Köpekler yasa dinlemez!
Artık ayıbı aşan bir kent suçu ile yaşıyoruz: İstanbul’u köpek cenneti yaptık. Eskiden Anadolu’nun ıssız yörelerine ilişkin gazete haberleri içinde “Kurtlar köyleri bastı” çok etkili olur, bugünkü deyimi ile ‘rating’ yapardı. Kurt Anadolu köylüsünü korkuturdu. Çünkü koyunları ve bazen de çocukları yerdi. Aslında bu gelişmemiş bir toplum haberidir.
Doğan Kuban/Cumhuriyetİstanbul’un sokak köpekleri 19. yüzyılda Avrupa yazarlarının ilgisini çeken bir konuydu. Fakat İkinci Dünya Savaşı yıllarında Beylerbeyi İskelesi’nden Küplüce’ye çıkarken önüme köpek çıktığını hatırlamıyorum. Anadolu Hisarı’nda kale etrafında, hatta 1960’lı yıllarda serbest gezen köpeklere rastladığımızı da hatırlamıyorum.
Kentin nüfusu ile birlikte köpek nüfusu sade artmakla kalmadı. Köpekler çeteleşti. Korudukları alanlar var. İnsanlardan öğrenmiş olmalılar. Bir kaçı birden bağırarak üzerinize geliyor. Bazı mahallelerde aç da kaldıkları için havlayarak geçenlerin üzerine koşuyorlar.
Geçenlerde akşamüstü fakir bir ihtiyar kadına saldırdılar. Kadıncağız korkudan çığlıklar kopardı. köpekleri kovaladık. Bu ihtiyarın geçtiği yoldan yürüyerek bir belediye başkanı, bir general, bir milletvekili çıkmaz. Kenti istila eden köpekleri belki bilmiyorlar. Geceleri sabaha kadar ortalığı yaygara ile dolduran köpek çetelerinden haberleri yok. Ama Boğaz’da lüks bir lokantaya gittikleri zaman, otomobilden inince yerde uyuyan koca bir köpeği görüyorlardır. Yakınından geçemezler.
Köpek alıp büyütmek yeni zengin modası. Gerçekten köpek severler mi, yoksa modaya mı uymak isterler, pek bilmiyorum. Köpek alıp ona iyi bakıyor, herhalde kendileri de sosyeteye uymaktan mutlu oluyorlar. Sonra gerçek hayvan sevgisine sahip olmadıklarından güzelim köpekleri sokağa bırakıyorlar. Acıma yok. Bu vatandaşların fakir, yaya yürüyen insanlardan haberleri yok. Herhalde televizyonların da yok. Gerçi köpekle tanışmamış bir Türk olamaz. Fakat İstanbul’u, bir Anadolu köyü gibi, bir köpek cenneti olarak hayal edemezdim. Belediyeler bunu başardılar. Bununla ilgili bir insan-köpek ilişkisini anlatmak isterim.
KÖPEKLE KORKUT ÇANTAYI KAP
Köpek çeteleriyle işbirliği yapan genç yankesiciler var. Onlar köpeklerden korkmuyorlar, olasılıkla onları besliyorlardır. Bu hızlı gençler yalnız başına geçen kadınlara takılıp çantalarını çalmaya çalışıyorlar. Önce köpekler gelen geçene korku salıyor. Sonra korkudan ayaklarının bağı çözülmüş kadınların çantası alınmaya çalışılıyor. Bu serseriler Namık Kemal’in ‘insafsız avcıya hizmet eden köpektir’ dizesini kuşkusuz bilmezler. Ama o dizenin hatırlanması gereken bir çağda yaşıyoruz.
Avrupa ve Amerika’da köpek sevgisi bizden çok fazladır. Köpeklerini evlerinde besler, onları sokaklarda dolaştırırlar. Bu modayı izleyen vatandaşlarımız çoğaldı, köpekli çağdaş oldular. Fakat bu modayı izleyenler gerçekte köpek sevmiyorlar: Köpekli gösteriş bitince, köpeği yeni bir marka ayakkabı gibi kullanıp sonra sokağa bırakıyorlar. Sokaklardaki lüks köpek sayısının artışına bakınca, buna inanmak gerekiyor. Sokak köpekleri arasında Golden Retriever’ler, cins kurt köpekleri var. Büyük güzel bir kurt köpeğinin bir sürü sokak köpeğinin lideri olduğunu izledim.
Türkiye’deki gibi kulakları işaretli özgür köpek görmedim. Biz insanlara özgürlük veriyoruz derken, köpeklere öncelik tanıdık anlaşılan. İnsan hakkından ve hukukundan çokça söz edilen şu günlerde, hukukçularımız köpeklerden fazla söz etmediklerine göre, köpeklerin yasal hakları korunuyor. Bu bağlamda Viyana, Londra, New York ya da Dallas’la karşılaştırınca Türkiye’de köpek daha ileri gittiği anlaşılıyor. Acaba sıra insanlara geldi mi?
Bu özgür köpekler bizi ileri bir uygarlık aşamasına mı ulaştırıyor? İşte köpeklere insanlardan daha fazla hak sağladık Bir köpek İstediği yerde uyur, istediği kadar geniş çete kurabilir, kaldırımı keser, geceleri sabaha kadar bağırabilir. Aç kalırsa insanlara da saldırabilir. Bu özgürlüğün işareti kulaklarına takılan rozet. Yani belediye onaylı bir kimlik!
Biz özgürlüğe insandan önce köpekle mi başlıyoruz? İnsanlara haksızlık yapılıyor. Ben çarşıda dükkânların önünde yatağımı serip yatma özgürlüğüne sahip miyim? İnsanları bağırarak kovalayabilir miyim? Sabaha kadar sokaklarda kapınızın önünde davul çalabilir miyim? Köpeklere bu özgürlüğü düşünerek vermediler. Fakat düşüncesiz, plansız hesapsız yapılan bütün işler böyle bitmiyor mu?
KONTROL DIŞI KALDILAR
Birkaç kez insanlar, korku, saldırı, paralel soygun nedeniyle sakin sokakları cehenneme çeviren bu durumu belediyelere şikâyet etmişler. Yanıt şu imiş: Hayvanları Koruma Dernekleri çok gürültü çıkarıyormuş; Köpek barınakları yetersizmiş. Onun için belediye idareleri köpekleri aşılayıp, ya da iğdiş edip sokağa bırakıyorlarmış.
Ne var ki kent, sokaklarda hiçbir alanda yeterince kontrol edemeyenlerin köpekleri kontrol edemediği açık. Bir mevsimde üçer ya da beşerlik birkaç yavru grubu nasıl ortaya çıkıyor? Bu kimsenin haberi olmayan köpekleri kim aşılıyor? Yarın bir kuduz salgını ortaya çıkınca nasıl kontrol edilecek? Bu risklerle yaşayan bir kent idaresi nasıl olabilir?
Türkiye kültürünün niteliği ve yapısı ülkenin büyümesiyle ortaya çıkan neredeyse sayısız sorunları çözecek nitelikte zaten değildi. Buna parti yandaşlığı da katılınca sorunlarla çözümlerin arası aşılamayacak kadar büyüdü.
Ülkenin boyutları büyük kent boyutları kırsaldan gelen insanlarımızca gelişme olarak görünür. Değişmeyi köyleri ile karşılaştırırlar. Kuşkusuz dünya ile karşılaştıramazlar. Cahili en çok etkileyen büyük boyuttur. Kargaşayı hemen anlamazlar. Onu büyük boyutun normal özelliği gibi görürler. Uygar ülkeler bu kargaşayı ve riskleri aşmak için Rönesanstan bu yana yol alıyorlar. Bunun örnekleri uçakla iki saat uzaklıkta. Viyana kaldırımlarında köpek sürüleri uyumuyor.
GİDİLECEK İKİ YOL VAR
Uygar ülkelerde insanlar fiziksel çevreyi planladılar. Doğanın olanaklarını kentlerini güzelleştirmek için kontrol ettiler. Yapılarını estetik kontrol altına aldılar. Kentlerini uzmanlar planlıyor. Ve onlar uygulanıyor. İnsanlara da hayvanlardan önce özgürlük verdiler.
Hayvanlara insanı rahatsız etme, hatta tehlikeye sokma özgürlüğünün uygarlıkla ilgisi yok! Kontrolsüzlüğün tehlike sınırlarına gelmesine işaret ediyor. Plansızlık ve kontrolsüzlük trafikte, kaçak inşaat bağlamında vardı. Zaten bunları inkâr eden ne hükümet var, ne de belediye. Şimdi bir de hayvanla insanı birlikte yaşatan utanç verici bir uygulama ortaya çıktı.
Sevgili Okuyucular,
Ülkelerin gideceği iki yön var: Hâlâ Tanzimat’daki gibi:
1-Uygar Batı, yani Avrupa;
2- Gelişmemiş Doğu, ya da haydut ya da haydutsu devlet.
Türkiye’de hatırı sayılır bir terör var. Büyük bir uyuşturucu trafiği var. Her çeşit mafya var. Silahlı zorbalık var. Silah terörü, kadın terörü, trafik terörü, köpek terörü, eğitim terörü. Parantezin içine daha pek çok şey doldurabilirsiniz.
Hoş geldin Columbia, pardon Yeni Dünya!
Bu Kaos’a uygarlık adına değil, binlerce yıllık bir tarih adına hayır demek gerek!
Kanımca Türkiye’de o kadar bilinçli adam var.