Köprülü Kanyon'da Rafting

Ağustos böceklerinin karıncayla olan hikayesi henüz başlamadan, yani ağustos böceklerinin yoğun konser dönemi olan şu günlerin sıcağında denizler bile size yetmiyor ya da halen ateşinizi söndürmüyorsa Akdeniz'de yaşamınıza olağanüstü heyecan katacak bir serinliğe davetlisiniz.

cumhuriyet.com.tr

Antalya’ya toplam uzaklığı 85 kilometre olan Milli Park Köprülü Kanyon’a ulaşım çok kolay ve zevkli. Antalya’dan Manavgat yönüne giderken 50 kilometre sonra Taşağıl’a sapıyor, yaklaşık 35 kilometre sonra Beşkonak bucağına Köprülü Kanyon’un çıkış noktasında bulunan kanyonun iki yakasını birbirine bağlayan daracık 30 metre yükseklikteki Oluk köprüye ulaşıyorsunuz. Ancak daha buralara kadar gelmeden ırmak boyunca her iki kıyıda da bulunan 40 civarındaki restoran ve rafting tesisleriyle bağlantıya geçip heyecana başlayabilirsiniz.

Antalya civarında her noktadan rafting turlarını bulmanız olası. Manavgat’tan ya da konakladığınız otellerden de bağlantılar kurarak ulaşımınızı sağlıyorlar. Lastik botlarda “Ben de serin sularda çılgınlar gibi, zaman zaman çığlıklar atarak, kürek çekmek istiyorum!” diyorsanız hemen ister iki kişilik isterseniz büyük gruplar halinde ortalama 14 yada 16 kişilik bir bota atlayıp maceraya başlayabilirsiniz. Başlangıç noktası rafting tesislerinde mayo veya şort- tişörtlerin üstüne can yeleklerimizi giydirerek kendi özel ulaşım araçlarıyla köprünün altına kara yoluyla getirilmemizle başlıyor. Her botta deneyimli yerel genç rehberler yaptıkları turlara büyük heyecan katmaya neden oluyorlar. Bizim Klas restorandan aldığımız botun rehberi İhsan, yaklaşık üç saati eğlenceli bir şekilde geçirmemizi sağladı.14 kilometre uzunluğundaki ırmakta raftingcileri botlara oturtup ellerimize kürekleri verdikten sonra kısa bir “Kürek tutma ve kürek çekme” dersinden sonra “Haydi şimdide biraz gaz verelim!” deyip kıyıdaki diğer rehberlerin küreklerle üstümüze su atmasıyla başlıyor; macera! Önce akıntıya kürek çekerek ters yönde biraz yorulduktan sonra suyun akış yönüne dönerek seyre başlıyoruz. Bazı noktalarda kayaların üstünden, bazen su köpükleri içinden geçerek birkaç kıyıda Roma döneminden kalıntıları da gezerek, soğuk sularda yüzme molalarıyla, botu ters çevirerek çocuklar için kaydırakların yapıldığı kıyılarla, dahası kürek tutma gibi harika grup oyunlarıyla en az üç saatin nasıl geçtiğinin farkına bile varmadan kıyıya geldiğinizde güneşin sizi kıpkırmızı yaktığını görünce dünyada olduğunuzu fark ediyorsunuz. Hele rafting sonrası Klas restorandaki yemekte ne vardı derseniz, açık büfe yemeklerde en özeli; asma yaprağına özenle sarılmış alabalık ızgarası! Mutlaka yemelisiniz. Kıyılarda piknik yapan yığınla insan özellikle hafta sonu akın akın Köprülü Kanyon’da buluşuyor. Sabah gelip akşam dönmek yetmiyor diyorsanız konaklanacak sessiz sakin “Sıfır noktasında doğa” istiyorsanız Köprülü Kanyon’da pansiyonlar da bulmak olası.

1973 yılında Milli Park ilan edilen kanyon, rafting literatüründe uluslararası bir üne sahip. Sadece rafting için gelen çok sayıda gezginci var. Nisan - ekim arasında yoğun ilgi gören kanyon yüksek sezonda ortalama günlük altı ya da yedi bin kişiye hizmet veriyor. Ne denizde ne de bir otelde bulacağınız bu serin suların macerası hafızanızdan hiçbir zaman silinmeyecek. Alışkanlık yaptığını da unutmamak gerekli. Küresel ısınmadan ne yazık ki Köprülü Kanyon’da nasibini almakta. O nedenle bana sadece “acele edin!” demek kalıyor… Haydi raftinge…