"Küresel yönetişim yetersizliği ortaya çıkmış görünüyor"
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, dünyada küresel yönetişimin yetersiz olduğunu belirterek, "Özellikle G-20 platformunun ortaya koyacağı çabalarla, küresel yönetişimi daha etkin hale getirebilir ve bu, tüm dünyada ortaya çıkan ve sadece mali ve ekonomik alanla sınırlı kalmayan küresel krizin etkilerini çözmede daha büyük bir sorumluluk üstlenmemize sebebiyet verebilir" dedi.
cumhuriyet.com.trBakan Dinçer, Washington'da düzenlenen G-20 ülkeleri çalışma bakanları toplantısı kapsamında, ''Kriz Sonrası Ekonomi İçin İş Gücünün Hazırlanması'' başlıklı oturumda, diğer ülke bakanlarına banttan sunuş yaptı.
Konuşmasına, "Bugün sizlerle olamadığım için çok üzgünüm" diye başlayan Dinçer, "Türkiye'nin demokratikleşme sürecini geliştirecek olan çok önemli Anayasal değişiklikler ilgili çalışmalara katılmak zorunda olduğu için toplantıya gelemediğini" söyledi. Dinçer, banttan da olsa sunuşunu yapmaktan memnun olduğunu kaydetti.
"Küresel kriz bize bir gerçeği fark ettirdi" diyen Dinçer, bugüne kadar küreselleşmenin ortaya çıkardığı nimetlerden gelişmiş ülkelerin yararlandığını, ancak krizle ortaya çıkan sorunların sadece gelişmiş ülkeleri değil tüm ülkeleri etkilediğini belirterek, bu nedenle gelişmiş ülkelerin, dünyanın geri kalanı için ortayı çıkan sorunların çözümü konusunda da bazı sorumluluklar üstlenmesi gerektiğini söyledi.
Bu açıdan G-20 platformunun önemli bir yer tuttuğunu ifade eden Dinçer, şunları kaydetti:
"Benim kanaatime göre, özellikle küresel olarak ortaya çıkmış bu sorunların çözümünde, küresel yönetişime öncelik veren bir tavır içerisinde olmamız gerekiyor. Şimdiye kadar ki tecrübelerimizde küresel yönetişim yetersizliği ortaya çıkmış görünüyor. Halbuki bundan sonra, özellikle G-20 platformunun ortaya koyacağı çabalarla, küresel yönetişimi daha etkin hale getirebilir ve bu, tüm dünyada ortaya çıkan ve sadece mali ve ekonomik alanla sınırlı kalmayan küresel krizin etkilerini çözmede daha büyük bir sorumluluk üstlenmemize sebebiyet verebilir."
Dinçer, bu sebeple G-20 ülkelerinin bu toplantısının gelecek için başarılı sonuçlar getireceğini düşündüğünü dile getirdi.
"51 milyon kişi iş gücü piyasasında"
Türkiye'nin iş gücü piyasasının temel özelliklerinden bahseden Dinçer, küresel krizin etkileri bir yana bırakıldığında Türkiye'de her yıl yaklaşık 900 bin kişinin çalışma hayatına başlayacak çağa ulaştığını söyledi. Şu anda iş gücü piyasasında 51 milyon 700 bin kişinin yer aldığını, ancak bunlardan sadece 21 milyon 300 bininin çalışma fırsatı yakalayabildiğini belirten Dinçer, bu nedenle iş gücüne katılma oranının düşük olduğunu kaydetti. Dinçer, Türkiye'de istihdam oranının yüzde 48 civarında olduğunu, kadınlarda ise bu oranın yüzde 26 olarak daha düşük düzeyde kaldığını bildirdi.
Tarımsal istihdamın payının ise yüzde 25 gibi yüksek bir oranda olduğunu ifade eden Dinçer, tarım sektörü başta olmak üzere Türkiye'de kayıt dışı istihdam oranlarının yüksek olduğuna işaret ederek, "Bu açıdan bakıldığında bizim işsizlik oranımız yapısal bir nitelik arz ediyor. Dolayısıyla da yapısal sorunları çözmek için daha çok zaman ayırmak durumunda kalıyoruz" dedi.
Kriz öncesinde yaklaşık yüzde 10 olan işsizlik oranlarının, krizle birlikte yüzde 14'lere çıktığını belirten Dinçer, "Dünyanın geri kalan ülkelerine göre işsizlik oranlarındaki artış düşük olmakla birlikte mutlak değer olarak oldukça yüksek bir paya sahiptir" diye konuştu.
"Çözüm için aktif iş gücü programlarına önem verdik"
Bu sorunların çözümü için aktif iş gücü programlarına daha çok önem verdiklerini ifade eden Dinçer, özellikle krizin etkilerini azaltmak için kısa çalışma ödeneği, toplum yararına çalışma programları gibi faaliyetler yaptıklarını söyledi. Bu sayede, "nispeten krizin etkilerini azalttıklarını, ancak yapısal sorunların çözümüyle ilgili daha çok iş gücü ve mesleki eğitim programlarını önemsediklerini" anlatan Dinçer, bu nedenle iş gücü yetiştirme kursları, istihdam garantili mesleki eğitimler, staj ve girişimcilik programları gibi çalışmalar geliştirdiklerini kaydetti.
Dinçer, iş gücü yetiştirme kurslarında daha çok adem-i merkeziyetçi yönetimi tercih ettiklerini ve merkezi kararlar verdiklerini, ancak her ilde hangi tür eğitim programlarına ihtiyaç duyulduğu kararını yerelde aldıklarını dile getirdi.
Bütün illerde, kamu, işveren ve işçi örgütleri temsilcilerinin yer aldığı İl İstihdam ve Merkezi Eğitim kurulları oluşturulduğunu anlatan Dinçer, "Böylece çalışma hayatının aktörleri, birbirleriyle diyalog içerisinde, o ilde ihtiyaç duyulan eğitim programlarının kararlarını verir hale geldiler" dedi.
Bunun yanında iller bazında iş gücü piyasasına yönelik ihtiyaç analizleri de yapıldığını ve buna göre eğitim programları organize edildiğini söyleyen Dinçer, eğitim programlarında Milli Eğitim Bakanlığı, özel sektör ve üniversitelerden hizmet alım yoluna gittiklerini ve kursları başarıyla tamamlayanlara sertifika verildiğini kaydetti.
"2009'da 7 bin 900 kurs verildi"
Doğrudan doğruya işverenlerin ihtiyaçlarını karşılama amaçlı istihdam garantili kurslar verdiklerini belirten Dinçer, bu kurslarda, ihtiyaçlarını tespit eden işverenlerin İş-Kur'a müracaat ettiğini ve ona göre eğitim programları düzenlendiğini anlattı.
Dinçer, "Bu kursların bir tek şartı, istihdam garantili kurslara müracaat eden iş adamlarının, bu eğitim programlarına katılan işçilerden en az yüzde 50'sinin istihdamını sağlama konusunda söz vermeleriydi. Böylece bu programlara da katılan oldukça öneli sayıda çalışanımız oldu ve bu çalışanlardan en az yüzde 50 oranında istihdam sağlamak mümkün oldu" dedi.
Bu programlara katılma şartlarından bahseden Dinçer, ayrıca, eğitim programlarına katılanlara müfredatın yanı sıra günlük zaruri giderlerini karşılamak üzere 15 TL ücret ödendiğini ve iş kazası ve meslek hastalıklarına yönelik sigortalandıklarını dile getirdi.
Dinçer, AB'ye uyum çerçevesinde, Avrupa Yeterlilik Çerçevesi programlarına uygun sertifikalar verdiklerini belirterek, "Böylece uluslararası geçerliliği olan kursları bitiren işçilerimiz, hem ülkemizde hem de AB ülkelerinde iş bulma fırsatını yakalamış olacaklar" diye konuştu.
Diğer mesleki eğitimlerle birlikte 2009 yılında yaklaşık 7 bin 900 civarında kurs düzenlediklerini, bu kurslarda yaklaşık 167 bin kişinin eğitim aldığını belirten Dinçer, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Özellikle AB ülkeleri ve Türkiye'de çalışma hayatı ve istihdamla ilgili esneklik ihtiyacının giderek arttığını vurgulamak ve esnekliği sağlayacak bir takım tedbirler almak da ayrıca işsizlik sorunun çözme konusunda önemli bir strateji gibi görünüyor. Türkiye olarak özellikle işe giriş-çıkışların katılığı, maliyetlerin yüksekliği, esnek çalışma saatleri ve özel istihdam bürolarının daha etkin hale getirilmesi gibi konularda yapacağımız çalışmalarla da piyasanın esnekliğinin artırılması konusuna özen gösteriyor ve bu alanda gerçekleştireceğimiz stratejilerle de sorunlarımızı çözmek için çaba sarf ediyoruz."