'Kredi Garanti Fonu'nu bayramdan sonra başlatacağız'
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, ''Bu zamana kadar 'Komşularla sıfır problem' politikası izledik, şimdi de bu politikanın ikinci versiyonu olan 'Komşularla maksimum ticaret' politikasını devreye soktuk'' dedi.
cumhuriyet.com.trGrand Cevahir Oteli'nde İş Hayatı Dayanışma Derneği'nin (İŞHAD) düzenlediği sohbet kahvaltısında soruları yanıtlayan Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Kredi Garanti Fonu'nun bazı yerlerde şube açma kararını dün itibariyle verdiğini belirtti.
Bakan Ergün, dün akşam Kocaeli'nde bir Kredi Garanti Fonu şubesini açma kararını duyurduklarını anımsatarak, şunları söyledi: ''Kredi Garanti Fonu'nu bayramdan sonra başlatmış olacağız. Başka yerlerde de şubeler açılacak. Bayramdan sonraki kısa zaman içinde Kredi Garanti Fonu, kredi ve teminat sorunu yaşayan KOBİ'lerimiz için hayata geçme noktasına gelmiş olacaktır. Yaklaşık 12-13 milyar liralık bir kredi hacmi daha bu çalışmalara ilave kredi desteği olarak, KOBİ'lerimize bu kanal açılmış olacaktır.''
'Sanayi Strateji Belgesi'
Ergün, toplumların ekonomik gücünü ve refah düzeyini artıran unsurlardan birinin de bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler olduğuna dikkati çekti.Ergün, bilimsel gelişmelere uyum sağlayamayan ülkelerin, varlıklarını güçlü bir şekilde devam ettirmelerinin tarihin hiçbir döneminde mümkün olmadığını dile getirerek, 21. yüzyılda da bu mecburiyetin iyiden iyiye artmış durumda olduğunu kaydetti.
Ticarette verimliliği ve katma değer üretmeyi planlı bir şekilde yönetebilmek, sanayinin rekabet gücü ve verimliliğini yükseltmek amacıyla Bakanlık olarak ''Sanayi Strateji Belgesi''ni hazırladıklarını anımsatan Ergün, şunları söyledi: ''Yakında kamuoyuna açıklayacağımız bu çalışmayla orta ve yüksek teknolojili sektörlerin üretim ve ihracat içindeki payını artırmayı, düşük teknolojili sektörlerde ise katma değeri yüksek ürünlere geçişi sağlamayı hedefliyoruz. Bugün ekonomiyi 'bilgi ekonomisi' olarak tanımlıyoruz; klasik üretim faktörleri olan emek, sermaye ve toprak artık ikinci planda kaldı, asıl üretim faktörü bilgi olmuştur. Bu nedenle, gelişmiş ekonomiler arasında yer alabilmek için, bilgi, sermaye ve nitelikli işgücünü bir araya getirmemiz, teknoloji yoğun ürün ve üretim yöntemleri geliştirmemiz gerekiyor. Biz de Bakanlık olarak bu alandaki geleceğe dönük stratejilerimizi, bilgi ve teknolojik gelişimin, ülkelerin refah seviyesini belirleyen en önemli unsur olduğu gerçeğini göz önüne alarak oluşturuyoruz. Artık dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde sanayiden uzak duran ve sanayiden bağımsız Ar-Ge çalışması yürüten bir üniversite kalmamıştır.''
Bakan Ergün, 5593 sayılı Kanun kapsamında başlatılan Sanayi Tezleri Programı ile üniversite-sanayi işbirliğinin kurumsallaşması yönünde önemli bir adım attıklarını belirterek, San-Tez kapsamında, 2007 yılından bu yana desteklenmesi uygun bulunan 157 adet projeden 22'sinin tamamlandığını bildirdi. Desteklenen projelerin ağırlıklı olarak ileri malzemeler, makine, nanoteknoloji, biyoteknoloji, genetik tıp ve gıda sektörlerinde olduğunu ifade eden Ergün, 5746 Sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'na 72 işletmenin Ar-Ge merkezi başvurusu yaptığını ve bu başvurulardan 59 işletmeye Ar-Ge merkezi belgesi verildiğini kaydetti.
Nihat Ergün, aynı kanun kapsamında, Türkiye'de bilgi yoğun ve yenilikçi girişimcilik konusundaki farkındalığın artırılması, yüksek eğitimli ve nitelikli gençlerin iş hayatına kazandırılması amacıyla başlatılan Teknogirişim Sermayesi Desteği kapsamında genç girişimcilere 100 bin liraya kadar hibe desteği sağladıklarını hatırlattı.
'Teknopark sayısı 37'ye ulaştı'
Girişimci gençlere, getirdikleri proje karşılığında kefilsiz, karşılıksız 100 bin lira destek verdiklerini anımsatan Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü: ''2009 yılı Nisan ayında ilk başvuruları kabul edilen Teknogirişim Sermayesi Desteği için gelen toplam 159 başvurudan 78'i uygun bulunmuştur. Türkiye'de 2002 yılında 2 olan teknoloji geliştirme bölgesi, yani teknopark sayısı da bugün 37'ye ulaşmıştır. Bunlardan 26 adedi bu yıl sonu itibariyle faaliyete geçecektir. Sevinerek ifade edebilirim ki, bugün itibariyle teknoparklardaki firma sayısı bin 189'a, istihdam edilen personel sayısı 11 bin 393'e, tamamlanan proje sayısı 5 bin 309'a, üzerinde çalışılan proje sayısı 3 bin 606'ya ulaşmıştır. Sadece teknoparklardan yapılan ihracat 540 milyon dolar olurken, teknoparklarda yabancı firma sayısı 54'ü, teknoparklardaki yabancıların yatırım tutarı 450 milyon doları, alınan patent sayısı ise 246'yı bulmuştur.''
Nihat Ergün, Türk sanayisinin uluslararası pazarlarda yüksek rekabet gücü elde etmesinde ve ülke refahının artmasında itici güç oluşturacak bu programların başarısının, Türkiye'nin gelecek 10 yılda güçlü ve refah seviyesi yüksek bir ülke haline gelmesinde önemli katkısı olacağına inandığını vurguladı. Gençlerin yeni bir teknolojik ürün konusunda bir fikri varsa, bu fikirleri incelediklerini ve onlara 100 milyar lira sermaye verdiklerini anlatan Ergün, ''Bize çoğu yerde 'bu gençler paranızı batırırsa' diyorlar biz de diyoruz ki; 'paramızı batıran bu gençler olsun'. Her yıl 100 teknogirişimciyi destekleyeceğiz'' diye konuştu.
Bakan Ergün, esnaf ve sanatkarlar için yeni bir vizyon ortaya koyacak, sorunlarını belirli bir yol haritası çerçevesinde çözecek olan ''esnaf stratejisi'' üzerindeki hazırlıkların da son aşamaya getirdiklerini ve en kısa sürede eylem planıyla birlikte hayata geçireceklerini bildirdi.
KOSGEB
Sürdürülebilir bir büyüme perspektifine sahip, ahlaki değerleri gözeten, dünyadaki her gelişmeyi yakından takip eden, teknolojiyi maksimum kullanan, markalaşma ve inovasyona yönelik çalışan bir esnaf ve sanatkar sınıfına ihtiyaç olduğunu dile getiren Ergün, bu noktada KOSGEB Kanunu'nda yapılan değişikliklerin kendilerini bu hedeflere taşıyacağını kaydetti. Bakan Ergün, KOSGEB'in, 2003 yılından Ekim 2009 tarihine kadar yönetmelik destekleri kapsamında 244 milyon lira destek ödemesi yaptığını, kredi faiz desteği ile bankalar aracılığıyla 5,2 milyar lira tutarında kredi hacmi oluşturduğunu belirtti.
2009 yılında ekim sonu itibariyle KOSGEB aracılığıyla 10 bin 571 işletmeye 54 milyon lira destek sağladıklarını dile getiren Ergün, şunları kaydetti: ''Son olarak uygulamaya koyduğumuz 100 bin KOBİ'ye destek paketiyle; esnaf ve sanatkarlarımız ile tüm işletmelerimize 2,5 milyar liralık kredi kullandırmayı hedefliyoruz. İlk 3 ayı ödemesiz, toplam 15 ay vadeli olacak bu programla işletme başına 25 bin üst limitli, kadın girişimcilerimize ise pozitif ayrımcılık yaparak 30 bin liraya kadar kredi kullandıracağız. Kredi faizinin yüzde 75'i KOSGEB, yüzde 25'i ise KOBİ'lerimiz tarafından ödenecek. 4 Kasım 2009 tarihinde başvuru kabulüne başladığımız 100 bin KOBİ Destek Kredi Programına işletmelerimiz yoğun ilgi gösterdiler. Bu programla bankalar arasında da rekabet yaşandı. Bankaların birçoğu krediler için aldıkları masrafları almamaya başladı. KOSGEB veri tabanına 12 Ekim 2009 tarihinden günümüze kadar 150 bina yakın işletme kaydoldu. Başvuru kabulünden itibaren, kredi programına ise 90 bin civarında işletme başvuru yaptı. Ay sonunda 100 bin rakamını rahatlıkla bulacağımıza inanıyorum.''
Ergün, yeni bir ürün ortaya koymadan, dededen kalma yöntemlerle sanayi, ticaret yapmaya devam edilirse dünya ile rekabet edilemeyeceğini vurgulayarak, bu noktada markalaşmanın büyük önem taşıdığını kaydetti. Bakan Ergün, Türkiye'nin rekabet gücünü artırmak, dünya pazarlarına açılmak mecburiyetinde olduğunu vurgulayarak, Türkiye'nin doğal gaz, petrol satarak zenginleşme şansına sahip olmadığını, ancak dünyaya yeni teknolojik ürünler satarak zenginleşebileceğini anlattı.
'Türk Tasarım Danışma Konseyi'
Nihat Ergün, bakanlıklarının girişimleriyle Türkiye'de ilk kez 'Türk Tasarım Danışma Konseyi' kurulduğunu ve ilk toplantısını yaptıklarını anımsatarak, ocak ayında geniş katılımlı bir çalıştay yaparak, tasarım stratejileri oluşturulmasını, tasarım politikalarının geliştirilmesi ve bunların bir eylem planına dönüştürülmesini amaçladıklarını kaydetti. Dünya ekonomisinin son derece önemli bir parçası haline gelen Türkiye'nin, küresel ekonomik krizden de belirli oranda etkilendiğini dile getiren Ergün, Türkiye'nin, bu krize güçlü bir kamu maliyesi, sağlıklı bir bankacılık sektörü, etkili bir kurumsal denetim, sağlam bir siyasi istikrar ve dinamik bir iş dünyası ile girdiğini anlattı.
Bakan Ergün, yıllarca, siyasetin doğal akışına dışarıdan yapılan müdahaleler sonucunda her 4 makineden birinin sustuğunu dile getirerek, sanayide susan makinelerin çalışması ve yeni makinelerin üretime katılması için göreve gelir gelmez önce siyasi istikrarı ve beraberinde de ekonomik istikrarı sağladıklarını belirtti. Şimdi de terörden, demokrasi eksikliğinden, hukuk zafiyetinden kaynaklanan riskleri en aza indirmeleri gerektiğini ifade eden Ergün, kendisine yıllarca ayak bağı olmuş sorunlardan kurtulan bir Türkiye'nin, şahlanacağını, dünya için de önemli bir imkan olacağını, insanlık için önemli değerler üreteceğini vurguladı.
'Ön koltuğa geçmeli, direksiyonu elimize almalıyız'
''Dünyada ilk on ekonomiden biri olmak istiyorsak arka koltuk yolcuğu yaparak bunu yapamayız. Ön koltuğa geçmeli, direksiyonu elimize almalı ve kendi sorunlarımızı kendi yöntemlerimizle çözmeliyiz'' diyen Ergün, değişen şartlara uyum sağlamak için reflekslerin canlı tutulması gerektiğini kaydetti.
Nihat Ergün, bu zamana kadar 'komşularla sıfır problem' politikası izlediklerini, şimdi de bu politikanın ikinci versiyonunu olan 'Komşularla maksimum ticaret' politikasını devreye soktuklarını ifade ederek, şunları söyledi: ''Evvela problemleri ortadan kaldırmak lazım ki sonra ticaret ve işbirliği gelişsin. Son dönemde attığımız adımlarla, uyguladığımız bu politika ile üretim çarkları yeniden dönmeye başlamıştır. Dış politikada bu yükleri üzerinizden attığınız zaman komşularınızla da uzak ülkelerle de ilişkileriniz, ticaretiniz gelişir. Peki içeride demokrasi eksiğimizin, insan hakları eksiğimizin, hukuk eksiğimizin maliyetlerini taşımaya mecbur muyuz? Türkiye'nin insan hakları, özgürlükler, hukuk alanındaki, demokrasi alanındaki eksiklikleri, ekonomik riskleri de beraberinde getirmiştir. Tüm bunları ortadan kaldırmak için mutlaka Türkiye'nin bu meseleleri halletmesi ve kalkınmasını adalet üzerine inşa etmesi gerekir. Bütün vatandaşlarımız, herhangi bir sebeple problem yaşadığında, problemlerinin çözümü için devleti samimi adımlarla yanında görmesi gerekir. Hangi problemi yaşarsa yaşasın, kim yaşarsa yaşasın bunun böyle olması gerekir. Sorunlarının çözümü için samimi çaba gösteren bir devlet görmesi gerekir. Devlet bütün problemleri çözemeyebilir ama çözmek için samimiyetini göstermelidir.''
Etnik ve dini farklılıklar
Nihat Ergün, bir ülkede, insanlar etnik veya dini farklılıkları sebebiyle sorun yaşıyorsa, bu sorunların o insanı ciddi manada yaralayacağını ve içine kapatacağını kaydederek, ''Onun potansiyelinden bu ülke yararlanamaz. Çünkü o insan motive olmaz, potansiyelini ortaya çıkarmaz. Günübirlik problemlerine etnik ve dini sorunlarına çözüm bulmaya çalışır, bunlara çözüm bulamayınca başkalarının istismarına uğrar. Niye bizim vatandaşlarımız etnik veya dini farklılık sebebiyle sorun yaşasın? Bu sorunları özgürlükler, demokrasi, adalet, hukukun üstünlüğü kavramları içinde halletmek mümkün'' diye konuştu.
Nihat Ergün, bunların hepsi Türkiye'nin ilerlemesinin önündeki engeller olduğunu ifade ederek, bunların zamanında çok kolay çözülebilecek, çözülmediği için terörize olmuş sorunlar olarak dışarıya taşmış problemler olduğunu, başka ülkelerin el attığı, istismar ettiği sorunlar haline geldiğini kaydetti. Demokrasi, insan hakları, özgürlükler ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin aynı zamanda ekonominin de altyapısı olduğunu ifade eden Ergün, bu ilkelerin sadece siyasetin değil, iktisadi gelişmelerin de altyapısını oluşturduğunu vurguladı.
Bakan Ergün, ''Bir ülkede ne kadar iyi bir demokrasi varsa, kaliteli, yüksek nitelikli bir demokrasi varsa, özgürlük alanı ne kadar genişse, insanlar hukuka ne kadar güveniyorlarsa, orada iktisadi gelişme olur, orada yatırım, üretim, istihdam olur'' ifadelerini kullandı.
'Macaristan ile 215 milyarlık bir ticaret hacmimiz var'
Ergün, konuşmasının ardından katılımcıların sorularını yanıtladı. Mümkün olduğu kadar bütün komşularla serbest ticaret anlaşmaları gerçekleştirdiklerini, ticaretin serbestleşmesiyle alakalı daha geniş bölgelerle ilgili bir çalışmanın her zaman devam ettiğini dile getiren Ergün, Türkiye'nin dış politikasının komşularıyla hem ''sıfır problem'' hem de ''maksimum işbirliğine'' yönelik olduğunu bildirdi. Güney illerinde istihdamda ve ihracatta çok önemli artışlar olduğunun altını çizen Ergün, Suriye ile gerçekleştirilen gümrük uygulamaları sayesinde adeta sınırların kalktığını söyledi.
Ergün, pazarların iyi analiz edilmesi gerektiğini belirterek, şunları kaydetti: ''Biz geçen hafta Macaristan'daydık. Macaristan ile 215 milyarlık bir ticaret hacmimiz var. Macaristan 107 milyar dolarlık ithalat yapıyor. Nereden alıyor bu malı? Fas 30 milyar doların üzerinde ithalat yapıyor. Nereden alıyor bu malı? Biz Macaristan'ın pazarından ne kadar pay almışız? 600 milyon dolarlık pay almışız. Şurada burnumuzun dibinde. O bizim pazarımızdan ne pay almış? 1 milyar 300 milyon dolarlık pay almış. Biz niçin 600 milyon dolar pay aldık? Halbuki biz Avrupa standartlarında mal üretiyoruz ve rekabetçi fiyatlarımız var. Kalite sorunumuz yok. Oraya mal satanlar daha ucuza mı satıyorlar, daha kaliteli mal mı veriyorlar, yoksa bizden daha iyi ilişkiler mi kuruyorlar? Burada daha çok ilişki kuran, pazarı iyi analiz eden kazanıyor. Hem kalite hem fiyat açısından daha rekabetçi olduğumuz pazarlarda bile ilişkilerimiz zayıf olduğu için o pazarlardan payımızı alamıyor olabiliriz. Çin büyük bir pazar, çok mal satıyor dünyaya, ama çok da mal alıyor. 1 trilyon doların üzerinde ithalat yapıyor. Biz buradan ne kadarlık pay alıyoruz; 1 milyar dolar. O bizden 17 milyar dolarlık pay alıyor. Çin bizden yüzde 10 oranında pay alıyor. Biz onun pazarında binde 1 oranında pay alıyoruz. Pazarı iyi analiz etmek, masaya yatırmak, toplumsal alışkanlıklarını iyi analiz ederek pazar payımızı artırma çalışmalarının yapılması gerek.''
Bakan Ergün, Türkiye'de işletmelerin üniversitelere, üniversitelerin de işletmelere sırtını dönmüş durumda olduğuna dikkati çekerek, ''Birisinin ürettiği mallarda bilgi eksikliği var, birisinin de ürettiği bilgi bir türlü ticarileşemiyor'' dedi. Ne içerisinde bilgi olmayan malların ne de ticarileşemeyen bilginin para ettiğini belirten Ergün, üniversite ve sanayinin buluşması gerektiğini ifade etti. Bu buluşmaların Teknopark ve San-Tez projeleriyle gerçekleştirilebildiğinin altını çizen Ergün, özellikle mühendislik fakülteleri olan bütün üniversitelerin teknopark kurma konusunda Ticaret ve Sanayi Odalarıyla işbirliği içerisinde olduğunu dile getirdi.
Ergün, üniversite sanayi işbirliğinin eskisine göre daha hızlı olduğunu vurgulayarak, ''Teknogirişim Sermayesi'' denilen genç akademisyenleri ve yüksek lisans ve doktora öğrencilerini içerisine alan projelerin ortaya koyacakları bilgilerin teknolojiye dönüşmesini sağlayacak kanallardan bir tanesini kurduklarını ifade etti. Burada sanayiciye rol düştüğünü bu kanallara girme arzusunda olmaları gerektiğini dile getiren Ergün, San-Tez projelerinden yararlanan firmaların olduğunu ve bu projelerle üretimlerini ve rekabet güçlerini artırdıklarını belirtti.
'Paramız var onun için bu kadar cesaretli konuşuyoruz'
Bir katılımcının ''Fuarlara katılıyoruz. Ancak fuara katılım payının yüzde 50'sini çok gecikmeli alıyoruz. Bunun hızlandırılması söz konusu mu?'' sorusunu ise Bakan Ergün, ''Varsa böyle bir gecikme tabii ki hızlandıralım. Bunların 1 yıl sürmemesi lazım. Firmayla ilgili bazı sorunlar olmuş olabilir, ama bunların en hızlı bir şekilde olması lazım. Paramız var yani parasızlıktan değil bu. Paramız var onun için bu kadar cesaretli konuşuyoruz'' şeklinde yanıtladı.
Ergün, ''Ham madde temininde KDV muafiyeti olabilir mi?'' sorusuna karşılık, ''Bunlar, ayaküstü 'olabilir' ya da 'olamaz' denilebilecek bir konu değil'' ifadesini kullandı. Bu kriz döneminde hangi malların daha çok ithal edildiğinin araştırılması gerektiğini bildiren Ergün, bunlarla ilgili içeride rekabetçi avantajların aranmasının uygun olacağını ancak vergi konusunun daha geniş kapsamlı değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Elektrikli otomobil üretimi
Elektrikli otomobil üretiminin desteklenmesi konusunda da bilgiler veren Ergün, çevreci teknolojilerden birisi olan elektrikli araçların 2011 yılında ilk kez Renault tarafından üretileceğine dikkati çekti. Ergün, şimdiki araçlarda motor hacmine göre vergilendirme olduğunun altını çizerek, elektrikli araçlarda motor hacmi olmadığına göre vergilendirmesinin nasıl olacağının belirlenmesi ve vergi avantajlarıyla desteklenmesi gerektiğini vurguladı. Şarj istasyonları kurma meselesinin çok zor olmadığını ve benzin istasyonlarına bile entegre edilebileceğini belirten Ergün, hızlı akü değiştirme teknolojisinin de kurulması gerektiğini söyledi.
Ergün, bu teknolojinin Türkiye pazarında yer alması için uygun koşullar yaratılması gerektiğini dile getirerek, ''2011 yılında da bu teknoloji Türkiye'ye gelmiş olacak. Bu teknoloji, 8-10 tane ülkeden siparişlerini alarak, pazarını oluşturarak geliyor. İlk etapta hemen hemen tamamı bu siparişleri alınan ülkelere ihraç edilecek. Türkiye elektrikli otomobil ihraç eden ülkeler arasına 2011 yılında böylece girmiş olacak'' diye konuştu.
Yurt dışında yaşayan bilim adamlarının ülkeye kazandırılması
Bakan Ergün, bir katılımcının SSK primlerinin azaltılması yönündeki talebi için ise işverenin üstündeki istihdam yükünü azaltmak için bazı çalışmaların yapıldığını ve bu çalışmaların bütçe açığı yaratmadan yapılması gerektiğini vurguladı. Türkiye'nin diğer ülkelere göre nüfus artış oranı ve köyden kente göç gibi bazı yapısal farklılıklar arz ettiğini belirten Ergün, bunun da istihdam rakamlarına yansıdığını ve tam da bu nedenle daha agrasif dış politika izlenmesi gerektiğini bildirdi.
Nihat Ergün, yurt dışında yaşayan bilim adamlarının ülkeye kazandırılması konusundaki bir soru üzerine ''Bu konuda Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu çerçevesinde yürütülen bir çalışmamız var'' dedi. Toplantıya Türkiye İş Adamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) Yönetim Kurulu Başkanı Rızanur Meral'in de aralarında bulunduğu iş dünyasından çok sayıda kişi katıldı. İŞHAD Başkanı Recep Ekşi, Bakan Ergün'e bir vazo hediye etti.
'Ekonomik görüşler tek boyutlu olarak değerlendirilemez'
Bir gazetecinin, Merkez Bankası'nın son yayınladığı raporda değindiği, ''ihracatın kura değil, rekabete dayalı hale gelmesi gerektiği'' konusundaki düşüncelerini sorması üzerine Ergün, şunları söyledi: ''Ekonomik görüşler hiçbir zaman tek boyutlu olarak değerlendirilemez. Küresel hale gelmiş ekonomik ilişkileri bir rapordan veya rapordaki bir paragraftan yola çıkarak bütünüyle açıklamak imkanı yoktur. Her görüş bir boyutuna işaret edebilir. Merkez Bankası Başkanı'nın da söyledikleri işin bir boyutuna işaret eder. Ama bütün hadiseyi açıklamaya yetmez. Sanayicimizin açıklaması da işin bir boyutuna işaret eder ama o da tüm boyutu açıklamaya yetmez. Aslında işin içinde muhtemelen hepsi var. Bir taraftan döviz kurlarının etkisi varken, bir taraftan ara malı ithalatı, içerdeki üretimin niteliğini artırma ihtiyacımız varken, bir taraftan kurların daha uygun bir yerde oluşması ihtiyacımız var. O nedenle ekonomik görüşlerde kim ne kadar haklı kim ne kadar haksız diye bir cevabı bulmak ihtiyacında değiliz. Hepsinin ekonomik ilişkilerde, gelişmelerde bir etkisi var. Bazen olumlu bazen de olumsuz şekilde etkileyebiliyorlar. O yüzden bence Merkez Bankası'nın raporunda da Başkanın görüşlerinde de sanayicinin görüşlerinde de illa birisini haklı veya haksız çıkarmak noktasında değiliz. Bence bunları sentez etmek lazım. Bunların sentezini yaptığımız zaman daha rasyonel bir karar verebiliriz. Bugünkü ekonomik yapımızda ikisinin birden etkisi ve katkısı var.''
Bakan Ergün, bir soru üzerine, Kredi Garanti Fonu Yönetim Kurulu'nun kaç şube açılacağına karar vereceğini dile getirerek, aslında Kredi Garanti Fonu'nun anlaşmış olduğu bankaların bütün şubelerinin aynı zamanda Kredi Garanti Fonu şubesi olarak çalışacağını belirtti. 20 bankanın 10 bine yakın şubesinin aynı zamanda Kredi Garanti Fonu şubesi şeklinde çalışacağını belirterek, artık Kurban Bayramından sonra aralık ayı içerisinde Kredi Garanti Fonu'nun da etkin bir şekilde çalışmalarına başlamış olacağını kaydetti.
'KOSGEB Destek Paketi'ne başvurular 90 bini aştı'
Nihat Ergün, KOSGEB destek paketine dün akşam itibariyle başvuruların 90 bini aştığını, bildirerek, bu sayının bayrama kadar 100 bine ulaşacağını ifade etti. KOSGEB desteklerinin 2010 yılında da süreceğini dile getiren Ergün, ''Desteklerimiz kredi faiz destekleri şeklinde sürecek ama bundan daha ziyade şuna odaklanacağız; 2010 yılında KOBİ'lerin ölçek büyütmelerine, dışa açılmalarına, Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarını yapabilmelerine, fuarlara katılmalarına ve yeni ürünler geliştirmelerine destek veren çalışmalara yoğunlaşacağız'' diye konuştu.
Bakan Ergün, Orta Vadeli Programın Hükümet olarak hedeflerini ortaya koyan bir program olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti: ''Bizim yüzde 13-14'ler seviyesindeki bir işsizlikte bir müddet devam edeceğimiz bir gerçek. Bunun için bizim hedefleri daha da aşağıya çekmek için hızlı bir tempoyla çalışmamız gerekiyor. Büyüme hedeflerini daha da ileri boyutlara taşımak için hızlı bir tempo göstermemiz gerekiyor. Hem dış ticaret performansımızı artırmamız lazım hem de içerdeki üretim performansını artırmamız lazım. Kapasite kullanım oranlarında ben trende bakıyorum. Trend mart ayından itibaren yukarı dönmüştür. Mart ayı itibariyle yüzde 60'lara kadar inen kapasite kullanım oranı bu aydan itibaren her ay bir önceki aydan daha fazla olmak üzere trend yukarı doğru gidiyor. Dolayısıyla yüzde 72'leri bulan bir kapasite kullanım oranına ulaştık. Biz bu kapasite kullanım oranlarının ekim, kasım, aralık ayları itibariyle artacağını düşünüyoruz. Çünkü üretimde, ihracatta bir artışın olduğunu görüyoruz. Türkiye'nin ihracatı da ekim ayında arttı. Bu ihracat performansını güçlü bir şekilde sürdürebilirsek ekim, kasım, aralık aylarında kapasite kullanım oranları ve sanayi üretiminde olumlu gelişmelerin olacağını göreceğiz.''