Köy köy... Ezgilerin peşinde

‘Türkiye’nin her tarafı müzikle kaplı’ diyen müzik öğretmeni Dayıoğlu, kendini Türkiye’nin çeşitli yörelerindeki bilinmeyen unutulmayan müzikleri bulmaya adamış.

Hazal Ocak

Halk müziği sanatçısı Emre Dayıoğlu 30 yaşında. Antalya Kaş Turan Erdoğan Yılmaz Fen Lisesi’nde müzik öğretmenliği yapıyor. Boş vakitlerinde ise Anadolu’da köy köy gezip unutulmaya yüz tutmuş halk müziklerini kayıt altına alıyor. 8 yıl önce başlamış bu işe. Bu süreçte kayıt altına aldıklarından 40 kişi yaşamını yitirmiş. Teyzelerle, amcalarla, ninelerle şarkı söylüyor, sonra da iletişimi kesmiyor. Arşivi çok geniş. Anadolu’nun her bölgesine gitmek istediğini söyleyen Dayıoğlu’nun en büyük hedefi ise Türkiye’ye mal olmuş bir sanatçı olmak. Dayıoğlu “Anadolu insanının masum ve samimi duruşu, müziğine ve çalgılarına yansıyor halen. Her biri benim annem gibi, babam gibi, dedem gibi, ninem gibi...” diyor.

Müzik çiçekleri

- Kendinizi biraz tanıtır mısınız?

1988 yılında Antalya’da doğdum. Aslen Antalya’nın Kaş ilçesindenim. Müzik öğretmeniyim. Okuldan arta kalan boş zamanlarımda imkânlarım dahilinde köy köy gezip müzik çiçekleri topluyorum. Anadolu’nun arı müziği, beni en derin etkileyen müzik türü, hatta yaşam türü diyebilirim. Çünkü köylere gittiğim zaman sadece müzik kaydetmekle kalmıyorum. O köyün insanlarıyla kaynaşıyorum, dost, ahbap, arkadaş oluyorum. Bana evlerini açıyorlar. Tabii ki müzikle kurduğum köprü sayesinde beni kendi köylüleriymişçesine hemen kabulleniyorlar. Anadolu insanının masum ve samimi duruşu, müziğine ve çalgılarına yansıyor halen. Her ne kadar unutulmaya yüz yutmuş diye lanse edilen bir müzik türü olsa da, Anadolu halkları yaşadıkça, süregelecek bir müzik türü ve yaşam biçimi özelliğini koruyacaktır.

 

 

 

Afyon dinar Yıprak Köyü'nde bir kına törenindeki köy çocuklarıyla birlikte

 

- Halk müziğiyle ne zaman tanıştınız? Sizin için halk müziğini özel kılan ne?

Küçük yaşlarda müziğe ilgi duydum ben de her çocuk gibi. Yöredeki sipsi, üçtelli ve kabak kemane gibi çalgılarla icra edilen müzikler beni okulöncesi çağlarımda bile cezbediyordu. Yöre halkından biri olduğum için halk müziğiyle zaten hep iç içe büyüdüm. Halk müziği halkın sevinçlerini, üzüntülerini, acılarını, dert ve sıkıntılarını barındırdığı için bana daha içten geldi. Bu yüzden halk müziği benim için özeldir. Halk müziğinin gerçek üreticileri köylerdeki def çalan teyzelerimiz, üçtelli çalan amcalarımız, ağıt yakan ninelerimiz, sipsi çalan dayılarımız, kabak kemane çalan emmilerimizdir. Bu naif ve doğal insanlarla yüz yüze tanışıp, onların çıraklığını yapmak, onların bir nevi müzik öğrencisi olabilmek benim için büyük şans oldu. Halkın ürettiği müzik olduğu için halk müziği benim için çok kıymetli.

Arşivim var

- Anadolu’yu köy köy gezip unutulmaya yüz tutmuş halk müziklerini kayıt altına alıyorsunuz. Bir arşiviniz var mı?

Evet, artık köylerde kaydettiğim efsane müziklerden oluşan bir müzik arşivim var. Bu kaydettiğim çok kıymetli insanların videolarından bazılarını zaman buldukça sosyal medyaya yüklüyorum ki benim gibi ilgisi olan insanlar da faydalansın, öğrensin, izleyince duygulansın diye. Malum, kaydettiğim insanlar yaşça büyük insanlar olduğu için, onlar toprağın altına girmeden en azından sosyal medyada kıymet görmesini sağlamak benim için büyük bir maneviyat ve gurur oluyor. İnanır mısınız 30 yaşındayım daha. 7-8 yıldır köylere gidiyorum. Kayıt altına aldığım insanlardan şu ana kadar 40 tanesi vefat etmiş. İşte benim kaydettiğim videoları önce o insanların ailelerine sonra da bizlere kültürel ve müzikal bir miras olarak kalıyor ve zaman geçtikçe de kıymeti fazlalaşıyor. Anadolu’nun her bölgesine gitmek istiyorum. Aslında ben müziği öğrenmek için müzik öğretmenliği okumuştum, fakat mesleğim benim için köylerde olağanüstü bir öğrenme sürecini başlattı.



 

Antalya Elmalı ilçesi Akçaeniş Köyü'nde Ali Pala'yla

 

Türküler suyumuz, toprağımız kadar kıymetli

- Anadolu’da karşılaştığınız halk müziğiyle ilgili neler söylemek istersiniz?


Türkiye’nin 3 tarafı sularla kaplı, fakat 4 tarafı müzikle çevrili. Müzik Türkiye’nin suyu kadar, havası kadar, toprakları kadar kıymetli. Halk tüm yaşantısını, ayrılıklarını, hasretini, özlemini, acısını müziğe zengin bir şekilde dökmüş. Belli ki çok duygusal bir coğrafyanın insanlarıyız. Ben genç kuşakta çok yoğun bir halk müziği ilgisi görüyorum. Müzik hepimizin ortak paydası. Yerel müziklerimizin kolay kolay unutulacağını sanmıyorum. Gençlerimiz kendi müziklerini bilmiyor diye isyan eden bir zihniyet olmaktansa, gençlere bu müzikleri tanıtan etkinlikler yapmak, konserler, etnik müzik festivalleri düzenlemek gerektiğinin kanısındayım açıkçası. Ayrıca halk eğitimi merkezlerinin bölgede yaşayan halk sanatçılarını tespit edip, o sanatçılara usta- çırak eğitim metoduyla dersler verdirmesi gerekiyor.

- Hedefleriniz var mı?

Ulusal ve uluslararası festivallerde yer alsam da ülkeme mal olmuş bir sanatçı olmak istiyorum. Bestelerim var. Albüm yapmak, kalıcı müzik eserleri bırakmak istiyorum. Şu an köylerde öğrendiğim türkülerden ve kendi bestelerimden oluşan 2 adet farklı albüm repertuvarım hazır. Tabii ki imkân bulup stüdyo aşamasına geçmeyi hayal ediyorum. En nihayetinde öğretmenim, aile geçindiriyorum. Hayatın gerçekleri var bildiğiniz gibi. Müzik benim için güneşin her gün yeniden doğuşu gibi. Müzik, Türkiye için dünya için en büyük birleştirici güç bence. Hangi sosyal sınıftan hangi görüşten olursak olalım, dinlediğimiz müzikler aynı ya da benzer oluyor. Ülke çapında özellikle gençlerin katılacağı halk müziği ve halk çalgıları festivalleri düzenlemek istiyorum. Çok hayalim var. Şimdilik bunları saymış olayım. Hepsini sayacak olursam bütün gazeteyi kaplar, aman diyeyim. Müzik, sınırsız dalları olan kocaman bir ağaç olsun, bizler de hepimiz bu ağacın gölgesine uzanalım. Çocuklar, gençler, büyüklerimiz, kısaca herkes... Müziğin sesi sarsın hepimizin yüreğini.