Kukla sever misiniz?
Cengiz Özek, "Giocometti'nin heykellerinden ve çizimlerinden ilham alınarak yaratılmış olan kuklalar ve müzik, eşsiz bir şiirsel görsellik oluşturuyor. Onun çalışmaları, bizi başka bir düzeye çıkaran hem başlangıç noktamız, hem de yolumuz oluyor. Görsel sanatın ve edebiyatın buluştuğu noktada görünmez bir alan yaratıyor" diyor.
cumhuriyet.com.trKukla, Türklerin Anadolu’ya yanlarında getirdikleri bir gösteri sanatı. Bu topraklarda köklü bir kukla geleneği olsa da zamanla, özellikle Anadolu folklorundaki kukla yok olmuş, İstanbul folklorunda önemli bir yer tutan Karagöz ise varlığını kısıtlı şartlarda sürdürebilmiş. Geleneksel kukla halkın ortasında oynanır, halkın sorunlarını otoriteye bildirir ve kafa tutardı... Bu da halk arasında rahatlama duygusu yaratırdı. Ama şimdilerde bu işlevi yerine getiren birçok unsur var.
Günümüzde kukla kültürünü yaşatmaya çalışan ve kendini Karagöz gönüllüsü olarak tanımlayan Cengiz Özek, tam 15 yıldır Uluslararası İstanbul Kukla Festivali’nin öncülüğünü yapıyor. Özek, Türk kuklasının Türk tiyatrosu içinde hak ettiği yeri bulabilmesi amacıyla bir festival yapmaya karar vermiş. “Küçük yaşlarda başladığım Karagöz çalışmalarını profesyonel olarak yaptım ve birçok uluslararası festivallerde gösterilere katıldım. İşte bu uluslararası festivallerde Karagöz’ün ne kadar önemli bir değer olduğunun bir kez daha farkına vardım ve bu hissettiğim duyguları tüm halkımızın hissetmesini istedim” diyen Özek, bu düşünceden yola çıkarak temellerini attığı festivalin bu yıl 16’ncısını kutluyor.
Özek ve ekibinin büyük bir özen ve özveriyle hazırladıkları festival dün akşam başladı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da dünyanın seçkin topluluklarına, 19 Mayıs’a kadar ev sahipliği yapacak festivale her yıl yüz elliye yakın topluluk başvuruyor. Bu yıl da 15 ülkeden 30 gösteri yer alıyor. Özek, “Birinci festivalde 4 yabancı grup ve zorlama olarak ortaya çıkardığımız 4-5 yerli grup yer alıyordu. Festivalin her yılında seyircinin ve kukla sanatına ilgi duyan tiyatro sanatçılarının arttığını gözlemleyebiliyoruz” diyor.
Her yıl bıkıp usanmadan sorduklar “Kukla sever misiniz” sorusuna doğru cevap aldıklarını söyleyen Özek, seyircinin ilgisi olmasaydı festivali devam ettirmelerinin mümkün olmadığını de ekliyor sözlerine. Belirli bir sponsoru olmayan ve küçük desteklerle çıkan, bilet satışlarıyla ayakta kalabilen festival, halka açık alanlarda yapılacak kukla gösterileri ve sergilerle İstanbulluları kuklayla buluşturacak.
Özek, “Kukla, modern tiyatronun vazgeçilmezi durumunda. Dans, video, ışık, müzik, obje, mask ve aktör. Hepsi günümüzün modern kukla gösterilerinin en önemli disiplinleri. Günün sanatı değişik disiplinleri bir araya getirerek yakalamayı hedefliyor. Bu da ona genç, dinamik, yeni bir seyirci kitlesini oluşturuyor. Belki ülkemiz için şu anda böyle bir kukla sanatından bahsetmek mümkün değil, ama ufak ufak denemeler var. Çok yakında kukla tiyatrosuyla birlikte tiyatro sanatının ülkemizde yeni ufuklara yelken açtığını göreceğiz” diyor.
Festivalin gala gecesi 10 Mayıs’ta gösterilecek olan Almanya, Fransa, İsviçre ortak yapımı “Hôtel de Rive” karışık teknikte hazırlanmış dikkat çeken kukla çalışmalarından. Gösteri, zaman teması etrafında merkezleniyor ve Paris Ekolü’ne dahil olan İsviçre asıllı heykeltıraş, ressam Alberto Giocometti’nin hayatının farklı dönemlerinden izlenimler sunan 4 farklı Giocometti metninden oluşuyor.
En heyecanlı kukla çalışmalarından biri olduğunu söyleyen Özek, “Giocometti’nin heykellerinden ve çizimlerinden ilham alınarak yaratılmış olan kuklalar ve müzik eşsiz bir şiirsel görsellik oluşturuyor. Onun çalışmaları, bizi başka bir düzeye çıkaran hem başlangıç noktamız hem de yolumuz oluyor. Görsel sanatın ve edebiyatın buluştuğu noktada görünmez bir alan yaratıyor” diyor.
Daha fazla sokakta gösteri organize etmek istediklerini vurgulayan Özek, hem bütçelerinin yetersiz olduğunu hem de sokakta gösteri yapmak için alınacak izinlerin bezdirici olduğunu söylüyor. İleriki yıllarda Özek, İstanbul’da bir de “kukla müzesi” kurmayı planlıyor.