Koronavirüsü yenen Prof. Tutluoğlu: İlaçlar bende işe yaramadı
Akademik Solunum Derneği Başkanı Prof. Dr. Bülent Tutluoğlu, 20 günü yoğun bakımda geçen 30 günlük koronavirüs mücadelesini kazandı. Mart ayının başında ilk bulguları ortaya çıkan, ilk tedavi sürecini kendi yöneten Prof. Dr. Bülent Tutluoğlu, 20 günlük bir yoğun bakım sürecini atlattı. Toplam 30 günlük hastanedeki tedavisinin ardından iki koronavirüs testi de negatif çıkan Prof. Tutluoğlu, "Yoğun bakım öncesi kullanılan birtakım ilaçlar var. Onları denedik. Bunlar bazı hastalarda hala kullanılıyor ve olumlu sonuç alınıyor. Ama maalesef onlarda yoğun bakım öncesi bende pek bir işe yaramadı" dedi.
DHAProf. Dr. Bülent Tutluoğlu, hastalığa nasıl yakalandığını konusunda “Bakanlık ilk olguyu açıkladığında gerçekten o hafta çok yoğun bir hasta trafiği oldu. Covit-19 şüphelisi çok sayıda hasta başvurdu. Bunların çoğu aynı aileden. Hiç belirti olmasa da tomografi çektirdiğimizde zatürre bulguları saptıyoruz. Covit-19 ile karşılaştığımızı anladık ama o an için test yapmak çok zordu. Bir hafta bu şekilde çok yoğun hasta baktım. Muhtemelen o hastalardan bana bulaştı. 16 Mart’ı 17 Mart’a bağlayan gece halsizlik, ateşte yükselme ortaya çıkınca hemen kendimi evde izole ettim, ayrı oda da yattım. Ertesi sabah hastaneye gidip tomografi çektirdiğimde bir zatürre başlangıcı bende de vardı. Anladım Covit enfeksiyonu olduğumu. Hastaneye yattım" dedi.
"YOĞUN BAKIM ÖNCESİ İLAÇLAR BEN DE İŞE YARAMADI"
Tutluoğlu, kendisinde ortaya çıkan bulgularla ilgili olarak, şöyle konuştu:
"Enfeksiyon Türkiye’de yeni başlamış ama şu an baktığımız zaman tedavi için ulaşabileceğimiz her ilaçla başladık. Bu hastalığın süreçleri var, belli bir düzelme sırası var. İstediğim düzeyde de performans elde edemiyordum. 5-6 saat iyiyim, sonra çok kötüyüm, ateş ve aşırı halsizlik. Bu şekilde giderken düzelmeyince, o dönemde Çin’den gelen ilaç yetişti, onu kullandım. Fakat 10. gün nefes darlığında artış, özellikle yürürken nefes nefese kalma şeklinde… Başlarda oksijen düzeyi iyiydi, bir başka müdahaleye gerek olmuyor, ilaç tedavisine devam ediyorsunuz. Aşırı halsizlik ama bu halsizlik bayılma gibi neredeyse, 5-6 saat yatakta kalıyorum ama hiç hatırlamıyorum ne olduğunu. Ama bakıyorsunuz ateş öyle çok yüksek değil, 37-37.5 derece. Sonra oksijen düzeylerim düşmeye başladı, burada yapılacak ilk şey oksijen tedavisi. Bu tedavide hasta birkaç gün oksijen aldığında düzeliyor. Bende işler bu açıdan da yolunda gitmedi. Gittikçe oksijen miktarını artırdık. Buna rağmen oksijen düzeyleri düzelmedi. Öyle olunca yoğun bakım öncesi kullanılan birtakım ilaçlar var. Onların kullanılmasını istedim. Onları da denedik. Bunlar bazı hastalarda hala kullanılıyor ve olumlu sonuç alınıyor. Ama maalesef onlarda yoğun bakım öncesi bende pek bir işe yaramadı."
"30 GÜN HASTANEDE YATMIŞ OLDUM"
"Çoğunlukla tedaviyi kendim yürüttüm, kendi tedavimi kendim yönlendirdim" diyen Tutluoğlu, şöyle devam etti:
"O arada bir tomoğrafi çektirdik, akciğerimin ilk başta yüzde 10 saran intihap yüzde 50’ye çıkmıştı. Bu olumsuz bir gelişmeydi. Doktor arkadaşlar toplandı geldi, ‘bir yoğun bakım süreci gerekirse, her türlü tedaviyi kabul ediyor musun?’ dediler. Ben de ‘kök hücre dahil her şeyi kabul ediyorum’ dedim. Hala yoğun bakıma gitmeyeceğim inancımı koruyordum, ‘ben o noktaya gelmeyeceğim’ dedim. Saatler içerisinde durumum kötüleşti. Oksijen düzeylerim çok düştüğü için yoğun bakıma alıp bayılttılar. Ondan sonra mekanik ventilasyon dediğimiz suni solunum cihazına bağladılar ve 12 gün suni solunum cihazında kalmışım. Toplam 20 gün de yoğun bakımda kaldım. İlk başta işler orada da iyi gitmemiş. Yüzde 50 olan iltihap, akciğerin yüzde 80’ini sarmış. Bayağı bir ümitsizliğe kapılmışlar açıkçası. Sonradan tedaviye yanıt çıkmış ve düzeldim. Mekanik ventilasyon dediğimiz dönemde iki kez kök hücre 5 kez de plazma ferez tedavisi uygulanmış. Yoğun bakımımızın da çok deneyimli doktorlardan oluşması ile bugün hayattayım. Yoksa bayağı umutların azaldığı bir noktaya kadar gelmişim. 30 gün hastanede yatmış oldum. Belki Kovit açısından en uzun yatışlardan birisi."
HASTALIĞIN SEYRİ
Tutluoğlu, hastalığın seyri ile ilgili de şunları anlattı:
"En son hastaneden çıkmadan önce yapılan 2 test negatifti. Bana toplam 7 kez test yapılmış oldu, 30 gün de hastanede yattım. Böyle bir enfeksiyon hastalığı görülmüş bir şey değil. Çok garip bir virüs. Virologlarla konuşuyorum onların açısından sadece bir virüs. Ama işin kliniği ile uğraşanlar bunun gerçekten çok garip bir mikrop olduğunu söylüyorlar. Çünkü normal bir enfeksiyonda virüsler, üst solunum yollarında birkaç gün oyalanırlar, ondan sonra akciğere çok seyrek olarak etkileşim yaparlar. Bunda direkt, gece 12’de ateşim çıkıyor, ertesi sabah 8’de tomografi çektiriyorum, akciğerde zatürre var. Bu direkt akciğere gidebilen, akciğer haricinde beyni etkileyebilen, tat ve koku almada bozukluk yapabiliyor. Bir doktor arkadaşımda, ishal ve tansiyon düşüklüğüyle gösterdi kendini, o da uzun süre hastanede yatmak zorunda kaldı. Sadece ishalle de kendisini gösterebiliyor. Tedavide de farklılar gösterebiliyor, bir hastaya iyi gelen ilaç, başka bir hastaya iyi gelmeyebiliyor. Ufak damarlara trombos ve pıhtı atma bende oldu. Bir ay hastanede kan sulandırıcı iğne kullanmıştım fakat çıktıktan sonra bir iki gün aspirinle idare ederim dedim. Tekrar bir nefes darlığı, halsizlik, ertesin gün hastaneye gittiğimde laboratuvar parametrelerinde bozulma olduğu için şimdi karından kan sulandırıcı iğnelerle tedaviye devam ediyorum."
"TEKRAR YAKALANABİLİRİM GİBİ GÖZÜKÜYOR"
Tutluoğlu, hastalığın uzun vadedeki durumunun bilinmediğini belirterek, şunları söyledi: "Akciğerde ne kadar kalıntı oluşturuyor, benim gibi ağır geçirenlerde. Ben yüzde 2-3’lük bir gruba giriyorum. Benim örneğim çok iyi bir örnek değil aslında. Enfeksiyonda yüzde 97 iyileşme söz konusu, yüzde 80 hafif olgu dediğimiz ya hiç belirti yok ya da hafif öksürük, hafif halsizlik oluyor. Yüzde 20’de zatürre ve diğer bulgular ortaya çıkabiliyor. O yüzde 20’nin içinde ben yüzde 2-3’e giriyorum. Bu ağır olgularda ne gibi uzun vadede sıkıntılar kalıyor bilmiyoruz. Akciğerde çok fazla iz kalıp, hayatı etkileyecek bir şey yapacağını pek düşünmüyorum ama bu virüsün özelliği damar yatağına yapışması. Değişik organların damarlarını bozarak belki uzun vadede organ yetersizliklerine yol açabilir. Bu pıhtı dediğimiz şey onun için önemli. Kan sulandırıcılarla onu eritip, engellemek şu andaki amaç. Yine de bilmiyoruz uzun vadede ne olacağını. Tekrarlayabilir mi? Evet bağışıklıkla gelişip gelişmemesi soru işareti olan bir enfeksiyon. Ben 1 ay sonra tekrar göreve döneceğim. Bir ay sonra başka bir hastayı muayene ederken tekrar bir Kovit-19 enfeksiyonuna yakalanabilirim gibi gözüküyor."