Kumpas-Der: '60 yıl öncesi için gösterilen hassasiyet günümüz mağdurları için de gösterilmeli'
KUMPASDER, TBMM'den geçen Yassıada teklifine ilişkin bildiri yayınlayarak, kabul edilen yasanın siyasi maksatlı popülist bir girişim olduğu ve 60 yıl öncesi için gösterilen hassasiyetin günümüz mağdurları için de gösterilmesi gerektiği çağrısında bulundu.
cumhuriyet.com.trTBMM Başkanı Mustafa Şentop ve 192 milletvekilinin imzasını taşıyan, Yassıada Mahkemeleri’nin yargılamalarının hukuki dayanağını ortadan kaldıran kanun teklifinin kabul edilmesi üzerine Kumpas Mağdurları Dayanışma Derneği (KUMPASDER) tarafından bir bildiri yayınlandı.
"TBMM Başkanı Sayın Şentop, 27 Mayıs 1960 İhtilali sonrası alınan Yassıada kararlarının yok sayılması için bir yasa teklifi hazırlayarak Meclis Başkanlığı'na sundu, tüm partilerin de destek verdiği kanun teklifi, TBMM’de kabul edilerek yasalaştı" sözleri ile başlayan bildiride şu ifadeler kullanıldı:
"2 maddelik yasa ile Yüksek Adalet Divanı tarafından gerçekleştirilen ve 'Yassıada yargılamaları' olarak bilinen kararlar yok sayıldı, ayrıca yeni bir dava yolu öngörülerek, Yüksek Adalet Divanı'nın kuruluşuna ve yetkilerine ilişkin kanun hükümlerinin yürürlükten kaldırılmasıyla birlikte hükümsüz hale gelen kararlardan kaynaklanan zararların tazminine imkân da sağlandı."
"KABUL EDİLEN YASA POPÜLİST BİR GİRİŞİM"
Söz konusu yasanın Mustafa Şentop tarafından duyarlılık göstererek tam 60 yıl sonra tekrar gündeme getirildiği ve tüm partilerin destek verdiği belirtilen bildiride şu sözler kaydedildi:
"Adalet istemek ne kadar yüce bir duygu… Ancak 27 Mayıs 1960 ihtilalinin kudretli veya mağdur isimlerinden Celal Bayar, Cemal Gürsel, Alparslan Türkeş gibi siyasetçi ve ihtilalcilerin ve yargılamaları yapan savcı ve hâkimlerin bugün hayatta olmadığını belirtelim. Bu isimlerin hiç birisi kendilerini savunabilmek şansına sahip değiller.
Bu kapsamda, kabul edilen yasanın tamamıyla siyasi maksatlı popülist bir girişim olduğu açıkça görülüyor. Çünkü Yassıada duruşmaları zaten kamuoyu vicdanında yerini bulmuştur. Kamuoyu vicdanı halkın vicdanıdır. Vicdanlara sığmayan hiçbir ceza da muteber olmaz. Bugün idam cezalarının doğru olduğunu söyleyen bir Allah’ın kulunu bulabilir misiniz? Bunu savunan kimse var mı? Bir insanın canını almak savunulabilir mi? Savunulamaz. Fakat bu gerçeğin sadece 27 Mayıs sonrası için gerçekleşen idamlar için değil, aynı duyarlılıkla 12 Mart ve 12 Eylül sonrası yaşananlar için de gösterilmesi de kamu vicdanının gereğidir. Kamu vicdanı, günümüz kumpas davalar süreci diye adlandırılan mağduriyetler zincirinde de büyük bir yara almıştır."
Bildiride, 60 yıl önceki Yassıada yargılamalarının yok hükmünde sayıldığının altı çizilerek, "Elli yıl sonra kumpas davaların görüldüğü Silivri yargılamaları ile demokrasi, hukuk, adalet ve vicdan bir kere daha sehpanın üzerine çıkarılmıştır. 60 yıl öncesi için gösterilen hassasiyetin günümüz mağdurları için de gösterilmesi elzemdir. On yıl önce cereyan eden kumpas yargılamalarına başta bizzat siyasiler olmak üzere Türk halkı hep birlikte tanık olmuştur. Yaşananlar çok tazedir, siyasi gündem de önemli bir yer tutmuştur. Hal böyleyken bu yargılamalara karşı siyasilerin bir hassasiyet göstermeleri ve adaleti tesis etmeleri gerekmez mi? Gerçekten merak ediyoruz. Bırakalım 27 Mayıs’ı, o zaten kamuoyu vicdanında kapanmıştır, bugün öncelikle kendi dönemimize ait mağduriyetlere bir çare bulalım" ifadeleri kullandı.
"BİZİ 60 YIL BEKLETİP MEZARDA SEVİNDİRMEYİN"
Bugün Yassıada'nın “Demokrasi Adası” olarak imara açıldığının hatırlatıldığı bildiride son olarak şu sözlere yer verildi:
"Bakalım yarın Silivri’ye ne ad verilecek? Yoksa Kuddis Okkır, Yb. Ali Tatar, Alb. Murat Özenalp, Türkan Saylan ve diğer kumpas mağdurları bu kadar çabuk mu unutuldu? Böyleyse günümüz sayın siyasetçilerine tekrar hatırlatma gereği duyuyoruz; Lütfen Kuddisi Okkır’ın hasta yatağından baktığı son fotoğrafı bir önünüze koyun da bir kere daha bakın.
Yb. Ali Tatar, son mektubunu şöyle bitirmişti:'Şunu bilin ki en küçük suçu ve günahı olmayan ben bu yapılan hukuksuzluğa isyan ve bu karanlığa bir nebze ışık olabilmek için hayatıma son veriyorum…' Biraz duygudaşlık yapın, Ali’nin karanlıkları sona erdi mi? Bir ışık olmayı deneyin?
Sayın Türkan Saylan’ın o pencereden son el sallayışını hiç unutmayın…
Ya Murat’ın Mamak Cezaevindeki Duru ile oynadığı son yakan topu… O da aklınızdan hiç çıkmasın, olur mu?
18 Haziran 2020 tarihinde Anayasa Mahkemesi önünde adalet arayışımızın 6’ncı yıldönümünü kutladık. Fakat bugün görüyoruz ki hukuk ve adalet cephesinde değişen bir şey yok. Ne yazık ki, adaletin 'Benim adaletim, sana yok…' anlayışı içerisinde dağıtıldığını görüyoruz. Milli iradenin mabedi durumunda olan TBMM’nden, yakın tarihimizde mağdur edilen, kamu vicdanını yaralamış tüm mağdurlar için aynı duyarlılığı göstermesini ve aynı adaleti dağıtmasını bekliyoruz. Unutmayın olur mu? Bizi 60 yıl bekletip mezarda sevindirmeyin…"