Klasik müziğin ve müzisyenin dostuydu
Geçen hafta hayatını kaybeden emekli general Aytaç Yalman’ın büyük bir arşivi vardı.
Evin İlyasoğluGeçen hafta koronavirüse kurban giden ilk vatandaşımız, emekli Orgeneral Aytaç Yalman, aynı zamanda derin bir müzikseverdi. Klasik Batı müziği ve klasik Türk müziğine meraklıydı. LP ve CD’lerle, müzik kitaplarıyla dolu zengin bir arşivin sahibiydi. Müzikte kendini yetiştirmiş, kitaplar ve opera librettoları yazmıştı. Yoğun devlet görevi gezilerinde bile o kentin müzik etkinliklerine katılır, Türkiye’deki konserlere gider, sanatçıları kutlar, destek olurdu. Aytaç Yalman, 2004 yılında başlayan ve halen “Bodrum Festivali” olarak devam eden Turgutreis D-Marin Festivali’nin de fikir babasıydı. Dünyada ilk kez bir marinanın çekek yerinde klasik müzik dinletmek, dünyanın en ünlülerini orada konuk etmek ve uzun süreli bir sponsor bulabilmek cesaret işi diye düşünmüştük. Doğuş Holding’in yıllar boyu sürecek olan sponsorloğunu almak da yine Aytaç Yalman Paşa’nın öncülüğünde gerçekleşti.
Yıllar önce söyleşi
Aytaç Yalman’ın bu nitelikleri dolayısıyla 16 Aralık 2002 tarihinde onun davetlisi olarak bir söyleşi yapmak üzere Ankara’ya Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na gitmiştim. İlk dikkatimi çeken, komutanlığın her yerinde ve makam odasında sürekli klasik müzik yayını yapılmasıydı. Üstelik bilen birinin özenle seçtiği, kolay dinlenecek zevkli yapıtlardı.
O güne dek müzik dünyasının içinden ve dışından pek çok kişiyle söyleşi yapmıştım. Ama bir generalle ilk kez konuşacaktım. Yalman Paşa, çoksesliliğin evrenselliği, insanın hangi meslekten olursa olsun bir sanat dalıyla iç dünyasını zenginleştirip mizacını yumuşatabileceği, hoşgörülü olabileceği, felsefi boyut kazanabileceği konusunda ince mesajlar verdi.
“Sizden bu konuda bir söyleşi teklifi alınca, ben de sanat ve müzikle olan ilişkimi sorguladım. Sanatla olan ilişkimi yeniden değerlendirme imkânı verdiniz bana” diyerek söze başladı.
Babasının ailesi dört kuşak askermiş. İstanbullu olan annesi Feyzi Ati mezunuymuş. Oğlunu da bu okulun ilk bölümüne yatılı vermiş. İki haftada bir Darülbedayi’deki tiyatroya götürürlermiş. Yedi yaşında Shakespeare’in piyeslerini izlemiş. Tiyatro merakı öylesine kanına girmiş ki Ardahan’da görevliyken üç gün gidip üç gün dönmeyi göze alıp İstanbul’da oynayan Haldun Dormen’in “Bit Yeniği” adlı piyesini izlemiş. Yıl 1961. Meslek yaşamının ilk yılları, Rus sınırındaki evinde Dostoyevski romanları okuyarak ve Rus Beşleri’nin ve Çaykovski’nin eserlerini dinleyerek uzun kış gecelerini geçirmiş. Orada, o sırada vatani görevini yapan Ankara Operası’nın tenorlarından Edip Arman’la tanışmış: “Edip Arman ile uzun müzik sohbetleri yapardık. Bana 33’lük bir plak armağan etmişti: Sarasate’den Zigeuner Weisen. İşte o derin müzik sohbetleri bugünkü müzik tutkumun temellerini atmıştı.”
‘Tamamen kendimi yeniliyorum’
Göreviniz ve sorumluluklarınız çok ağır. Böylesi somut bir dünyanın insanı olarak müzik gibi soyut bir sanata merakınızı nasıl açıklıyorsunuz?
“Klasik müzik bende bir hoşgörü ortamı yaratmıştır. Dışarıdan askerleri sert, kararlı görürler. Ama bu sert görünüşün altında bir hoşgörü dünyası da, bir demokratik yapı da vardır. Müzik merakım benim meslek hayatımdaki başarıyı da ateşlemiştir” demişti.
n Helikopterinize binip Irak’ta bir müzakere yapmaya gidiyorsunuz, o ortamda bir ezgi gelir miydi kulağınıza?
“Gelirdi tabii. Mesela Kuzey Irak’ta bir operasyonda iken karanlığın ortasında ilerliyorduk. Dağa tırmandıkça 15-20 dakika boyunca Mussorgsky’nin “Çıplak Dağda Bir Gece’sini ruhumun derinliklerinde yaşadığımı hissetmiştim.”
Bugüne dek yüzlerce opera izlemiş, binlerce plak satın almış. Yurtdışına gittiğinde sadece plak alıyor, fırsat bulduğunda konser ve opera izliyor. Çin’den Amerika’ya dolaştığı her yerde yetkililer ona önceden bale, opera ve konserler için yer ayırmışlar. Plakları arasında da neler yok ki: “Osmanlı öncesi Anadolu müziğinden Mezopotamya müziğine, Kipti müziğinden, Endülüs müziğine, zenci müziğine kadar.”
Bandoların önemi
Aytaç Yalman bandoya da ayrı bir önem vermişti. Jandarma Bandosu’nun pop müziği sanatçılarıyla 13 marşlık bir albüm çıkarmasına ön ayak olmuştu. Avrupa ve Akdeniz’in Jandarma Birliği Başkanı olduğu sırada çeşitli ülkelerin bandolarını davet edip bizim bandolarımız, mehteran, senfonilerimiz ve opera sanatçılarımızın da katıldığı konserler düzenledi. Jandarmanın 156. kuruluş yılında Jandarma Bandosu ve CSO’yu birleştirdi. Onun Kara Kuvvetleri Komutanlığı döneminde Türkiye’de ilk kez uluslararası bir bando festivali düzenlemişti.