"Krizde banka refleksi ve yansımalar" raporu

Dünyada yüzyılın en büyük krizi yaşanırken, Türkiye'de de bankacılık sektöründe hem sektörel hem bireysel kredilerde hızlı değişimler dikkati çekiyor. Hazine bonosu ve Merkez Bankası faizlerindeki değişimlerin de etkisiyle bireysel kredi geri dönüşlerinin tüketicinin cebinden daha fazla paranın çıkmasına neden olduğu belirtildi.

cumhuriyet.com.tr

İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası'nın (İSMMMO) ''Krizde Banka Refleksi ve Yansımalar'' başlıklı raporuna göre, 2008'in ortalarında dış kaynaklı kredi bulamadığı ve geri dönüş riski arttığı için kredi musluğunu kapatan bankalar 2009'da da 2001 krizindeki deneyimlerini konuşturuyor.

Buna göre, 2001'de yeni kredi olarak reel sektöre 14,8 milyar TL veren finans sektörü, bu rakamı 2002'de 8,9 milyar TL;ye indirdi. Daralma yüzde 40 oldu.

Rapora ilişkin olarak İSMMMO'dan yapılan açıklamada, 2001'de sütten ağzı yanan bankacılık sektörünün, yaptığı açıklamalarla 2009'da da yoğurdu üfleyerek yiyeceğinin sinyalini verdiği ileri sürülerek, buna göre 2008'de reel ekonomiye 84,6 milyar TL yeni kredi kullandıran bankaların, 2009'da 2002'deki gibi verdiği kredi miktarını yüzde 40-50 azaltacağı kaydedildi.

İSMMMO'nun hesaplamalarına göre, son yıllarda kredi payında en büyük daralmanın, açık arayla tekstil sektöründe olduğu belirtilerek, ticari kredilerin gözdesinin ise taşımacılık ve depolama sektörleri olduğuna işaret edildi.

Açıklamada, şu görüşlere yer verildi: ''İSMMMO'nun Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve Türkiye Bankalar Birliği verileri ile bankaların üst düzey yöneticileriyle yapılan görüşmelerden derlediği bilgilere dayanarak hazırladığı rapora göre, kredideki daralmanın ilk sinyali Kasım ayında verilen kredilerde görüldü. Sektör 2008'in Ekim ayında bireysel krediler dahil 647,5 milyar lira kredi kullandırırken, Kasım ayında bu rakam binde 5'lik daralma ile 644,3 milyar liraya geriledi. 2009'un genelinde benzer tablonun hızlanarak sürmesi bekleniyor. Bireysel kredi cephesinde ise oldukça hareketli bir dönem yaşanıyor.

Rapora göre, bankalar kredi vermeye devam edecek, ancak önemli olan kredi talep edilen işin gelecek vaat etmesi. Bankacılara göre sektör ayrımı yapılmayacaksa da daha çok seçici olunacak ve borcu borçla kapatmaya çalışan reel sektöre kredi pastasından bu yıl daha az pay düşecek. Nitekim 2001 krizi sonrasında verilen kredilerde de benzer tabloyla karşılaşılıyor. Bu yıl şansı yüksek sektörler ise sağlık, altyapı, genetik bilim, internet pazarlamacılığı, çevre, kimya, turizm, nükleer yakıt ve petrol ürünleri, finansal aracılık, enerji üreten madenlerin çıkarılması ile sosyal ve kişisel hizmetler olarak sıralanıyor.''

"Kredilerde en önemli sorun vade yapılarından kaynaklanıyor"

İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan, konuya ilişkin değerlendirmesinde, reel sektörün kullandığı kredilerde en önemli sorunun vade yapılarından kaynaklandığını belirtti.

Türkiye'de halen işletme kredilerinde vadenin 10 yılı geçmediğini aktaran Arıkan, şu noktalara dikkat çekti:
''Birçok işletme kredisinde ise vade 3-5 yıl ile sınırlandırılıyor. Oysa yapılan yatırımların geri dönüşleri çoğu kez 5 yıldan önce gerçekleşmiyor. Finansman sıkıntısı bu noktada büyüyor. Kredi faizlerinin yüksek olması da reel sektörün belini büküyor. Bunun için Türkiye'de kredi faizlerinin aşağıya çekilmesi ve vadenin uzaması şart. Ancak vadenin uzaması için, mevduat vadelerinin de uzaması gerekiyor. Türkiye'de hâlâ tercih edilen mevduatın vadesi 3 ayı geçmiyor. Reel sektör kredilerinin artış hızının sınırlı olmasında, mevduat vadelerindeki uyumsuzluk da önemli bir rol oynuyor.

2001 krizinde, bankalar yoğun kredi pazarlaması faaliyetleri içindeyken krizin baş göstermesiyle kredileri bıçak gibi kesti. 2008 yılında ise bankacılık sektörü yakalandığı krizde kredileri bu denli sert kesmek yerine, özellikle döviz kredilerinin kesilmesini uygun gördü.

2001 yılında bankacıların başvurduğu bir diğer yol da kredileri erken çağırmak oldu. Ancak 2008 yılında bankacılar, çoğunlukla kredileri erken çağırmadı. 2001 krizinin 2008 krizinden bir diğer farkı ise bireysel kredilerle reel sektör kredileri arasındaki ilginç tutum oldu. Bankacılar 2001 krizinde özellikle reel sektöre verdikleri kredileri keserken, 2008 krizi ile birlikte bireysel kredilerdeki daralma daha güçlü oldu. Ancak her iki krizde de en belirgin ortak özellik en fazla kredi kullandırdıkları sektörlere bankacıların kriz sonrasında yeni kredi açmamaları olarak izlendi.''
 

Saptamalar

İSMMMO'nun araştırmasında ulaştığı saptamalar da özetle şöyle sıralandı:
''Mart 2008'de konut kredisi faizleri öncü bankaların ortalamasına göre yüzde 1,30 iken, bu oran krizin yoğunlaştığı Ekim-Kasım ayları döneminde ortalama yüzde 1,75'lere kadar çıktı. Ancak yükseliş uzun sürmedi; şimdilerde konut kredilerinde oranlar yeniden yüzde 1,50 seviyelerine çekildi.

Buna göre krizin en büyük dalgalarının yaşandığı dönem sonrasında 10 yıl vadeyle 100 bin TL'lik konut kredisi çeken tüketicinin maliyeti 51 bin 638 TL'den, 18 bin 86 TL'ye geriledi. Otomobil kredilerinde ise farklılık gözlendi. Konut kredilerinde kriz dönemine göre faizlerde düşüş olmasına karşın taşıt kredilerinin faiz oranlarında bir indirim gerçekleşmedi. Kriz öncesinde 0 km taşıtlar için 30 bin TL'ye karşılık 36 ay vadede toplam 10 bin 536 TL faiz ödeyen tüketici, aynı para ve vade seçeneğine karşılık şimdilerde 3 bin TL daha fazla geri ödemeyle karşı karşıya kaldı.

2007 Mart ayı genelinde öncü bankaların taşıt kredisi faizleri yüzde 1,62 iken, bu oran talebin yüksek olduğu 2008 Mart'ında yüzde 1,44'e kadar geriledi. Kriz ile birlikte otomobil kredilerinde ilk tepki, faizlerin yüzde 1,64'lere yükselmesi oldu. Öncü bankaların şu anda kullandırdığı konut kredisi faiz oranları ise ortalama 1,80'lere çıktı.''