"Komünistleri öldürün"

MİT raporuna göre 1978'de Bülent Ecevit'in hükümet kurmasının ardından MHP Genel Merkezi, hükümetin düşmesi için ülkücülere "anarşiyi arttırın" talimatı vermiş...

cumhuriyet.com.tr

Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT), 1978’in Şubat ayında hazırladığı raporda, ülkücü kuruluşlara genel merkezden (MHP) verilen talimatta yurt çapında anarşinin durmaması için elden gelenin yapılmasının istendiği belirilerek “Bundan sonra ülkücüler, komünistleri yakaladıkları takdirde öldürecek” dedi. Dönemin MHP lideri Alparslan Türkeş’in kendisi ile görüşen bazı ülkücülere hükümetin en geç bütçe oylamasından sonra düşürüleceğini söylediği belirtilen raporda, “Ülkücü çevre, ordu kademelerindeki bazı komutanların yakında sağ cunta kuracağına inanmaktadır” denildi. Ülkücülere “Anarşiyi arttırın” talimatı verildiği 1978’in başında Bülent Ecevit liderliğinde CHP hükümet kurmuş, yıl sonuna doğru ise Sivas ve Maraş katliamları yaşanmıştı.

12 Eylül davasında mahkemeye çeşitli belgeler gönderen MİT’in raporları, 5 Ocak 1978’de Bülent Ecevit’in göreve gelmesinden rahatsız olan ülkücülerin hükümete karşı bir dizi eylem planı yaptıklarını ortaya koydu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı’nın yollarının 12 Eylül öncesinde 30 Ocak 1978’de Ankara’daki bir yurt toplantısında keşiştiği ortaya çıktı. MİT’in 31 Ocak 1978 tarihli raporunda, Atatürk Öğrenci Yurdu’nun spor salonunda dönemin Üniversite Akademi ve Yüksekokulları Asistanları Başkanı Devlet Bahçeli ile Esat Bütün, Mehmet Ekici, Mustafa Mit, Abdullah Çatlı’nın arasında bulunduğu bin kişi bir toplantı yaptı. Toplantıda Ülkü Ocakları Derneği Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, “Gerekirse hükümetin düşürülmesi için elimizden geleni yapmaya hazırız. Direnmemiz sonuna kadar olacaktır. Bunun sonucu ihtilale kadar gidebilir” dedi. 15 Şubat 1978 tarihli raporunda “ülkücülerin faaliyetlerini” ele alan MİT, şunları kaydetti:

• İstanbul’da ülkücülerin elinde bulunan Fındıkzade’deki Trabzon Öğrenci Yurdu’nun üst katındaki yurt müdürünün odasında bir dolapta ve naylon torba içerisinde 10-12 adet büyük çapta tabancalar saklanmaktadır. Polis baskını halinde torba bu odadan bahçeye atılmak suretiyle yurttan uzaklaştırılmaktadır. Yurdun kapısında bilhassa geceleri nöbetçi bulundurulmakta ve bu nöbetçi dışarıdan oda ile irtibatlı olan bir zil tertibatıyla mevcut tehlikeyi ilgililere bildirmektir. Ayrıca ülkücülere ait bir Anadol ve minibüsle eyleme gidildiği zaman bu silahlar araçlara yerleştirilmektedir. Militanlara zimmetle verilen bu silahlar eylemden sonra geri alınmaktadır.

• Ülkücü kuruluşlara genel merkezden verilen talimatta yurt sathında anarşinin durmaması için elden gelenin yapılması istenmiştir. Bu karar kamuoyunda “yeni hükümet anarşiyi önledi” şeklinde bir fikir uyanmaması için alınmıştır. Bundan sonra ülkücülerin eskiden olduğu gibi yakaladıkları karşıt görüşlü öğrencileri sadece döverek göz dağı vermeyecekler, komünistleri yakaladıkları takdirde öldürecekler ve bu fırsatı buluncaya kadar da yanlarına sokulmayacaklardır.

Ordudan atılan askerler

Genelkurmay Başkanlığı, mahkemenin sorusu üzerine 12 Eylül 1980-31 Aralık 1983 tarihleri arasında, herhangi bir yargı kararı olmaksızın Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan 181 subay ve 53 astsubay, Deniz Kuvvetleri’nden 7 subay ve 60 astsubay, Hava Kuvvetleri’nden 18 subay ve 62 astsubay, Jandarma’dan 86 subay ve 64 astsubay toplam 521 asker meslekten çıkarıldığı bildirildi.

Mahkeme aynı soruyu HSYK’ye de yöneltmiş ve 1980-2012 yılları arasında 94 hâkim ve savcının meslekten çıkarıldığı yanıtını almıştı. Ancak bunlardan kaçının yargı kararına dayandığına değinilmedi. Yazının ekinde gönderilen 15 Kasım 1982 tarihli HSYK kararında, Şemdinli Hâkimi Halil Ataman Özdemir’in meslekten oybirliği ile atıldığı anlatıldı. Karara göre Özdemir, darbenin yapıldığı 12 Eylül sabahı bir miktar alkol alıp, sokağa çıkma yasağını ihlal etti. Özdemir, kendisini ikaz eden jandarma erlerine ise “Bana kimse karışamaz, ben yargıcım, hadi ne yapacaksanız yapın” dedi. Karakola götürülen Özdemir, burada Yüksek Hâkimler Kurulu Başkanlığı’na hitaben “Atatürk Cumhuriyeti’nin ana ilkeleri çiğnenmiş olup bir yargıç faşist çetelerce sıkıştırılmaktadır. Durumu tüm demokratik yargı organlarına bildiriniz” şeklinde bir yazı gönderdi. Özdemir, bu eylemleri nedeniyle 3 Ekim 1980’de tutuklandı. Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanlığı mahkemesinde yargılanan Özdemir, 14 Ocak 1981 tarihinde tahliye edildi. Yargılama sonunda Özdemir, sokağa çıkma yasağında aykırı davranmaktan 3 ay, jandarma görevlilerine hakaret suçundan da 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bunun üzerine toplanan dönemin HSYK’si, hâkim Özdemir’i oybirliğiyle meslekten attı.