Komedyen Hasan Can Kaya: Umutsuzluğa inat ayı gibi gülüyoruz!
Komedyen Hasan Can Kaya, “Çünkü hepimiz insanız. Ölümlü dünya. Hepimizin zaafları, problemleri, fantezisi var. Kafamızda bize empoze edilen bir sürü şeyin aslında büyütülecek bir yanı yok. Tüm bunların farkında olan, mizah duygusu gelişmiş, kendiyle barışık bir arkadaş grubuyuz” diyor.
Tuğba ÖzerPandemi sürerken Hasan Can Kaya’nın Konuşanlar isimli programını YouTube’da izlemeyenimiz neredeyse yoktur. Zaten çok değil, 6 ay kadar önce bu sayede tanıdık genç komedyeni. Son günlerde arkadaş sohbetlerinin bir parçası. Öyle ki yakın zamanda gittiğim Berlin’de bile “Videolarını izliyor musun” sorusuyla karşılaştım.
Kendi tabiriyle o, aslen Malatyalı olup İstanbul Güngören’de doğup büyüyen, hayatını yıllarca mizahtan, fikir işçiliğinden kazanan, yıllar sonra kamera önüne geçen senarist ve komedyen. Programı “trendlerde” yani en çok izlenenler arasında birinci sırada. Harbiye Açık Hava Sahnesi’ndeki standup gösterisiyle 2 bin 400 kişinin karşısına çıktı.
Peki, ne oldu da “birden” bu kadar sevildi, hemen” herkesin güldüğü adam olmayı başardı? Aslında bu sanıldığı gibi Güngören’den Harbiye’ye uzanan bir peri masalı değil. Ardında uzun zaman gerektiren emeklerin, mücadelenin olduğu bir hikâye. En iyisi sözü kendisine verelim…
KUSUR DEĞİL TUTKU
Komedyenliğe başlama hikâyeni anlatır mısın?
Çocukken Güngören’de yersiz şaka yapan, aşırı neşeli ve enerjik bir çocuktum. Ama insanları güldürdüğümde, genelde etrafımdakilerden fırça yerdim. “Ne zaman düzelecek bu çocuk” denirdi. Hatta bir süre “Artık düzeleceğim, söz! Efendi olacağım” diye vaatlerde bulundum. Daha sonra yakın çevremin kusur gibi gördüğü mizah tutkusunu bırakmayıp meslek olarak yapma fikri rüyalarıma girmeye başladı. Ama tanıdığım kimse olmayınca sektöre girmek de barınmak da çok zor oldu. Birkaç yıl setlerde çalıştım. Hem evi geçindiriyordum hem de kendi projelerimin yazımı için sabahlıyordum. Sonra yavaş yavaş yazar olarak işler almaya başlayınca seti bıraktım.
“Şaka yapmak, basit tanımıyla seyirciyi kendi neşene dahil etmeye çalışmaktır. Düğünlerde oynamaya kaldırmak gibi. Çizgimiz sohbet ettiğimizde nasılsa öyle, şaka muhatabını rahatsız ediyor, eğlenmiyorsa konu kapanır. Şaka uzatılmaz"
Bu süreçte neler yaşadın peki?
Altı sene boyunca piyasada çeşitli işlerde senaristlik yaptım. Bu arada kendi projelerimi yazdım ama satamadım. Övülerek reddediliyordum genelde. Çok iyi ve çok kötü, her türlü örneğe denk geldim. Parayı hesabınıza yatırıyorum deyip ortadan kaybolan, benim yazdığım işi benden alıp kendi işi gibi sunan… Bin tane hikâye. Arada piyasadan sipariş edilen düzgün ve zevk aldığım işlerde de çalıştım, ama genelde meslek aşkımı sınadığım bir süreç oldu senaristlik...
Nasıl başladı bu “Konuşanlar”?
2014 yılında senarist arkadaşların da ısrarıyla sürekli ertelediğim stand-up’a başladım. İlk yıllarda Leman Kültür Beşiktaş’ta çok az kişiye oynuyordum. Birkaç sene içinde kulaktan kulağa yayılarak dolmaya başladı salon. Hatta bazı gösterilerimde kuyruk oluyordu. 10 defa, 15 defa gelen, artık arkadaşlarıma dönüşen birçok seyircim oldu. Ünsüz olmama rağmen zor da olsa stand-up’tan geçinmeye başladım ve piyasada çalışmayı tamamen bıraktım. Artık sadece komedyen olarak kendime proje yazacak ve hayata geçirmeye çalışacaktım. “Konuşanlar Talk Show” da o sürecin bir ürünüydü.
“Her kesimden vatandaş geliyor gösteriye. Başörtülü de var, mini etekli de, iş insanı da var, işsiz de, her düzeyden öğrenci var. İlkokul mezunu da var, Yale Üniversitesi mezunu da! Mekâna girerken birbirinden bu kadar farklı görünen bir sürü insan, gösteri başladığında aynılaşıyor! Yıllarımızı, eksiklerimizi birileri yakalayacak diye telaşla geçirmişiz, oyunda hep bir ağızdan eksiklerimize gülüyoruz! Ne yapalım, utanalım mı! En çok da zaafın sahibi gülüyor kendine. Herkes aynı yaşta, herkes aynı statüde, aynı memleketten oluyor. Önce çaktırmadan birbirini süzen ve göz göze gelmemeye çalışan bir grup yabancıdan oyun bittiğinde arka sırada geyik yapan lise arkadaşlarına dönüşüyoruz. Gülünce herkes eşit oluyor! Dışarıda bütün negatifliğiyle saldıran, neşesizliğe özendiren, mutsuzluğu ideal kabul eden saçma atmosfere inat, ayı gibi gülüyoruz!” |
Format tamamen sana mı ait?
Tamamen bana ait. İlk kez 2016 Şubat ayında yazdım. Ama görüştüğüm yapımcıları ikna edememiştim. Rafa kaldırmıştım. Yıllar sonra başka bir iş için bir araya geldik arkadaşlarla. O işle ilgili problemler çıktı. Yönetmen Sultan San ısrar etti senin daha önce yazdığın talk show’u yapalım diye. İkna oldum. Çekmeye başladık.
Konuşanlar için bir tanımlama yapsan ne derdin?
Pek çok alt tanım yapılabilir ama en üstteki başlık sanırım talk show olur. Herkesin konuk, herkesin seyirci olduğu, program içindeki her şeyin ve herkesin programa etki ettiği tepeden tırnağa gerçek bir şov. Onun dışında bir sinema eleştirmeni, yazısında “sıradan vatandaşın magazini” gibi bir tanımlama yapmıştı. Sanırım o da doğru bir tanım olur.
“Küfür ederek güldürmeye çalışmak... İçinde zekâ yoksa güldürmez. Bu, hayatı boyunca şaka yapmayanların yanılgısıdır genelde. Şaka yapmak kolay değildir.”
Sence insanlar bu formatı neden sevdi? Ekşi Sözlük’te biri senin için “İçimizden birisi” demiş örneğin…
Tabii ki öyleyim. Ama programın tutmasındaki tek sebep bu değil. Çok gerçek bir program. Her şey doğaçlama. Bir de komik program gerçekten.
İzlemeye gelenlerin cinsel yaşamlarından hatta eşlerini aldattıklarından bile rahatlıkla bahsettiğini görüyoruz. Bu samimiyeti neye bağlıyorsun?
Bu samimi ortamı, seyircinin bizim samimiyetimizi, derdimizin iyi niyetle gülüp eğlenmek olduğunu görmesine bağlıyorum… Amacımızın kimsenin zaafı üzerinden prim kasmak olmadığını görüyorlar.
GÜLE OYNAYA ÇIKTIK SALONDAN
Pandemi sürecinde kültür sanat emekçileri ciddi zorluklar çekiyor. Sende durumlar nedir?
Bu ülkede kültür sanat hep pandemi dönemindeydi. Ben 30 yaşına geldim geçiyorum. Bütün iktidarlarda üvey çocuktu kültür sanat. Ancak sağlık, beslenme gibi temel ihtiyaçlar giderildikten sonra ilgi gösterilebilecek bir konu. Pandemide de bu temel ihtiyaçlar arttığı ve aksadığı için sanat konusu daha da taça atılıyor.
Bundan sonrası için farklı planların var mı?
Tabii ki var. Ocaktan itibaren program formatına yenilikler koyacağım. Bir de farklı projeler var yapmak istediğim, onları hayata geçireceğiz ekip olarak.
Güldürmek için her şeyi mubah sayanlardan mısın?
“Her şey”den neyi kastettiğinize bağlı. Çünkü her şeye gülmüyoruz ki zaten! Eğer içten kahkaha attıran bir şakaysa yapılan, zekâ ürünü bir şakadan bahsediyoruz demektir. Ki bunun da sansürü olmamalıdır.
Bozulan, sinirlenip tepki gösteren seyirciler oldu mu?
Vallahi ünsüz olduğum dönemde dahil şükürler olsun hep güle oynaya çıktık salondan.