaren yaşananları ideolojik sebeplerle basit bir “terör” sorunu olarak ele alan devlet, hükümet ve onun akademi ve medya üzerindeki baskısı, çatışmanın ya da düşük ve orta ölçekli iç savaşın Kürt toplumu üzerinde nasıl büyük bir değiştirici ve dönüştürücü etki yaptığını, sosyolojik etkilerinin ne ölçüde olduğunu gözden kaçırmış ya da bile isteye gözlerden ırak tutmuştur. Kürt toplumu bugün en az sınıfsal, dinsel, mezhepsel, ailevi (aşiret yapılarından kaynaklanan) ayrışmalar kadar bu çatışmalı yakın tarihte açılmış yaralar, ödenmiş bedeller, gerçekleşmiş dönüşümler üzerinden de ayrışmakta ve çeşitlenmekte, çatışmanın söylemsel gürültüsünün altında kaldığı için duyulmaz olsa da kendi içinde yoğun ve zengin bir tartışma sürdürmektedir. Bu haliyle Türkiye toplumunun ikinci en önemli modernleşme serüveni ile karşı karşıyayız Kürtlere baktığımızda. Devletin onlarca yıl boyunca bir uçta kendi keyfi, tepeden inmeci Batılılaşma projesini iyi kötü yürütürken, diğer uçta feodal bir iğneli fıçıya kapatmaya çalıştığı Kürtler, bugün her alanda modernleşmelerini gerçekleştirirken, siyasi analizlerin dikişlerini de her yandan zorluyor. Tarihsel ve sınıfsal statü gruplarının (toprak ağaları, mülki amirler, ticari bezirgânlar, yatırımcılar) paylaşımcı müdahaleleri ve tahakkümüyle dikey olarak fragmente olmuş, bölüntülenmiş bu topluluk, 70’lerden bugüne Kürt siyasetinde başat olan sosyalist ideolojik yaklaşımların ve yakın tarihteki savaş ve çatışmalı süreçte ödedikleri bedeller üzerinden statü ile donatılmış emekçi ve yoksul kesimlerin örgütlenmesinin getirdiği yeni bir sosyoloji ile bir kez daha dikey olarak belirlenmiş, Kürt siyasetinin tanımlamasıyla “kırmançlaşarak” (halklaşarak) sınıfsallığı, çoğulluğu belirgin bir toplum olmuştur. Sonradan yeniden döneceğim için burada çok kısa değineceğim: Sadece Kürt kadınlarının geçirdiği büyük değişim bile ne ile karşı karşıya olduğumuzu anlatmaktadır bize.

Özgün bir modernleşme

Dolayısıyla Kürt seçmenlerin bu seçim sürecindeki tutum ve davranışlarını analiz ederken, Kürtlerin siyasi partilere yaklaşımlarının sadece vaatleri ya da iktisadi projeleri açısından pragmatik olarak değil, bundan çok daha fazla bu partilerin bu özgün modernleşme sürecindeki rol ve etkilerine bakarak belirlendiğini unutmamalıyız. Burada da o zaman bugün Halkların Demokratik Partisi’nin içindeki ana damar olan ve kurduğu siyasi partiler her defasında büyük kazanımlar elde etse de engellenen, cezalandırılan sosyolojik ve politik hattı öncelikli olarak ana akım Kürt siyasi gücü olarak ele almanın gereği ortaya çıkıyor. Ne kadar objektif olmaya çalışsam da bu dizide de en fazla onların sesi çıkacak.

‘Açılım’ hüsranı

Çatışmalar kadar ateşkesler ve özellikle de Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin 2009’dan 2013’e kadar kesintilerle, 2013’ten 2015’e kadar da handiyse resmi olarak muhatabı PKK ile sürdürdüğü çözüm (açılım) süreci ve görüşmeler, sonrasında da çözüm masasının devrilmesi de etkili olmuştur bugünkü Kürt seçmen profili üzerinde. Birikim dergisinin 247’nci (Kasım 2009) sayısı ‘Çözmek mi, çözülmek mi?’ başlığı ile çıkmıştı bu dönemde. Ben de bu sayıya sonradan ‘Diller, Çehreler, Barış’ (Ağustos 2010) adlı kitabıma da aldığım ‘Açılım sürecinde nasıl bir hukuk ve niye?’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Bütün bu yazı boyunca çözüm (açılım) sürecinin her iki tarafta da şimdilik nihai bir barışı hedeflemekten çok bir ateşkes için kullanışlı olabilecek araçlarla pragmatist biçimde yürütüldüğüne dikkat çekmiş, özellikle hükümetin bu süreçte seçim anketlerini hiç gözden kaçırmayarak yola devam ettiğini vurgulamış ve sürecin kesintiye uğramasının ya da sonra erdirilmesinin Türk toplumunda da Kürt toplumunda da, ama özellikle Kürt toplumunda nasıl büyük bir hayal kırıklığına yol açabileceği öngörüsünde bulunmuştum. Öyle de oldu. Üstelik benim öngördüğümden daha da derin ve şiddetli. Bu diziyi hazırlarken AKP içinde tanıdığım çok sayıda siyasetçiden görüş istedim. Ancak cevap alamadım.

AKP’nin Bölge’de son yıllarda izlediği stratejinin partiyi eski seçmenleriyle problemli bir ilişki içine soktuğu gözlerden kaçmayacak kadar bariz. Sahada bunu ben de görüyorum. AKP’nin Bölge’deki yönetici ve vekillerinin seçmen karşısında bu duruma getirdikleri açıklama ve argümanlar AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Milletvekili Mehdi Eker’in şu sözlerinde özetlenebilir: “Biz, diğer şehirlere şunu yaptık, ekonomik yatırımlar yapılması için yani fabrika, atölye, yatırım yapılması için, insanların iş bulacakları, çalışacakları tesisler kurulması için hükümet, birtakım destekler verdi. Hükümet, yatırımcılara dedi ki, ‘Gelin bu şehirlerde yatırım yapın, fabrika kurun, atölye kurun, biz de size destek verelim.’ Terör olmayan şehirler yatırımdan faydalandı. Oralarda fabrikalar, atölyeler, tesisler kuruldu ve oralarda gençler çok kolay iş buldu. Ama Diyarbakır’da terör olduğu için, güvenlik problemi olduğu için aynı yatırımcılar gelip Diyarbakır’a yatırım yapmadı. Bugün, işsiz olan kardeşlerimin müsebbibi terör, teröre çanak tutan ve teröre destek veren partiler, siyasi görüşlerdir. Terörün bu şehre hiçbir katkısı olmadı, hep yıkım, gözyaşı getirdi. Başka bir şey getirmedi. Bundan sonra terörün uzantısı olan siyasi partiye destek verdiğimizde, terör bir şekilde onlar üzerinde güçlenmiş olacak, bunu da unutmayın.” Ama işte yine de bugün Bölge’de bir hayal kırıklığının etken olduğu bir yerdeyiz. Hem de çok güçlü bir etken; bu seçimdeki oy tercihlerini belirleyecek olan en önemli etkenlerin başında gelen bu.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan: Şimdi yıkım siyasetinin alternatifi tartışılıyor

-Kürtlerin bu seçime ilişkin görüşü nedir? Kürt toplumunda seçime ilişkin tartışmalar hangi minvalde yürüyor?

Özellikle AKP hükümeti tarafından çözüm masasının devrilmesi ile beraber Kürtlerin taleplerine ve kazanımlarına yönelik olarak mevcut hükümet tarafından topyekûn bir saldırı başlatıldı. Seçilmişlerden, kurum ve kuruluşlara, Kürt dili ve kültüründen, barış ve hak taleplerine kadar her şey baskı ve tutuklama ekseninde yok edilmeye, sindirilmeye çalışıldı. Hatta sınır ötesi girişimler ile Güney’deki referandumdan, Rojava’daki kazanımlara, Afrin işgaline kadar götürüldü bu süreç. Kürtler tabii ki bu yönelimleri çok iyi algılıyor ve bu yönüyle Kürtler açısından AKP, Kürt düşmanıdır. Kürt karşıtıdır. Kürtler bu seçimlerde bütün bu yıkım siyasetinin alternatifini tartışıyor ve çözüm gücünü Meclis’e taşımak için çaba sarf ediyor.

-Kürt partileriyle ittifak kurulamaması Kürt toplumunda ne gibi etkilere yol açar?

Biz, Halkların Demokratik Partisi olarak Kürt partileri ve Kürt temsilinin bütün güçleri ile güç birliği yapmayı, ittifak halinde olmayı başından beri savunduk ve bu minvalde gerek içeride gerek dışarıda mesai harcadık, son derece samimi bir çaba yürüttük. Kürtlerin güç birliğinden kastımız saf çıkarcı bir oy çoğunluğu değil, bunun çok üzerinde bir birlikteliktir amaçladığımız. Tarih boyunca Kürtler bu birlikteliğe çok ihtiyaç duydu ve bugün için de bu durum böyledir. Şu an için oluşan durum, bu birlikteliği sağlamanın yol ve yöntemlerinin edinilmesine dönük çabanın devam ettirilmesidir. Bu çabayı sadece seçimler ile birlikte değerlendirmemek gerekir. Kürt halkı bu farkındalığa sahiptir ve bu seçimlerin kazananının halklar olmasına odaklandıklarını düşünüyorum.

MHP ile ittifak rahatsız etti

-Serhat Erdem (HDP Şanlıurfa, Karaköprü Belediye Meclis Üyesi)

-HDP–DBP’li birçok belediyeye kayyım atandı ve yerel yöneticiler tutuklandı. Bu durum Kürt toplumunu nasıl etkiliyor?

Toplumda çok sevilen belediye başkanlarının, milletvekillerinin görevlerine son verilmesinden, tutuklanmasından Kürtler son derece rahatsızlar. Her ne kadar toplum şu anda sessiz kalıyorsa da seçilmişlerin yerine kayyım atanmasını kabul etmiyorlar. Olağanüstü hal sebebiyle insanlar çekinse de, sessiz kalsalar da Cumhurbaşkanı’nın söylemlerinden son derece rahatsızlar. Bu seçimlerde HDP şehir merkezlerinde oy patlaması yapar. Kırsal alanlarda baskı olmasa buralarda da tepkisini gösterir halk. HDP’deki sessiz çoğunluk bu seçimlerde hükümete iyi bir ders verir. Bir de bölgede MHP ile ittifak yapılmış olması Kürt seçmenden tepki almıştır.

-HDP’nin yüksek oy aldığı yerlerdeki sandıkların AKP’nin yüksek oy aldığının söylendiği yerlere taşınması kararı alındı. Bu, Kürt seçmende nasıl bir tepki doğurur?

Elbette ki bu bilinçli bir şekilde yapılıyor. Bu AKP’nin seçim stratejisinin bir parçasıdır. Kırsalda bunun kısmen etkisi olabilir. Kırsalda çatışmalar çıkması burada seçmenleri olumsuz etkiliyor. İnşallah bu seçimde bunlar olmaz. Ama HDP seçmeni bilinçli bir seçmendir. İradesine sahip çıkacaktır.