Kontrol edilemez halde

ABD’deki etkili düşünce kuruluşları Erdoğan’ın hem iç siyaset hem de diplomatik ilişkilerdeki durumunu değerlendirdi.

Leyla Tavşanoğlu/Cumhuriyet

‘‘Başbakanınızın eli kolu artık Washington’a kadar uzanıyor. Baksanıza, işi American Turkish Council’ın (ATC- Amerikan Türk İş Konseyi) üst yönetiminin, hem de ATC’nin yıllık konferansı sırasında, işi istifasını istemeye ve onu yaptırabilmeye kadar vardırdı. ”Burada konuştuğum etkili düşünce kuruluşlarının Türkiye uzmanları ve siyasiler, Başbakan Erdoğan’ın, kimi ekonomik ve iş bağlantılarını kullanarak Washington’da bile, kimi kuruluşlarda görevli, istemediği kişileri bertaraf etmek için her türlü yolu denediğine işaret ediyorlar. Türk-ABD ilişkilerinin geldiği duruma ilişkin görüşlerini aldığım Türkiye uzmanları ve siyasetçilerden edindiğim kulis bilgileri şöyle:

Başbakan Erdoğan artık zaptedilemez duruma geldi. Uluslararası antlaşmalar ve bağlantıları göz ardı ederek bir dış politika sürdürmeye çalışıyor.

Yasadışı uygulamalarla İran hazinesinin zarara uğratılması, bu yolla uluslararası finans sistemi içine kaynağı belli olmayan paraların girmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Uluslararası suç kapsamına girer.

Hükümet üyelerine karşı yolsuzluk iddialarının mutlaka soruşturulup açığa kavuşturulması ve gerçekten şeffaf bir sistemin
oturtulması gerekir.

Bir dönem Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Erdoğan’a kıyasla çok daha yumuşak ve hoşgörülü bir siyasetçi olduğu izlenimi uyandı. Ancak sonradan ikisinin de aynı kültürden geldiği, özellikle Gül’ün Twitter ve Youtube yasaklarını onaylamasıyla anlaşıldı.

NATO müttefiki bir ülkenin, yani Türkiye’nin, bir anda eksen değiştirmeye çalışması ve Kasım 2013’te Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) diyalog üye olması en hafif deyimiyle ağır bir çelişkidir.

Büyükelçi Namık Tan’ın Washington’dan Ankara’ya çekilmesi ve ABD dosyasıyla ilgili bilgisi tartışmalı bir büyükelçi, Serdar Kılıç’ın buraya atanması, işlerin rayına oturmasına değil, aksine daha da karmaşık hale gelmesine neden olabilir.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu geçen aralık ayında burada temaslarda bulundu. Bu temaslar sırasında olumlu bir etki bıraktı. Ancak Kılıçdaroğlu son derece dürüst, namuslu ve nazik bir siyasetçi. Türkiye gibi bir ülkeye değil, belki İskandinavya ülkelerinden birine başbakan olarak yakışır.

Çöken AKP-Gülen cemaati koalisyonu Türkiye’nin iç işidir. Hükümetinizin cemaat lideri Fethullah Gülen’in Türkiye’ye iadesi için girişimlerde bulunacağı haberleri var. Gülen, ABD’de yaşayan, burada suça karışmamış bir konuğumuz. Hakkında ülkesinde yeniden bir ceza davası açıldığı bilgileri alınıyor. Ancak bu davanın siyasi içerikli olduğu açık. O nedenle de iadesi söz konusu olamaz.

AKP Hükümeti’ni seçildiği ilk dönemlerde destekleyenler, Mavi Marmara olayıyla birlikte onun demokrasi anlayışını tartışmaya başladılar. Geçen yılki Gezi olaylarında polisin göstericilere kullandığı orantısız şiddet bu inancı pekiştirdi.

Demokratik bir ülkede gazetecilerin baskı altına alınması, yazıları beğenilmeyen gazetecilerin patronlarına baskı yapılarak işten attırılması, hükümete bağlı yaygın bir medyanın oluşturulması düşünülemez bile.

Şu anda Türkiye’de siyasetin tıkandığı ve siyasette yakın gelecekte bir çıkış yolunun görülmediği açık. Bir başka kulis bilgisi de Büyükelçi Serdar Kılıç’ın Washington’a gelir gelmez yaptığı uygulamalarla ilgili. Büyükelçi Kılıç’ın, her hafta Beyaz Saray ve Türkiye Büyükelçiliği önünde Amerikalılar ve Türkler tarafından örgütlenen Ankara’yı protesto gösterilerinekatıldıkları gerekçesiyle kimi büyükelçilik personeli hakkında idari işlem başlattığı. Hatta, hakkında idari işlem başlatılan bir görevlinin görevinden istifa ettiği bilgisi geldi.