Kur Kıbrıs’ı da vurdu

Türkiye gibi Kuzey Kıbrıs’ta da (KKTC) TL’deki değer kaybı hayat pahalılığını artırdı. Enflasyon yüzde 19’u aşarken, ithalata bağımlılık sorunları büyütüyor.

Emre Deveci

 

Türkiye gibi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) de yüksek enflasyon sorunuyla karşı karşıya. Para birimi olarak Türk Lirası (TL) kullanan KKTC’de Şubat 2015’te rekor düzeyde düşerek yüzde -0.21 olarak kaydedilen yıllık enflasyon (TÜFE), Haziran 2018’de yüzde 19.41’e ulaştı. TL’deki değer kaybı, ithalata bağımlı ekonomi nedeniyle enflasyonu zirveye taşıdı. Bu durumun ortaya çıkmasında, zaten kötü olan dış ticaret dengesinin, 2017’de daha da bozulması etkili oldu. Ada ekonomisinin sorunlarını Doğu Akdeniz Üniversitesi’nden Dr. Yenal Süreç ile konuştuk:

Aşırı fiyat artışı var

-Kıbrıs ekonomisinin başlıca sorunları neler, nasıl çözülebilir?

Öncelikle küçük iç pazar yapısı, birçok alanda ekonomiyi dışa bağımlı kılıyor. Yüksek ithalat bağımlılığı özellikle son dönemdeki gibi TL’nin değer kaybına bağlı olarak ekonomide ciddi kırılganlıklar ve sorunlar yaratıyor. TL kullanımı nedeniyle kur veya faize herhangi bir müdahale yapılamadığından ortaya çıkan aşırı fiyat artışlarına minimal etkisi olan bazı yerel önlemler ile müdahale ediliyor.

-Özelleştirme merkezli yapısal dönüşüm programları Kıbrıs ekonomisini nasıl etkiledi?

KKTC ekonomisinde 1990’lı yılların sonlarına kadar ekonomik büyüme, ağırlıklı olarak kamu kesiminin büyümesine bağlı seyretmekteydi. 2003 yılında adada iki taraf arasında geçişlerin başlaması, ardından 40 yıllık Kıbrıs sorununda ilk kez referanduma sunulacak kadar kapsamlı bir planın ortaya çıkması ve bu planda Kıbrıs sorununun en çetrefilli konularından olan mülkiyet sorununa belirli bir çerçeve çizilmiş olması KKTC’ye yurtdışından da (Türkiye harici de örneğin İngiliz, İsrail ve Rus kaynaklı) gayri menkul amaçlı da olsa yatırım ve sermaye girişine yol açtı. 2003 sonrası dönemde hız kazanan inşaat sektöründeki hızlı büyüme hem ekonomide belirli bir gelir artışı hem de Türkiye’den ilave işgücü girişi yaratmıştı. 2008 yılı sonlarında dünyada ortaya çıkan hem küresel kriz hem de mülkiyet konusunda Kıbrıslı Rumlar’ın AİHM’de sonuçlanan bazı davalarının yarattığı tedirginlik ile emlak piyasasındaki devinim durma noktasına geldi. Buna bağlı olarak başta inşaat sektörü ve bağlı bazı sektörlerde birçok firma kapandı, bunun sonucunda da belirli oranda işsizlik ortaya çıktı. Elektrik üretim ve dağıtımında bir kamu tekeli olan Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu’nun işlevlerinin üretim ve dağıtım olarak ayrıştırılması ve özelleştirilmesi tartışılmaya devam ediliyor. Bunların yanında Türkiye’den adaya gelen suyun dağıtım haklarının da, şebekenin yenilenmesi koşuluyla özel işletmeye devri gündemde. Benzer şekilde sabit telefon hizmetlerinin şebeke yenilenmesi koşuluyla bir GSM operatörüne devri kamuoyunda tartışılıyor.

‘Sadece havalimanı özelleştirildi’

Türkiye ile ikili protokol anlaşmaları çerçevesinde 3 yıllık Orta Vadeli Programlar hazırlanmaya başlandı. Belirli öncelikleresahip olan programların ana teması “özel sektör odaklı” büyümenin önünün açılması idi.

Ancak bugüne dek kamuda örgütlü bulunan sendikalar ve toplumun diğer kesimlerinden gelen baskılar nedeniyle özelleştirme uygulaması sadece Ercan Havaalanı ile sınırlı kaldı.

Yüksek borçluluk oranı en büyük sorunlardan

KKTC Ekonomi ve Enerji Bakanlığı’na bağlı Ticaret Dairesi’nin verilerine göre 2017 yılında dış ticaret açığı 1.66 milyar dolar düzeyine yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı sadece yüzde 5.9 düzeyinde oldu. 2017’de ithalat 2016’ya göre 211.2 milyon dolar artarak 1.76 milyar dolara yükselirken, ihracat 105 milyon dolar seviyesinde kaldı. Yüksek borçluluk oranı, Türkiye gibi KKTC’de de sorun. 2016 sonu itibarıyla KKTC’nin iç borç stoku 18.8 milyar TL’ye ulaştı. Dr. Yenal Süreç, konuya ilişkin şunları söyledi:

SGK açığı büyük

‘Geçmiş hükümetler döneminde oluşan önemli bir iç borç stoğu, bu borç stoğunu sürekli artıran ve sistemin kendi sürekliliğini de tehdit eden sosyal güvenlik açığı, özellikle yerel yönetimlerin ciddi finansman ve borçluluk sorunları gibi sorunla da mevcut. Söylem olarak mevcut sorunların varlığı konusunda herkes hem fikir olurken çözüm şekli ve zamanlaması noktasına bir uzlaşıya varılamaması da ayrı bir sorun yaratıyor. Son dönemlerde Türkiye ile yapılan protokoller kapsamında yapılan yardım ve verlen krediler de bu konulardaki iyileştirilmelere bağlı serbest bırakılıyor.’