Kriz birikerek geldi

Dışa bağımlı sıcak parayla büyüme modeli çöktü, Türkiye döviz krizinde.

cumhuriyet.com.tr

Türkiye’nin en büyük yolsuzluk ve rüşvet skandalı sonrası artan siyasi endişeler Türk Lirası’nı vurmaya devam ederken, Türkiye’nin ithalat faturası da reel sektörün dış borcu da katlanıyor. ABD Merkez Bankası’nın (Fed) 22 Mayıs 2013’te açıkladığı tahvil alımlarını azaltma kararı küresel ekonomide bol para döneminin sonuna işaret ederken, AKP hükümetinin dışa bağımlı, sıcak parayla büyüme ve enflasyonu bu şekilde düşürme politikası da geçerliliğini yitirdi. Bol para döneminde dışa bağımlı tüketim arttı. Uluslararası Peterson Enstitüsü’nün Kasım 2013’te yayımladığı dünyada gelişmekte olan ekonomilerin döviz kurundaki dengesizlikleri ele aldığı raporda, Türkiye’de kurun dengesiz olduğu ve aslında doların 2.43 TL olması gerektiği ifade ediliyordu. TL mayıstan bu yana dolar karşısında yüzde 29 oranında eridi. Art arda rekor kıran dolar, döviz krizinin habercisiyken, bunun reel sektöre yansımaları da uzun sürmeyecek.

 

Durum kontrolden çıktı

 

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu; Kemerburgaz Üniversitesi Öğretim Üyesi: Bugün ekonomide yaşanan şeyi tanımlamak tamamen yoruma bağlı bir şey. Zira önceden kur sabitti ve her ay ne kadar olacağı belli idi. O durum aşılınca bu krizdi diyebiliyorduk. Şimdi kur için belli bir sınır olmadığından nereye çıkarsa çıksın bir şey olmamış gibi gösterilmek isteniyor. Oysa bu durumu kriz olarak yorumlamak mümkün. Çünkü Merkez Bankası, kontrolü tamamen kaybetmiş durumda. Ayrıca Merkez Bankası’na ciddi bir güven kaybı da söz konusu.

Geçen hafta TÜİSAD’ın özellikle yabancı sermayenin tedirginliğini öne çıkaran eleştirilerine Başbakan’ın nezaketten uzak tutumu da var olan belirsizliği iyice artıracak ve reel sektöre sirayet ettirecek bir tutum.

Her ne kadar bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde yerel paranın değer kaybı yaşansa da bizdeki sert çıkış, bizi diğerlerinden ayırıyor. Fed’in sonuçları yarın açıklanacak toplantısının ardından durum iyice netlik kazanacak gibi görünüyor. Para sıkılaştırmaya devam halinde durum bizim için daha akut bir hal alacak.

 

Prof. Dr. Mehmet Şişman; Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi: Bir devlet krizi yaşanıyor. Ekonomide yaşananlar, döviz kurlarının bu kadar yükselmesi sadece Fed ve Merkez Bankası’na bağlanarak çözülemez. 2008’de başlayan kriz henüz bitmedi. Türkiye içinde sanal bir refah yaratıldı. Yoksulluk sürüyor. Ama şimdi gördük ki aslında büyük bir kriz var. Siyasi kriz bunu tekrar ortaya çıkardı. Siyasetten kaynaklı sorunları çözmezsek, hukuki düzenlemeleri yapmazsak krizin etkileri daha büyük olacak. Merkez Bankası PPK toplanacak ve faiz artışı bekleniyor. Ama yönetimsel sorunlar çözülmeden Merkez Bankası’ndan çıkacak sorun bile döviz kurlarını dizginleyemeyecek. Şirket borçları sürekli artıyor ve bu tehlike yaratıyor.

Yaşar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erinç Yeldan: Türkiye’nin spekülatif büyüdüğü ve aşırı dış borçlandığı 2003’ten beri söyleniyordu. Bu aslında birikmiş bir deprem fay hattı. Tetikleyici unsurlar bunu ortaya çıkardı. Bunlar da Merkez Bankası’nın güvenilirliğini kaybetmiş olması. 17 Aralık sonrası yaşanan siyasi gerilim. Fed’in tahvil alımını azaltma kararıyla ilgili yurtdışı kaynaklı sermaye hareketleri.

Bundan sonraki dönemde liranın aşırı derecede değer yitireceği, sonrasında gelen satışlarla doların ucuzlayacağı ancak bu çok fazla uzun sürmeden tekrardan doların yükseleceği bir dönem bizi bekliyor. Sanayi için en tahripkâr olan da bu dengesizlik olacak. Kurun ne olacağına dair herhangi bir yol haritası yok. Merkez, kuru kendi kaderine terk etmiş durumda. 2.43’ten bile sanayici memnun olabilir. Ancak sanayici şu an önünü göremiyor. Bu, reel kesimde bir şok dalgası yaratacaktır ve yatırım kararlarına, temel malların fiyatlarına da yansıyacaktır. Bu şartlarda büyük bir bankanın, bir holdingin iflası söz konusu olabilir. Eğer böyle olursa daha büyük bir kriz kapımızı çalabilir. Şirketlerin 165 milyar dolarlık dış borçları nedeniyle zor durumda olduğu ifade ediliyor. İflaslar da gelebilir, döviz krizinin ekonomik krize dönüşmesi söz konusu olabilir. Merkez Bankası’nın geciktirilmeyecek bir müdahalesi döviz krizinde istikrar getirebilir.

Ekonomi yönetiminin tavrı, birikmiş sorunları görmezden gelme, dünyayı hafife alma, küresel ekonomik şartların Türkiye’ye yansımalarını görmezden gelme anlamına geliyor. Her şey iyiye gittiğinde uygulanan Merkez Bankası politikalarının daralan ortamda aynı şekilde işlemediğini piyasa görmüş durumda.