Küresel kapitalizmin arka mutfağı…
Fransız yönetmen Stéphane Brizé (1966) yine işçi sınıfının sorunlarına odaklanıyor. “En guerre” (Savaşta), küresel kapitalizmin güncel yaptırımlarının sonuçlarını bireysel, toplumsal ve sendikal boyutlarıyla işleyen sağlam bir film.
Mehmet Basutçu / CannesVincent Lindon, üç yıl önce Stéphane Brizé’nin filmi «Pazar Kanunu »ndaki (La Loi du marché) rolüyle Cannes’da en iyi oyuncu ödülü kazanmıştı.Yönetmenle oyuncunun Verimli birliktelikleri sürüyor. Vincent Lindon yine başrolde ve bu kez daha da etkileyici, süssüz ve yoğun bir yorum gücü sergiliyor. Fransa’nın orta boy bir taşra kentinde otomobil sanayine yan ürün tedarik eden fabrika, işçilerin iki yıl boyunca aynı ücretle daha fazla çalışmayı kabul etmeleri sonucu kâr etmeye başlamıştır. Ancak, bu özverili emeğin olumlu sonuçlarına karşın, Almanya merkezli çok uluslu ana şirketin yönetimi, finans stratejilerinin gerektirdiği yeni yapılanlama politikası nedeniyle fabrikayı kapatarak, üretimi başka bir ülkedeki tesise kaydırma kararı almıştır. Bu karara isyan ederek greve giden işçileri örgütleyen sendika lideri (Vincent Lindon) özverili bir dayanışma ruhu sergilerken, kavgacı külyutmaz kişiliğiyle ön plana çıkar. Sadece patronların uzmanlar ordusuna karşı değil, direniş gücü daha zayıf diğer sendika temsilcilerine karşı da savaşmak zorundadır. Fabrikanın 1100 işçisinden bir bölümü, işten çıkarılma primlerinin yükseltilmesini kabul etme eğilimindedir. Böl ve yönet poltikasının klasik oyunları, güçlülerin elindeki ilk silahtır…
Daha yüksek verimlilik, daha çok kâr ve hissedarlara daha fazla temettü…
Toplumsal başkaldırıyı frenlemek amacıyla devreye giren üst düzey Elysée Sarayı yetkilileri, küresel kapitalizmin ‘daha yüksek verimlilik, daha çok kâr ve hissedarlara daha fazla temettü’ diye özetlenebilecek temel felsefesi karşısında güçsüzlüklerini itiraf etmek zorundadırlar. Kanunların, işverenleri daha fazla koruyan hükümlerini gözden geçirmek, gündemde değildir zaten …
Her savaşta kayıp verilir ama, çarpışan güçler arasındaki fark orantısızsa, zayıf tarafın daha çok kayıp vermesi de, ne yazık ki “doğa” kuralıdır. Umutsuzluğa kapılan grevcilerin anlaşılabilir öfkesinin şiddete dönüşmesi, çıkmaz yolu işaretleyecektir. Her tür zorluk karşısında savaşmayı bilinçle sürdüren sorumlu sendika liderinin, ilk ve son bireysel eyleminde simgelenen ölümcül acı umudun alevini daha da yakıcı kılan Vincent Lindon, alabildiğine inandırıcı, içten, sağlam bir yorumuyla göz dolduruyor yine. Kendi yaşamlarını oynayan gerçek işçilerin desteğiyle beslenen anlamlı bir inandırıcılık, yaşanmışlık söz konusu burada…Ancak, Matteo Garone’nin « Dogman »nı gerisindeki metaforları daha da derinden duyumsatmayı başaran Marcello Fonte karşısında, Vincent Lindon’un ikinci kez oyuncu ödülü alması herhalde kolay olmayacak...
“Savaşta”nın genel başarısı, konusunun yakıcı güncelliğinden kaynaklanmıyor sadece. Bu başarının gerisinde uzun bir ön araştırma süreci yatmakta. Konunun ticari, ekonomik, hukuksal, sendikal, toplumsal ve bireysel boyutlarını araştırdıktan, Fransa’da medyanın gündemine gelen benzer durumlarda yaşananları ayrıntılarıyla inceledikten sonra kaleme alınan senaryo neredeyse kusursuz...
Stéphane Brizé, demagojiden ve duygusallıktan uzak durmayı başaran toplumsal sinema türünün kuşkusuz en özgün temsilcilerinden biri. Sonuçta, yeni sinema akımlarına, az tanınan adlara yönelik açılım süreci yaşayan, ancak herkesi ayağa kaldıracak kadar heyecan verici filmler bulmakta zorlandığı gözlemlenen festivalde, Stéphane Brizé’nin cumartesi akşamı ödül almak için sahneye çıkmaması sürpriz olacak…