‘Kral Günü’nde’ krallar gibi eğlendik (04.05.2019)

Hollanda’nın en önemli bayramı “Kral Günü” kutlamaları için baştan aşağıya turuncu renge boyanmış Amsterdam’dayım. Aslında dünyanın en büyük, açık hava doğum günü partisine davetliyim desem de yanlış olmaz.

Elif Günsel/Hollanda

2013 yılına kadar “Kraliçe Günü” olarak kutlanan doğum günü, Kraliçe Beatrix’in 2014 yılında, tahtı oğlu Willem-Alexander’e devretmesiyle “Kral Günü” olarak değiştirildi. 1980’de tahta çıkan Kraliçe Beatrix, annesi Juliana’nın doğum günü anısına, kutlamaların 30 Nisan tarihinde devam edilmesini tercih etmiş. (İyi ki de öyle tercih etmiş... Keza Beatrix’in doğum günü 31 Ocak. Amsterdam kışlarına eşlik eden Kuzey Denizi fırtınaları ve su kanallarının buzla karışık nemli havasının iliklerinize kadar sızması, kutlamalar için hiç de iyi bir zamanlama olmazdı.) Ancak yeni kralın tahta çıkması ile birlikte kutlamaların tarihi de 27 Nisan olarak değiştirildi.

Dünyanın en büyük açık hava partisine dünyadan katılımcı sayısı da hayli fazla... İnsanlar akın akın Amsterdam’ın sokaklarını ve kanallarını doldurdu. Bu bayramın en önemli özelliği herkesin tepeden tırnağa turuncu renklerle bezenmiş olması. Peki neden özellikle turuncu renk diye merak edenler için kısa bir not verelim. Kraliyet ailesi üyeleri Oranje Hanedanı mensubu ve resmi renk turuncu. Doğum günü kutlamalarına katılanlar Kraliyet ailesine saygılarını sunmak için rengi turuncu (oranj) olan aksesuarlar kullanıyor. Artık aklınıza ne gelirse; peruktan şapkaya, ayakkabıdan tokalara ve sokakta satılan tatlılara-ve hatta evcil hayvan giyimlerine kadar her şey ama her şey parlak turuncu renginde. İstatistiklere göre, kutlamalara katılan kişiler turuncu aksesuar ve güne özel hediyelik eşyalar için ortalama 26 Avroluk harcama yapıyor. Şehir ekonomisine katkısını varın siz düşünün.
Güleryüzlü, eğlenmeyi seven, canlı ve dinamik insanlar bu Hollandalılar... Ama iş ticarete gelince dünya üzerinde ellerine su dökebilecek başka bir millet daha var mı acaba diye de düşünmeden edemiyorum. Her bir etkinliği küçük çaplı da olsa ekonomik bir fırsata çevirme konusunda uzmanlar. Partide bir yandan eğlenirken bir yandan da sokaklarda bu güne özel (üstelik vergisiz), ikinci el eşyaları satın alabileceğiniz bit pazarları da kurulmuş. Sokak satıcılarının bile ortalama 100 avroluk hasılat yaptığı söyleniyor. Hem ziyaret, hem ticaret...

Sokaklarda partilerken karnım acıkır da ne yaparım diye düşünmenize de gerek yok... Yürürken karşınıza birçok yemek alternatifi çıkıyor. Ben tercihimi Hollandalılar’a özgü içi krema dolu pasta Tompouce’dan yana kullanıyorum. Normalde pembe renkte yapılan Tompouce bile bugüne özel turuncu.

Amsterdam kanalları tam evlere şenlik... İrili ufaklı tekneler turuncuya bürünmüş yolcularıyla, arada sırada da birbirlerine bindirerek yollarına devam ediyor. Kaosun içindeki düzen şaşırtıcı...
Dünyadaki monarşiler gibi kimi zaman Hollanda Hanedanı da eleştiri oklarının hedefinde olabiliyor. Bir kısım halk ve bazı seçilmişler, kraliyet ailesini sevseler de monarşi fikrine çok sıcak bakmıyor. Oranje Hanedanı’nı daha mütevazı bir hayat sürmesi konusunda eleştiriyorlar. Hollanda’da Kral ve Kraliçe sadece sembolik bir konuma sahip. Gücün merkezinde parlamento yer alıyor. Herhangi bir siyasi rolü olmayan kraliyet üyeleri açık ve demokratik toplumu destekliyor ve modern akımlara saygı gösteriyor.
Hollandalılar’ın büyük çoğunluğu Kral Willem Alexander’ın bu görevi başarıyla yürüttüğüne inanıyor. Yapılan kamuoyu yoklamalarına göre, Kraliçe Beatrix döneminde monarşiyi destekleyenlerin sayısı yüzde 85 iken, Willem-Alexander döneminde bunu yüzde 89’a yükseldi. Buna diğer bir etken de Kralın Arjantin doğumlu eşi Maxima’nın halk ile kurduğu sıcak ilişki. Hollanda kamuoyu Kraliçe Beatrix’e saygı duyuyordu ancak kendisi halka ve medyaya mesafeli duruşuyla biliniyordu. Yeni kral ve kraliçe ile bu konularda büyük bir değişim yaşandığına tanık oluyoruz. Zeitgeist karşısında kraliyet üyeleri de duramıyor.

Kadın egemenliği

Hollandalılar’ın birçok konuda dünyanın geri kalan ülkelerine göre ‘neden’ daha toleranslı fikirlere sahip olduklarını düşünüyordum. Ülkenin tarihinin derinliklerine bakıldığında, Oranj Hanedanlığı’nda kadın egemenliğini göz ardı etmek mümkün değil. Kral 3. Willem’in 1890 yılında ölümünün ardından Hollanda yönetiminde “kadınların egemenliği” dönemi başladı. Sırasıyla Wilhelmina, Juliana ve Beatrix.

123 yıl boyunca kadın haneden üyelerince yönetilmiş bir toplum kadın-erkek eşitliği sorununu zaman içinde çözmüş. Kadını alt varlık görmeyen bir toplum her zaman yeniliğe, eşitliğe ve hoşgörüye daha açık olduğu yadsınamaz bir gerçek. Nasıl oluyor da 17 milyonluk küçük Avrupa ülkesi, dünya ekonomisi üzerinde bu kadar etkin olabiliyor? İşte tam da bu yüzden. Sosyolojik biyopsiyi bir kenara bırakalım...Ne diyelim ‘’Kral Günü’’ bahane, Amsterdam’da eğlenmek şahane...

elifgunsel@yahoo.com