Koronavirüs (Covid-19) küresel ekonomik ve jeopolitik dengeleri nasıl etkileyebilir?
Pazartesi günü dünya borsaları şiddetle sarsıldı, ham petrolün fiyatı bir günde yüzde 20'den fazla düştü, S&P 500 borsa indeksi yüzde 7 geriledi. Son gelişmeleri BBC Türkçe için yorumlayan iktisatçı Ergin Yıldızoğlu, "Koronavirüs salgınının etkileri küresel çapta bir sağlık krizinin çok ötesine geçti. Küresel ekonomik ve jeopolitik manzara da değişecek gibi görünüyor" diyor.
BBC Türkçe, Pazartesi günü dünya borsaları şiddetle sarsıldı, ham petrolün fiyatı bir günde yüzde 20'den fazla düştü, ardından S&P 500 borsa indeksi aniden yüzde 7 gerileyince borsanın sigortaları attı.
Besbelli ki, koronavirüs salgınının etkileri küresel çapta bir sağlık krizinin çok ötesine geçti.
Küresel ekonomik ve jeopolitik manzara da değişecek gibi görünüyor.
Kötü zamanda geldi
Geçen yıl kapanırken, dünya ekonomisi uzun süreli bir düşük büyüme içinde yeni bir devresel yavaşlama dönemine giriyordu. Borsalar temel göstergelerin işaret ettiği düzeyin çok üstünde seyrediyor, 13 yıllık tırmanmanın artık bir "düzeltme" olasılığını gündeme getirdiğini düşünenler artıyordu. Petrol ve gaz fiyatları da, düşük büyüme döneminde oluşan bir üretim/stok fazlasından dolayı düşük düzeyde seyrediyordu. ABD'nin enerji sektörü üzerinde maliyet ve borç baskısı kritik bir düzeydeydi.
Genel olarak dünya ekonomisinde, özel olarak gelişmekte olan ülkelerin piyasalarında özel sektör borç yükü, sürdürülmesi giderek zorlaşan bir düzeye ulaşmıştı. Bir resesyon beklentisi, merkez bankalarının elindeki müdahale araçlarının yetersizliğine ilişkin kaygılarla birlikte güçleniyordu.
Koronavirüs salgını bu "durumun" üzerine geldi, yalnızca beklentileri değil "oyunun" kurallarını da değiştirmeye başladı. Çünkü bu salgın, yine Çin'den kaynaklanmıştı ama önceki N1H1 ve SARS gibi salgınlardan farklıydı. Koronavirüs ve neden olduğu Covid-19 hastalığının biyolojik özelliklerine ek, Çin ekonomisinin dünya ekonomisi içindeki payı 2000'li yılların başındaki SARS krizinden bu yana yüzde 4'ten yüzde 16'ya yükselmişti. Çin küresel tedarik zincirlerinin merkezindeki ülkeydi, kısacası uluslararası düzenle bütünleşmesi çok ileri bir düzeye ulaşmıştı.
Virüs salgınının ve salgına karşı alınan karantina önlemlerinin etkileri altında uluslararası tedarik zincirleri, elektronik, otomotive, ilaç kimya sanayi, turizm, taşımacılık gibi alanlardaki çok uluslu şirketlerin üretme sistemlerini etkileyerek kopmaya, küresel ticarette mal akımı gerilemeye, hava ve kara taşımacılığındaki yolcu hacmi hızla düşmeye başladı.
Bu eğilimler, küreselleşmenin içinde oluşan hızlı, ucuz seyahat ağları, mal ve insan, haber ve komplo teorileri dolaşımı üzerinden güçlendikçe, küresel ekonomide aynı anda hem arz hem de talep daralması gibi sıra dışı ve merkez bankalarının faiz ve parasal genişleme enstrümanlarına duyarsız bir durum oluşmaya başladı. Nitekim ABD Merkez Bankası (Fed) faizleri yarım puan düşürdüğünde, Wall Street'in tepkisi sert bir gerileme olarak geldi.
Petrolde fiyat savaşları
Koronavirüs salgını petrol piyasalarındaki yüksek stok ve düşük talep sorunu daha da ağırlaştırdı. Bu koşulları konuşmaya, fiyat düzeyini korumaya yönelik bir üretim kısıntısında anlaşmak için Viyana'da bir araya gelen OPEC ve Rusya, toplantıdan bir sonuç alamadan ayrıldılar. Suudi Arabistan üretimi kısmaktan yanaydı. Rusya ise üretimi kısmayacağını arttırmaya devam edeceğini açıklamıştı.
Bu iki ülke arasındaki anlaşmazlığa Suudi rejiminin tepkisi ham petrolün varil fiyatını aniden düşürerek Rusya'ya bir fiyat savaşı açmak biçiminde gelince borsalar ve özellikle ABD borsaları çok şiddetli biçimde sarsıldı. Wall Street borsasında ani düşleri önlemeye yönelik sigortalar attı, işlemler kısa bir süre askıya alındı.
Koronavirus katkısıyla patlak veren petrol fiyatı savaşları, şimdi hem ekonomik dengeleri hem de jeopolitik dengeleri etkilemenin ötesinde değiştirme potansiyelleri taşıyor.
Suudi rejimi Rusya enerji sektörüne savaş açtı ama kimi analistler, bu savaşın bir bumerang etkisiyle Suudi rejimini, en çok da onun yakın müttefiki ABD'yi vurma olasılığının Rusya'yı vurma olasılığından yüksek olduğunu düşünüyorlar.
- Hisse piyasaları 2008 krizinden beri en büyük değer kaybına uğradı
- Petrol fiyatları yüzde 30 düştü: 1991'deki Körfez Savaşı'ndan beri en büyük değer kaybı
Petrolde jeopolitik dengeler
Rusya böyle bir "savaş" olasılığına karşı bir süredir hazırlanıyormuş, zaman içinde, fiyat dalgalanmalarına karşı korunmak amacıyla 150 milyar dolarlık bir fon oluşturmuş. Rusya, bu fon sayesinde, 40 doların altında ham petrol fiyatına 6 yıl dayanabileceğini iddia ediyor.
Buna karşılık, Suudi rejiminin mali rezervleri kısıtlı, finansal gereksinimleri yüksek. Rejim halen sancılı bir iktidar değişimi yaşadığından her zamankinden daha kırılgan.
ABD'de enerji sektöründe son yıllarda yaşanan kaya gazı ve petrolü "devrimi", ABD'yi dünyanın en büyük petrol üreticisi ve net ihracatçısı konumuna yükseltti, Orta Doğu petrollerine bağımlılığını azalttı. Ancak petrol piyasalarında fiyatları, son durumun da kanıtladığı gibi, esas olarak Suudiler ve Rusya belirlemeye, ABD enerji sektörü de uluslararası piyasalardaki dalgalanmalara bağımlı kalmaya devam etti.
İkincisi, bu kaya gazı ve petrolü üretimi, dayandığı yüksek teknolojili yatırımlar, faizlerdeki düşük düzeyin ve mali piyasaların teşviki ile hemen her zaman borçlanarak gerçekleştiriliyordu. Bu sektörde son yıllarda, önde gelen petrol şirketlerinin yanı sıra çok sayıda küçük ve orta büyüklükte üretici faaliyet gösteriyordu. Bu sektörde, yatırımlar ve üretim, hatta küçük şirketlerin varlığı fiyat dalgalanmalarına çok duyarlıydı.
Suudi rejimi, 2014-2015 yıllarından bu duyarlılıktan yararlanarak ABD şirketlerinin piyasadaki etkisini kırmak için üretimi arttırarak fiyatları düşürmeyi denemiş, ancak hem kendi mali koşulların hem de ABD'nin baskısına fazla dayanamadığı için başarılı olamamıştı.
Bu kez koşulların farklı olduğu anlaşılıyor. Dallas Federal Reserve'in geçen yıl Aralık ayında, daha koronavirüs salgını ve petrolde "fiyat savaşları" başlamadan önce, yayımladığı bir rapor, petrol piyasasındaki sıkışıklıktan dolayı bu sektörde yatımların 2/3 oranında durduğunu, şirketlerin yüzde 59'unun yaşamaya devam edebilmek için petrolün varil fiyatının 50 doların üstünde kalması gerektiğini gösteriyordu. Şimdi ham petrolün varil fiyatı 40 doların biraz üstünde seyrediyor.
Bu gelişmelerin bir aşamasında, ABD enerji piyasalarında son yıllarda kazandığı avantajları kaybetmeye başlarsa (özellikle Rusya'nın buna yatırım yaptığı anlaşılıyor) uluslararası alanda gelişmeleri etkileme, örneğin Sibirya'dan Almanya'ya gaz getirecek Kuzey Akım-2 boru hattı konusunda Almanya'ya baskı yapma, gücünün azalması söz konusu olabilecek.
Koronavirüs salgınını kontrol altına alan Çin'in, düşük petrol fiyatlarından yararlanarak ekonomik toparlanmasını hızlandırması da bir olasılık. İtalya'ya acil tıbbi yardım önermesi, başka ülkelerdeki vatandaşlarına ücretsiz maske dağıtmaya başlaması, Çin'in geliştirdiği yeni tıbbı yöntemlerin ve teknolojilerin dünyada "yumuşak gücünü" arttırmasına katkı yapacağını düşündürüyor.
Petrol fiyatı ve küresel resesyon
Koronavirüs salgınının etkileri, petrol piyasasındaki fiyat savaşlarıyla güçlenerek küresel resesyon olasılığını daha da arttıracak gibi görünüyor. Borsalarda 1.5 triyon dolar kayba yol açan gerilemeler ve sert dalgalanmalar da bu olasılığın yatırımcılar tarafından giderek daha çok benimsendiğini gösteriyor. Haksız olduklarını söylemek çok zor.
Salgın tedarik zincirlerini, hava-kara-deniz taşımacılığını ve turizmi, tüketici talebini vurarak, arz ve talep yetersizliği yarattı. Uluslararası şirketlerin kârlarında gerileme olasılığına, petrol fiyatlarındaki hızlı düşüş üzerinden ABD enerji sektöründe bir kriz olasılığı eklendi. Yatırımcı borsadan başka alanlara, özel sektör bonolarını ve hisselerini terk ederek hazine kağıtlarına, yönelmeye başladı. Böylece hazine kağıtlarının fiyatları artarken faizleri düşmeye başladı.
Bu noktadan sonra süreç, merkez bankaları etkili müdahale yöntemleri geliştiremezlerse, şöyle ilerleyebilir: Düşük faizler bankaların kârlarını yemeye başlar, kârlardaki ve borsadaki gerilemeler bankaları borç vermekte daha da isteksizleştirir; reel ekonomide işten çıkartmalar artmaya, ücretler düşmeye, tüketici talebi gerilemeye devam ederek, borçların servis edilmesini daha da zorlaştırır, bankaların isteksizliğini daha da arttırır ve bir kısır döngü oluşmaya başlar. Bu kısır döngü bir aşamada büyük borç yükünü borç krizine oradan da sert bir resesyona dönüştürür.
Tabii ki bu süreç yalnızca bir olasılık. Bu olasılığın gücü üç sorunun cevabına bağlı:
- Koronavirüsü salgını yakın zamanda kontrol altına alınabilecek mi?
- Merkez Bankaları, arz-talep-yatırım eksikliği üçlemesi üzerinde artık etkili olmadığı anlaşılan faiz indirimi ve parasal genişleme dışında yöntemler bulabilecekler mi?
- İngiltere'de hükümetin yeni borçlanma ve harcama bütçesi, neo-liberalizmi (kemer sıkmayı) gerçekten geride bırakarak başka ülkelerde de örnek alınabilecek bir uygulama başarısı gösterebilecek mi?