Küresel ekonomi ateş çemberinde

Dünya ekonomisi iki ateş arasında. Bir yandan Fed’in faiz artışı gelişen ülkelerden para çıkışını hızlandırırken, diğer yandan düşen emtia fiyatları ve Çin ile küresel yavaşlama hızlanıyor

Pelin Ünker
 
Küresel ekonomide bir dönem daha sona eriyor. 2008 krizinin ardından gelişmiş ülke merkez bankalarının aşırı likidite potikaları nedeniyle Çin, Brezilya, Rusya gibi ekonomiler öne çıkmış, hatta tekleyen dünya ekonomisinin yeni kurtarıcıları olarak gösterilmişti. Ancak Çin’deki çöküş bu senaryonun artık sona erdiğini gözler önüne serdi. 
 
Küresel ekonominin yavaşladığına başladığına dair endişeler Çin ile birlikte hızlanırken düşen emtia fiyatları pek çok ekonomi için tehdit oluşturuyor. Diğer yandan ABD’de yaklaşan faiz artışı 2008 krizinin ardından sıcak parayla büyüyen yükselen piyasa ülkelerinden para çıkışını hızlandıracak.
 
Gelişen ülkeler yanacak
 
Başta ABD Merkez Bankası (Fed) olmak üzere İngiltere’den Japonya’ya gelişmiş ülke merkez bankalarının genişlemeci para politikaları, küresel ekonomide para bolluğu yaratmıştı. Yabancı yatırımcı kendi ülkesindeki sıfır dolayındaki faiz ve sıfıra yakın risk yerine yüksek reel faiz ve yüksek riski tercih ediyordu. Ancak ABD’nin faiz artırımlarına başlamasıyla birlikte tablo tersine dönecek. Yabancı yatırımcı bu yeni süreçte yavaş yavaş yükselen faizi görünce düşük riskli ortama dönmeyi tercih edecek ve Türkiye gibi riskli ülkelerden çıkacak.
 
Krizin ayak sesleri
 
Fed’in faiz artışı son iki yıldır konuşuluyordu. Çin’deki çöküş ise gündeme gecikmeli olarak yerleşti. Çin borsası 2008 krizinden bu yana en sert düşüşü yaşadı. Dünya ticaretindeki daralmayla birlikte Çin’in ihracatı gerilerken, Çin Merkez Bankası  yuanın değerini yaklaşık yüzde 2 devalüe etti. Banka bu adımlarla ihracatı canlandırmaya ve Fed’in faiz artırımı ihtimaline karşı ülkeden sermaye çıkışının olumsuz etkilerini azaltmaya çalışırken, Yuanın daha rekabetçi bir kur haline gelmesi Çin’de üretilen malları göreceli olarak diğer ülkelerde üretilen mallara göre ucuzlatacak. Bu da henüz toparlanamayan ve deflasyonla mücadele eden Avrupa’daki deflasyonist eğilimi daha da güçlendirecek. ABD’nin ticaret açığını ise artırıcı etki yapacak. Düşük seyreden emtia fiyatları ABD ekonomisi için deflasyonist baskı yaratacak.
 
Emtia fiyatları vuruyor
 
Çin’deki zayıf büyüme küresel emtia fiyatlarını aşağı çekerken, devalüasyon sonrasında Çin’den gelen iç talep daha da zayıflayacak. Yani emtia fiyatlarının üzerindeki baskı da artarak devam edecek. Bu da küresel ekonominin yavaşlamasına katkı sağlayacak. Kur savaşlarının alevlenmesiyle de sermaye hareketlerinde sert hareketler oluşacak. 
 
Dün açıklanan verilere göre ise Çin’in imalat sanayi göstergesi 6 yılın en düşük seviyesine geriledi. Çin hisseleri inişe geçti. Veriler Çin’de ekonomiyi desteklemek için alınan önlemlerin sonunda etkisini gösterdiği beklentilerini zayıflattı.
 
 
FED VE ÇİN KISKACI
 
Çin’den Avrupa'ya, Brezilya'dan Ukrayna, Rusya ve Türkiye'nin de aralarında bulunduğu gelişen ekonomilere kadar dünyanın dört bir yanından risk saçılıyor. Avro bölgesinde yavaşlama problemi çözülemiyor. Yunanistan’ın borç problemi de şimdilik rafa kalksa da sorun temelinde devam ediyor. Bir yandan siyasi belirsizlik ve terör korkusu diğer yandan Çin-Fed etkisiyle Türkiye ekonomisini zor bir dönem bekliyor. Eurasia’nın araştırmasına göre Çin’deki yavaşlama Türkiye için daha tehlikeli görünüyor.
S&P: Hem iç hem dış riskler Türkiye’yi vuracak
 
Kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poor’s (S&P), Türkiye’nin erken seçime gitmesinin önemli riskler barındırdığına dikkat çekti. S&P, yaptığı değerlendirmede Türkiye’nin artan siyasi belirsizliğin yanı sıra Güneydoğu sınırı boyunca jeopolitik risklerle karşı karşıya olduğunu belirtti. PKK ile hükümet arasındaki gerginliğin huzursuzluğu körüklediğini vurgulayan S&P, Türkiye’nin 2015 sonuna kadar istikrarlı bir hükümeti yeniden elde edemeyeceğine işaret etti. S&P şunlara dikkat çekti:
 
* Erken seçim Türkiye’nin kredibilitesini zayıflatacak. Siyasi belirsizlik 2015 boyunca devam edecek.
 
* Türkiye sınırlarındaki jeopolitik tansiyon ve alevlenen PKK sorunu Türkiye’deki yatırım faaliyetlerini geciktirerek büyümeyi zayıflatacak.
 
* Yılbaşından bu yana TL dolar karşısında yüzde 25 değer yitirdi. Merkez Bankası (TCMB) faizleri yükseltmezken, bankanın enflasyon hedeflemesiyle ilgili güvenilirlik de zedelendi. Bu durum Türk varlıklarına olan yatırımcı iştahını baltalayacak.
 
* Çin’deki devalüasyon ve Fed’in yıl içinde faiz artırımlarına başlayacak olması da Türkiye’ye yatırımcı iştahını azaltacak.
 
* Türkiye, diğer gelişen ekonomilere göre daha yüksek bir dış finansman ihtiyacı olduğu için Çin ve Fed ile ilgili gelişmelerden daha çok etkileniyor. Cari açığın finansmanını kısa vadeli sermaye akışlarıyla finanse etmesi ve kısa vadeli dış borçların rezervlerine göre daha yüksek olması Türkiye’nin riskini artırıyor.
 
* Bu koşullarda, yabancı sermaye akımlarının tersine dönmesi ya da yavaşlaması Türkiye’nin GSYH büyümesi, kredi koşulları ve cari açığını olumsuz etkileyecek.
 
Yatırımcıya göre not çöpte
 
Türkiye için kredi notu indirimi yapılmamasına rağmen ülke tahvilleri çöp seviyesinden işlem görüyor
 
Seçim belirsizliği, artan çatışma ortamı ve Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ile ilgili soru işaretleri liranın dolar karşısında erimesine yol açarken, Türkiye’nin kredi notu üzerindeki baskı arttı,  iflas risk primi de 277 ile rekor seviyelere yükseldi. 
 
Standard&Poors ve Moody’s Türkiye’nin notunu negatif, Fitch ise durağanda tutuyor. Negatif not görünümü notun indirilebileceği anlamına geliyor. Yatırım yapılabilir seviye, bir ülkenin daha düşük faizle borçlanması ve yabancı fonların ilgisini daha fazla çekmesi demek. Herhangi bir not indirimi halinde Türkiye piyasalarından çıkış hızlanacak.
 
Türkiye ile ilgili en yakın kredi not değerlendirmesi Fitch’ten gelecek. Fitch 18 Eylül’de Türkiye’nin notunu açıklayacak. S&P’nin not güncelleme tarihi ise 6 Kasım. 
 
Amundi Küresel Gelişen Piyasa Stratejisti Abbas Ameli- Renani, “Piyasa, Türkiye’nin kredisini yatırım yapılabilir seviyenin altında fiyatlayarak kredi derecelendirme kuruluşlarının önünde gidiyor” dedi. Ameli-Renani, Türkiye piyasasındaki görünümümün kötüleşmesinin en büyük sebebinin jeopolitik risklerdeki artış olduğunu da söyledi.
 
Piyasalarda panik
 
Gelişmekte olan ülke varlıklarındaki çöküş ve Çİn’de önlemlerin işe şaramadığı endişesi Avrupa’dan ASya’ya ve ABD’ye kadar tüm dünya borsalarında satış dalgası yarattı
 
ABD Merkez Bankası Fed faiz artırımına yaklaştıkça, yatırımcıların gelişmekte olan ülkeler üzerine endişeleri de artıyor. Gelişen ülke varlıklarındaki çöküş, önceki gün ABD hisse senetlerinde 2015 kazançlarının silinmesine neden oldu. Türkiye’nin de aralarından olduğu gelişen ülke para birimlerindeki satış dalgası tüm dünya borsalarını dalgalandırdı. S&P 500 endeksi yüzde 2.1 düşüşle kapanarak şubattan bu yana en büyük düşüşünü kaydetti. MSCI Tüm Ülkeler Dünya Endeksi de yedi ayın en düşüğüne indi. Çin’den Peru’ya gelişmekte olan ülkelerin göstergesi olan MSCI Gelişen Piyasalar Endeksi, Ekim 2011’den bu yana işlem gördüğü aralığın altına geriledi. Avrupa borsaları, Çin’de imalat sektörünün 2009 yılından bu yana en sert daralmayı kaydetmesinin ardından Asya borsaları ve ABD endeks vadeli kontratlarındaki kayıpları izleyerek sert geriledi. Avrupa’nın 300 büyük şirketini izleyen FTSEurofirst 300 endeksi yüzde 1.6 düşüşle Ocak ayından bu yana en düşük seviyeye kadar indi. Türkiye’de de hem dış hem de iç faktörlerle borsada kayıplar sürdü. Borsa İstanbul yüzde 1.16 düştü. Dolar/TL 2.90-2.93 bandında yüksek seyrini korudu.