"Krizi hafif hasarlarla atlattık"
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Merkez Bankası, Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın zamanında attığı adımlar ile hükümetin zamanında, doğru aldığı kararların, krizin en hafif hasarla atlatılmasına yardımcı olduğunu söyledi.
cumhuriyet.com.trDevlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, parti genel merkezinde düzenlenen AKP Kadın Kolları Eğitim Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, ekonomideki en önemli kavramların güven ve istikrar olduğunu söyledi.
2001'den bugüne ekonomideki gelişmler
Başbakan Yardımcısı Babacan, ''biz 2001 krizinden sonra yani Türkiye'nin tarihinde yaşadığı en derin krizden sonra iş başına geldik. Çok zor bir tablo devraldık. Ben o gün hazineden sorumlu, ekonomiden sorumlu bakan olarak göreve başladığımda Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi yüzde 66 faiz ile borçlanıyordu ve bulabildiği en uzun kaynak da 9 ay vadeliydi'' dedi.
''Bize çok soruyorlardı, sizler de hatırlayacak olursanız, 'kaynağı nereden bulacaksınız?' diyorlardı. 'Ülke bir borç batağına girmiş, neredeyse milli gelirine yaklaşan bir borç stoku var. Enflasyon yüksek, faizler yüksek. Nasıl kurtaracaksınız? Kaynağı nereden bulacaksınız?' diye soruyorlardı'' şeklinde konuşan Babacan, ''biz de hep şunu dedik; kaynak Türkiye'dir. Bunu dediğimiz zaman bize boş gözlerle, anlamsız ifadelerle bakıyorlardı. Ne demek istiyorsunuz, kaynak Türkiye'dir ne demek? Biz de diyorduk ki inşallah biz bir iş başına gelelim görürsünüz, anlarsınız'' ifadelerini kullandı.
Öncelikle karşılıksız para basma dönemini kapattıklarını kaydeden Babacan, ''para icat edildikten sonra devletlerin, hükümetlerin özellikle kötü niyetli ya da beceriksiz olanların icat ettiği bir hırsızlık metodu var: bunun adı enflasyon'' şeklinde konuşan Babacan, para yetmediği zaman, devletin paraya ihtiyacı olduğu zaman Merkez Bankasına para bastırdığını belirterek, ''Peki, bir kağıt, mürekkep maliyeti fazla değil. Bugün 7 sente mal oluyor. O gördüğünüz 200 liralık banknotların baskı ve mürekkep maliyeti 10 kuruş. Şimdi, bunu karşılıksız basarsanız 10 kuruşa mal ettiğiniz şeyi 200 liraya vermeye başlıyorsunuz. Ondan sonra ne oluyor? O 200 liranın değeri hızla düşmeye başlıyor. Çünkü karşılığı yok. Basıyorsunuz, piyasaya sürüyorsunuz bu sefer de fiyatlar artmaya başlıyor'' şeklinde konuştu.
''Biz işte kendi iktidarımız döneminde bunu yapmadık'' ifadesini kullanan Babacan, sözlerine şöyle devam etti:
''7 yıl boyunca eğer Türk Lirası değer kaybetmediyse, Türk Lirası artık bütün dünyanın kabul ettiği bir para birimi haline geldiyse, Türk Lirası artık 6 sıfırların gittiği, bütün dünyada kabul edilen, değer ifade eden bir para birimi haline geldiyse işte bizim bu modern hırsızlık diyebileceğimiz metoda son vermemiz, karşılıksız para basmaya son vermemizin neticesidir. Bakıyorsunuz bundan 7 yıl önce dolar, Avro ne kadardı? Bugün ne kadar? Fazla bir fark yok. Hatta biz teslim aldığımızda, 1,6, 1,7 idi. Şimdi 1,5 civarında. Yani 7 yıl önce kenara dolar koyan mı karlı çıktı, yoksa Türk Lirası koyan mı karlı çıktı?
Kur taahhüdü yok
Kur piyasada oluşuyor. Serbest kur var bizim uygulamamızda. Yani illa bir noktada tutma çabamız ya da taahhüdümüz yok. Yani dolar şu fiyat olacak, Avro şu fiyat olacak diye bir taahhüdümüz yok. Bizim ekonomi programımızda serbest kur var.
Ama ekonomide düzelme oldukça, uygulamalarda ciddiyet oldukça Türk lirası bunların doğal bir neticesi olarak değerli bir para birimi haline geliyor. Hatırlayacak olursanız bizim en küçük banknotumuz 1 milyon idi. Özellikle Türkiye'ye ilk defa gelenler belki sizin de yaşadığınız şehirlerde karşılaşıyordunuz, şöyle gümrük kontrolünden geçip de parasını Türk lirasına çevirdiği zaman, eski Türk lirasına, bir bakıyordu ki bol sıfırlı paralar ve yüzlerinde hafif bir gülümseme de oluyordu. Bu nasıl ülke, bu nasıl para diye. Şaka gibi geliyordu.
Bu oyuncak para mı diye maalesef soranlar vardı. Bu bizi çok üzüyordu ve biz 2003 yılında dedik ki, 'biz bu enflasyonu kontrol altına alacağız ve 2004 yılında altı sıfır atacağız. Çünkü artık paramız değerli bir para birimi olacak. Dolayısıyla rahatlıkla altı sıfırı atarız ve yeni, güçlü bir para birimi ile de yolumuza devam ederiz.' Çoğu bizimle dalga geçti, yapamazsınız dediler. Kimse bunu beceremez dediler.
Enflasyonu tek haneyi indireceğiz dediğimizde yine güldüler. 35-40 yıllık yüzde 80'lik, yüzde 100'lük enflasyonu siz mi tek haneye indireceksiniz dediler. Böyle gelmiş, böyle gider. Ama çok şükür bunların hepsini gerçekleştirdik. Enflasyonda tek hane dedik, indik. Paradan altı sıfır atacağız dedik, attık. O günlerde ben demiştim ki, biraz vakit alabilir ama, faizde de tek haneyi görmek. Yine çoğu çıktı, dedi ki 'bu bir hayal. Türkiye riskli bir ülke. Gecelik yüzde 7000, yüzde 8000 faizi yaşamış bir ülke nasıl tek haneye inecek?' Tek hane dediğimiz yüzde 10'un altı. Ama çok şükür bu sene, hem de global krizin olduğu bir yıl, 2009 yılı içerisinde biz faizleri de hamdolsun tek haneye indirdik.
Bir ülkede faiz hadleri ne kadar düşükse o ülke o kadar güvenilirdir, o ülkenin ekonomisi o kadar rayında, o kadar normal işliyor demektir. Ve çok şükür biz bu yıl bunu da gördük.''
2002 sonunda Türkiye'nin, toplam milli gelirin tamamına yakını, dörtte üçü kadar bir borcunun bulunduğunu hatırlatan Babacan, bunu 2008 sonunda yüzde 39'a kadar indirdiklerini ifade etti.
Babacan, ''Avrupa birliğinde bunun limiti yüzde 60'dır. Yani en fazla yüzde 60 borcun olmalı ve hatta risklidir ama oraya kadar idare eder. Onun üzerine çıktığın zaman işin bitmiştir. Çok şükür onun da altına, yüzde 39'a kadar indik ve bugün o Avrupa Birliği ülkelerine baktığımızda çok yüksek borç oranları ile karşı karşıya kaldıklarını görüyoruz'' dedi.
Borç oranı AB ülkelerinin altında
Aynı Avrupa Birliği ülkelerinin özellikle krizden sonra çok ciddi borçlara sahip olduklarını belirten Babacan, Avrupa Birliği ülkelerinin borçları konusunda şunları söyledi:
''İngiltere yüzde 81, daha iki sene önce yüzde 40'dı, Almanya yüzde 85, İtalya yüzde 120. Bakın bizim yüzde 39'a indirdiğimiz rakamlar diğer ülkelerde nasıl? Niye böyle oldu? Çünkü biz 2002'den sonra çok ciddi bir reform programı uyguladık. Öncelikle hesabımızı, kitabımızı bildik. Bütçemize çeki düzen verdik. Bütçe açığımızı çok minimum noktalara indirdik. Maastricht kriteri yüzde 3'dür. Yani milli gelirin yüzde 3;ü kadar bütçeniz açık verebilir derler, oysa biz bunu da yüzde 1'in altına indirdik ve bankacılık ile ilgili reformlarımızı yaptık.''
ABD Başkanı Obama'nın bugün yeni bir sağlık reformu yaptığını hatırlatan Babacan, ''çok zorlandı ve bir yasa çıkarttı. Mecliste kendi partisinin milletvekilleri ile sıkıntı yaşadı ve bizim kaç yıl önce yaptığımızı bugün ABD yapabildi. Biz kredi kartları yasamızı çıkarttık 2006 yılında. Bu krizden sonra ABD'de bir kredi kartı yasası çıkartmak zorunda kaldılar. Arkadaşlar getirdi, şöyle yan yana bir koyduk, bizim 2006;da çıkardığımız ile neredeyse madde madde aynı. Demek ki kriz olması gerekiyormuş ki akılları başına gelsin bu tedbirleri alsınlar'' şeklinde konuştu.
"Ekonomik başarı için demokrasi gerekli"
Demokrasinin gerçek anlamda işlemediği ülkelerin ekonomik açıdan başarılı olmalarının mümkün olmadığını vurgulayan Babacan, bu konuda da önemli adımlar attıklarını belirterek ''İnşallah çocuklarımızın, torunlarımızın Türkiyesi çok daha farklı olacak. Türkiye'nin her bir kilometre karesinde yaşayan vatandaşımız 'ben güçlüyüm, benim haklarım devletin teminatı altındadır, ben dünya standartlarındaki özgürlüklerimi yaşıyorum, Türkiye cumhuriyeti hukuk devletidir, Türkiye demokrasisi birinci sınıf bir demokrasidir' diyecek'' ifadelerini kullandı.
Yatırım ve istihdamın önündeki engel terör
Terörün, Türkiye'nin en büyük problemi olduğunu anlatan Babacan, yatırımların ve istihdamın, emniyet ve güvenliğin sağlanmasıyla gerçekleştiğine dikkati çekti.
Türkiye'de bazı bölgelerde özel sektör yatırımları azsa, işsizlik çoksa, istihdam ile ilgili sorunlar varsa bunun temelinde terör sorununun bulunduğunu vurgulayan Babacan şöyle devam etti:
''Terör sorunu çözüldüğünde, demokratik açılım nihai hedefine ulaştığında bunun olumlu sonuçlarını sadece Batman'da, Şırnak'ta, Diyarbakır'da, Hakkari'de değil Balıkesir'de, Bursa'da, İzmit'te, her yerde hissedeceğiz. Türkiye topyekün bir kalkınma atağına girecek. Türkiye'nin potansiyeli çok büyük.
Eğer bugün bir Bursa'yı ele alın, bir Gaziantep'i ele alın, bir de Urfa'yı ele alın. Bugün Bursa ve Gaziantep belli bir noktaya geldiyse, sanayisiyle, ekonomisiyle ama diyelim ki Urfa'da, bir Diyarbakır'da sanayileşme olamadıysa bunun herhalde sebebi çok açık. Güvenlik, terör.''
Eğitime de büyük yatırım yaptıklarını anlatan Babacan, 2002 yılında Türkiye Cumhuriyeti bütçesinden eğitime ayrılan payın 7,5 milyar TL ve 7 yıllık toplam enflasyonun yüzde 93 olduğunu belirten Babacan, ''diyelim ki yüzde 100. Bunu biz sadece enflasyon oranında artırsaydık eğitim harcamalarımızı, bu 7,5 milyar 15 milyar olurdu. Oysa bu yıl bizim eğitim harcamamız 28 milyar TL. Bakın, enflasyonu ekliyorsunuz onun iki katı bir eğitim harcamamız var'' şeklinde konuştu.