Kocalık parodisi gibi film

Bugün başlayan İsveç yapımı ‘Force Majeure-Turist’ hem dramatik hem de komik olmayı başaran, görülesi bir aile kurumu eleştirisi.

Sungu Çapan/Cumhuriyet

 

Fransa Alpleri’nde bol bol kayacakları, 5 günlük bir kış tatiline çıkmış, 2 çocuklu bir İsveçli genç çiftin, kaldıkları otelin pek kadraja girmeyip arkadan görünen, çığırtkan fotoğrafçısı tarafından çekilen turistik fotoğraflarını izlediğimiz, gırgır bir sahneyle açılıyor, senarist-yönetmen Ruben Östlund imzalı “Force Majeure-Turist”.

Adeta başka bir gezegene ait, göz alabildiğine uzanan, uçsuz bucaksız, mutlak bir beyazlığın hakim olduğu, yüksek dağların eteğinde kurulmuş, teleferiklerin birinin gidip birinin geldiği, tam donanımlı, modern, mükemmel bir kayak tatili tesisindeyiz. Görünürde, Vera (Clara Wettergren) ile Harry (Vincent Wettergren) adında, 13 ve 11 yaşlarındaki çocuklarıyla mutlu bir aile tablosu izlenimi veren bu İsveçli ailenin babası Tomas’la (Johannes Kuhnke) annesi Ebba (Lisa Loven Kongsli), evliliğin hala arzusunu, heyecanını, coşkusunu yitirmemiş o başlangıç yıllarındaki sıcaklığını yaşıyorlar ilk bakışta.

Yatmazdan önce banyodaki ayna karşısında karşılıklı elektrikli diş fırçalarıyla diş temizliği yapan çift önceleri gayet mutlu memnun gözüküyorlar hallerinden. Ama ilerleyen dakikalarında öyle olmadığını anlayacağımız çiftimiz, çocuklarıyla otelin restoranında öğle yemeğini yerken denetlenen bir çığ düşmesi olayına tanık oluyorlar daha sonra.

Her ne kadar denetlense de ürkütücü bir çığ sözkonusu sonuçta. Bir anda herkes şokta. Okyanus kıyılarını basıp yutan o azgın ve yüksek Tsunami dalgalarını andırırcasına, ansızın bütün oteli kaplayıp örten çığ sırasında can derdine düşüp karısını ve çocuklarını unutarak masadan kaçıyor bencil koca, ortalığı kaplayan yoğun kar sisi içinde gözden kayboluyor.

Kocalığını, babalığını bir anda unutan aile reisi Tomas sonradan çığdan korkup kaçtığını bir türlü kabullenmiyor. Kocasına duyduğu güveni sarsılan Ebba da evlenirken edilen o hastalıkta, sağlıkta, acıda, sevinçte bir olmak yeminine uymadığını sık sık hatırlatıyor Tomas’a ve ailenin dirliği-düzeni giderek bozuluyor, pek huzuru kalmıyor çığ sonrasında. Anne-babalarının ayrılıp boşanacakları korkusuna kapılarak bozuk çalan çocuklar da iyice huysuzlaşıyorlar. Karı kocanın çocuklar duymasın diye otel koridorlarında usulca yaptıkları tartışmamsı konuşmalarını, sigara molasındaki otelin oda temizleyicisi de uzaktan izliyor.

Ebba’nın sıkça dile getirdiği çığ travmasını dinleyen, ailenin aynı otelde Benny adındaki sarışın bir genç kızla kaçamak yapan sakallı dostları Mats (Kristofer Hivju) da, ikiniz için de terapiye gerek var diyor bu durumda.

Aslında aile içindeki sorunları tetikleyen çığ olayı münasebetiyle, genelde erkeğe yüklenen kurtarıcılık ve ailenin direği rolü altında kalıp zırıl zırıl ağlayarak sinir krizi geçiren inkarcı Tomas’ın düştüğü gülünecek durumları ve zavallılığını vurgularken gitgide o yüce aile kurumunun da altını oyan “Turist”te, çığın yol açtığı bu panik olma, güvensizlik halleri ve olumsuzluk havası, ailenin Mats gibi dostlarına da yansıyor doğal olarak.

Otel görevlisinin zoraki röntgenciliğiyle giderek oluşan tekinsiz atmosferin yayılmasıyla ve Tomas’ın insanlık hali gereği, zaman zaman güdülerine teslim olup karısına yalan söylediğini, hatta onu aldattığını da itiraf etmesiyle, karanlık bir finale varacağını düşündüren film baştaki o mesut aile tablosuna dönüş yapan, tozpembe bir mutlu sona dümen kırıyor.

Tatilin son gününde, çoluk çocuk çıktıkları son gezi sırasında, bu kez Tomas ansızın bastıran kar tipi içinde panikleyip yiten karısını bulup kucağında getirerek ailenin direği olduğunu kanıtlıyor bu mutlu finalde.

Mesleğe kısa film ve belgesellerle başlayıp 2011’da “Oyun” adlı ilk filmiyle ünlenen İsveçli sinemacı Ruben Östlund’un senaryosunu yazıp yönettiği ve Jacop S. Schulsinger’le birlikte montajını da yaptığı, ailenin 5 günlük kayak tatilini gün gün anlatan, bir yastıkta kocamanın hiç de öyle kolay olmadığını düşündüren, ikinci uzun metrajı “Turist”, seyri içinde bulunduğumuz mevsime de uygun, ilginç bir İsveç yapımı.

Çağrıldığı festivallerden ses getiren “Turist”, 2014’ün Cannes’ında da, (Macar filmi “Beyaz Tanrı”nın en iyi film seçildiği) Belirli Bir Bakış bölümünde jüri ödülünü kazanmış, bizde de ilk kez Filmekimi’nde gösterilmişti.

2 saat süresince perdede kurulan gergin bir atmosferle incelikli bir humorun dengelendiği, iyi çekilmiş ve oynanmış, kameraman Fredrik Wenzel’in nefis görüntüleriyle de göz alıcı ve yer yer fantastik bir görsellik kazandırdığı, çok bildik bir klasik müzik parçasının da leitmotiv gibi, tam yerinde ve dozunda kullanıldığı, sofistike, parlak ve kesinlikle görülesi bir film kısacası “Turist”.

Önümüzdeki günlerde dağıtılacak olan Oscar ödüllerinde de İsveç’in en iyi film adayı seçilen “Turist”, şimdiye kadar seyrettiğimiz, konu ettiği aile kurumu ve erkeklik halleriyle ödün vermeksizin dalga geçerken, matrak ve rahatsız edici de olabilen, ayın en sevimli ve eğlenceli filmlerinden biri.