Kolonya kokusu
Az kalsın yanıyordum bir keresinde!
Alper İzbul / Aksak DünyaGeçen bir lokantadan çıkarken kasada elime kolonya döktü dükkânın sahibi. İşte o anda çeşit çeşit anım olduğunu fark ettim. Bunlardan biri çok geçmişte de sayılmaz. 4 sene önce falandı sanırım...
İşyerinden öğle yemeği için çıkıp yakındaki bir pideciye oturmuştum. Yemeğin ardından garson arkadaş çay getirmiş ve çayı önüme bıraktıktan sonra kolonya uzatmıştı. Ben de ellerimi uzatmış ve kolonyayı kabul etmiştim. İşte ondan sonra olan oldu. Çayın yanında bir de sigara içeyim diye bir dal sigarayı dudağıma koyup çakmağı çakınca kolonya kurumuş olmasına rağmen ellerim alev almıştı. Bildiğin mavi alev...
Ellerimi deli gibi sallayarak ve üfleyerek yangını kısa sürede söndürdüm. İyiydim şükür, biraz tüy yanığı kokuyordu ortalık sadece. Tütsülenmiştim yani...
Yaklaşık bir hafta sonra yine gittiğim mekânda patron yine yanıma gelmiş, “Abi bir şey söyleyeceğim sana. Kusura bakma ama, senin parlama anını güvenlik kamerası kaydetmiş, bir haftadır açıp açıp ona gülüyorum” demişti. Ne mutlu bana ki yanarak da olsa bir insanı güldürmeyi başarmıştım.
Bir de daha geçmişe gidiyorum. 3 yaşımdan yaklaşık 10 yaşıma kadar yaşadığım nefretlik bir durum... Annemle gittiğimiz misafirliklerde, ev sahibi misafirlere kolonya ikram eder, bana da “Gel bakalım sen de buraya” dedikten sonra kafama kolonyayı dökerdi. Limon kolonyası idare eder bir şeydi de, tütün ya da lavanta gibi kolonyaların kokusu çok ağır gelirdi. Saatlerce öyle kokardım. Güzel bir şey yaptığını sanan ev sahibi resmen işkence yapıyordu bana. Neyse ki çok sık misafirliğe giden bir annem yoktu.
Zaten özellikle kadınların yoğunlukta olduğu bu misafirlikler kolonyasız da olsa benim için çok sıkıcı geçiyordu. Yaşıtım falan bir çocuk yoksa ya da frekansımın tutmadığı bir çocuk varsa iyice gerilim filmi gibi bir şey yaşıyordum.
Bir kolonya neler hatırlattı bana. Kolonya travması diye bir şey varsa sanırım benimle birlikte belki de birçoğumuz bunu yaşadı. Bana da hatırlatması düştü işte.