Köylünün Elinden Meralar ve Tarım Alanları da Alınıyor
cumhuriyet.com.tr17 Ağustos 2011 günlü Resmi Gazete’de 648 ve 649 sayılı iki KHK yayımlandı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yayımladığı 648 sayılı KHK ile; tarım alanlarıyla mera ve benzeri alanlar tarım ve hayvancılık dışı kullanıma açılıyor. Buna benzer çok sayıda yasa ve yönetmelik gerek maden alanları için gerek turizm amaçlı olarak defalarca değiştirilmiş, ranta açılmış idi. Bu kararnameyle 3194 sayılı İmar Yasası değiştirilerek “Köy yerleşik alanlarında 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hükümleri uygulanmaz” diyerek, bu alanların aynı zamanda parselleşmesine olanak vererek betonlaşmaya açık hale getirmektedir.
‘Boğaz iyi para getirir’
Yine, bu kararnameyle, Maliye Bakanlığı’na Hazine arazilerindeki kamu binaları üzerinde plan ve plan tadilatı yapma olanağı sağlanmış durumda. Bu kapsamda, Boğaz’daki kamu binaları plan tadilatlarıyla otel, AVM, toplu konut alanı, iş merkezi ve turizm amaçlı satışa sunulacak. Zaten ana amaçlardan birisi, ‘Boğaz’ı iyi paraya satmak… Böylece ‘Kriz, teğet dahi geçmedi!’ iddiasını sürdürmek! Ayrıca bu değişiklikle, mera, yaylak, kışlak otlak gibi yerlerin Maliye Hazinesi ya da Özel İdare adına tahsis amacının değiştirilmesi ve köylerde, “Toprak ve Arazi Koruma Yasası” hükümlerine aldırış dahi edilmeden yerleşim alanına açılması. Mera alanlarının daha önce madencilik için yapılan tahribatı yetmiyormuş gibi, turizme sunularak köylünün hayvancılık ve tarım yaptığı en verimli alanlarının elinden alınacak olması.
İmar Yasası’na eklenen yeni madde
İmar Yasası’na eklenen maddenin gerekçesi: “madde ile mera, yaylak, otlak, kışlak ve benzeri yerlerin turizm merkezleriyle kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgelerinde turizm amaçlı kullanımlara ayrılan alanların valilikçe tespit edilip, tahsis amacının değiştirilip Hazine adına tescillerinin yapılarak İl Özel İdarelere tahsisi sağlanmış ve tespit edilen alanların ot bedellerinin ödenmeyeceği hüküm haline getirilmiş... Bu arazilerin talep sahiplerine imkân tanınmıştır” demek suretiyle, köylünün meralardan yararlandığı otların da değerinin olmadığı açıklanmıştır. Ayrıca bu değişiklikle, kent merkezlerine yakın mera ve tarım alanları AVM’ye dönüştürülecek. Bir başka değişiklikle mera alanları, HES yatırımlarının önünü de açmış olacaktır. Bunun için de mera yönetmeliğinde değişiklik yapılmıştır: “Mera yönetmeliğinde değişiklik yapılması hakkında yönetmelik”, 25.02.2011 tarihinde yürürlüğe girdi. Maden alanlarından sonra mera alanları da enerji yatırımlarına açık hale getirilmiş oldu. Böylece mera alanları TOKİ ve belediyelerden sonra turizm yatırımları ve HES’e açık hale getirildi. Meraları korumak devletin asli görevi olmasına karşın, hayvancılığın bitirilmesinden sonra meralar, yazgısına terk edildi. Anayasanın 44. maddesine göre: “Toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek...”, 45. maddesinin de “tarım arazileri ile çayır, mera, yaylak, gibi alanların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek...” bununla devlete, tarım alanları ve çayırlarla meraların amaç dışı kullanılmasını önleme görevi verilmektedir. Tarım ve hayvancılıkla geçinen halkın en önemli varlığı meralar ve tarım topraklarıdır. Yönetmelik değişikliği sonucu meralar da elinden alınmış, tarım ve hayvancılıkla birlikte doğa açısından başta, İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya, Bursa, Balıkesir, Mersin, Aydın, Muğla gibi kentlerde onarılması olanaksız yaralar açılmış olmasıdır.
Daha önce yine mera yönetmeliğinde yapılan değişikliğe göre: “Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu”nun talebi üzerine, petrol iletim faaliyetleri ile elektrik ve doğalgaz piyasası faaliyetleri için gerekli bulunan mera, yaylak ve kışlakların zorunlu hallerde, ilgili müdürlük veya genel müdürlükten yatırım projesi, gerekçeli rapor, lisans, talep edilen alanın 1/5000 ölçekli harita üzerine işlenmiş vaziyet planı, ÇED raporu gerektiren yatırımlar için rapor, komisyonca istenecek diğer bilgi ve belgeler ile tahsis amacı değişikliği yapılabilecek. Teknik ekip, yatırımın amaca uygun olarak yapılıp yapılmadığını denetleyecek.
Ülke bitirildikten sonra neyin denetimi yapılacak? 4234 sayılı ilk Mera Yasası ve 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 16 maddesi, “Mera, bir veya birden fazla köy ve kasaba halkının bağımsız olarak veya birlikte kullandığı yerlere denir. Yetkili makam tarafından ayrılan veya böyle bir ayırma yoksa bilinemeyen zamandan beri (kadimden), ilgili kasaba ve köy tarafından mera olarak kullanılan ve hak sahiplerinin mevcut kullanma (intifa) hakları dışında üzerinde eylemli ve yasal iyelikte bulunmadıkları arazilerdir” diye, tarif tanımlamaktadır. Meraların hiçbir koşulda özel iyeliğe konu olamayacağı devletin ve kamu malı yerler olduğu belirtilmektedir. Bu alanlardaki yapılaşmalar, yerel yönetimlerin görev ihmalinden doğmuştur. Yaylak, kışlak, otlak, harman ve panayır yerleri de aynı yasanın kapsamındadır. “Bu alanlarda da, 2004’ten önce yapılan yapılar uygulama dışı olup, ‘derme-çatma’ yapılaşma için izin verilmeyerek yıkılacaktır” diye, konuya yaklaşılmakta. Bu, bir nevi “imar affı” olmakla birlikte sıcak paraya karşı tıkanan yönetimin, hâlâ Cumhuriyet’in kazanımlarını sata sata tüketememesinin bir hıncı olsa gerek. İşler, çevrecilerin feryatlarına aldırış etmeden gerçekleştiriliyor. Tarımın her kolu gibi, hayvancılıkta öldürülüyor.
Sonuç
Bu işin sonu, kuraklık ve açlık… Daha önce, 5462 sayılı “Organize Sanayi Bölgeleri Yasası”, 2634 sayılı “Turizmi Teşvik Yasası”, 2924 sayılı “Orman Köylülerini Kalkındırma Yasası”, 4915 sayılı “Kara Avcılığı Yasası”, 3213 sayılı “Maden Yasası”, 3996 sayılı (Yap-İşlet-Devret) Yasası, 7269 sayılı “Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirler ile Yapılacak Yardımlara Dair Kanunlar”, TOKİ Yasası, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2B maddesi ve Maden Yasası ile meralar vasıflarını kaybediyor. Yine “Serbest Bölgeler”, “Endüstri Bölgeleri” ve son çıkartılan “Kentsel Dönüşüm Yasası” gibi yasalarla meralar özel iyeliğe veya 49-99 yıllığına kiralanmaya açık hale getirilmiştir. Ancak bütün bu durumlara karşın, mevcut Mera Yasası’na göre, mahkeme yolları açık idi. İktidar; sıcak para musluklarının tıkanması, işsizliği aşamamanın verdiği tahammülsüzlükle, son dünya krizi ve üretimde yaşanan tıkanmaları aşabilmek amacıyla ülke varlıklarını birer birer elden çıkarmak, otoyolları, Boğaz köprülerini ve Boğaz’a bakan kamu binalarını; saraylar, yalılar, konaklar, resmi binalar, tarihi okullar ve binaların imar değişikliklerini yaparak satmayı hedeflemek, 2B ve orman alanlarını pazarlamak çözüm olamaz.
Orhan Özkaya / Eski Tapu Kadastro Genel Müdürü