Korku ‘O’ndan sorulur

Bir Stephen King uyarlaması olan “It - O” (Birinci Bölüm) korku türünde olup da hayal kırıklığı yaratmayan ender yapımlardan.

Emrah Kolukısa

Stephen King adı her zaman korku tutkunlarının nabzının artmasına sebep olur, nefes alışverişlerini sıklaştırır. Bu 1970’lerden beri böyle üstelik. Edebi kalitesi bir yana inanılmaz üretken ve disiplinli bir yazar var karşımızda.

Korku türünde verdiği eserlerle bu türün hem edebiyatta hem de sinemada başat figürü olabilmeyi bu kadar uzun zamandır başarabilmiş olması bile onun ne denli etkili olduğunun kanıtı. Evet, korku ondan sorulur ama sadece korku türünde yazmadığını da hatırlatalım. Bugün hâlâ IMDB’nin en popüler filmlerinden biri olan “Shawshank Redemption - Esaretin Bedeli” onun korku dışı bir hikâyesinden uyarlanmıştı. Keza birkaç yıl önce aylarca çoksatar listelerinin zirvesinden inmeyen ve bilimkurgu türünde bir tarihi roman olarak niteleyebileceğimiz “22.11.63.” de King’in farklı türde kalem oynattığı işlerindendi. Velhasıl, King adıyla maruf olmayı başarmış ender yaratıcılardan biri ve bu hafta vizyonda izlediğimiz “It - O” da onun yıllardır sinemaya aktarılmayı bekleyen romanlarından.

Büyüme sancıları

Öncelikle şunu belirtelim; yönetmenliğini Arjantinli sinemacı Andrés Muschietti’nin üstlendiği “It - O” son zamanlarda gördüğümüz ve her biri bir diğerine benzeyen anaakım korku filmlerinin çok üzerinde bir film. Bir yanıyla bir büyüme hikâyesi anlatan ve bu anlamda farklı altokumalara açık olan filmde güzel işleyene bir senaryo, iyi çalışılmış karakterler ve sağlam bir atmosfer çalışması var. Yine de altını çizmeden geçmeyelim, bu film aklımıza başka filmleri de getirmiyor değil. İlk akla gelen de tabii ki yine bir Stephen King uyarlaması olan “Stand By Me”. Tıpkı bu filmdeki gibi bir grup arkadaşın ormanda buldukları bir cesetle ilgili bir hikâyesi olan ve Rob Reiner’in yönettiği “Stand By Me” (1986) teenage öncesi çocukluğa ve büyüme sancılarına dair unutulmaz filmlerden biridir.

Muschietti’nin filmi de açıkçası “Stand By Me”ye yaklaştığı anlarda izleyiciyle daha içten bir bağ kuruyor, o bölümler izleyicide daha çok karşılık buluyor. Akla gelen bir diğer film de (seri demek daha doğru belki de) “Elm Sokağı’nda Kâbus” oldu. Burada belki Freddy kadar çarpıcı bir antikahraman yok ama filmin atmosferi, fantazisi, düşsel (kabussal) kurgusu net bir şekilde “Elm Sokağı”nın 3, 4, ve 5. bölümlerini anımsattı (ki filmin bir yerinde sinemada “Elm Sokağı’nda Kâbus 5 - The Dream Child”ın oynadığını görmemiz tesadüf olmasa gerek). Teknolojinin bugünkü kadar imkânlı olmadığı yıllarda çekilmiş “Elm Sokağı” serisini zamanında sinema salonlarında (ve sonra DVD’de defalarca) izlemiş biri olarak şunu söylemeliyim ki, “It - O” ne yazık ki bir “Elm Sokağı” değil bana göre. Yine de şu sıralar korku türünde yapılmış ve hayal kırıklığı yaratmayan, izleyicisini ciddiye alan, hatta insanda bir kez daha izleme isteği uyandıran ender filmlerden biri olduğu kesin.