Klarnet ve Romanlığım benim şansım
Hüsnü Şenlendirici, Sakız Adası'ndan Yunan müzisyenlerle yaptığı albümde Ege'nin iki yakasından ezgilere nefesini veriyor.
cumhuriyet.com.trKlarnet sanatçısı Hüsnü Şenlendirici ile Yunanlı Chios Üçlüsü (Trio Chios) “Ege’nin İki Yanı” albümünde ortak ezgileri çalıyorlar. Trio Chios’un buzuki tınılarıyla Şenlendirici’nin klarnet nağmeleri “İzmir’in Kavakları”ndan “Kadifeden Kesesi” şarkılarında buluşup iki kıyının hüzünlerini, neşelerini anlatıyor.
Trio Chios, Sakız Adası’nda yaşayan iki kardeş ve çocukluk arkadaşı üç müzisyenden oluşuyor. Şenlendirici, gitar, lavta ve vokalde Markellos Poupalos, kemanda Stamatis Poupalos ve buzukide Manolis Stathis’den oluşan Trio Chios’u 5 ay önce İstanbul’a geldiklerinde Babylon’da verdikleri konserde dinlemiş ve birlikte çalmak istemiş: “Trio Chios tam Yunan, ada müziğini, virtüözite olarak değil ama gerçekten özünü çalan bir grup. Kısa zaman sonra bir araya geldik, 3-4 gün prova yaptık, 3-4 gün de kayıt yapıp albümü çıkardık. Albümü toplam 15 günde bitirdik. Albümün enteresan taraflarından biri de toplu kayıt yaptık, hep birlikte girdik çaldık.”
Bizim şarkılarımız
“Ege’nin İki Yanı” albümünü, Trio Chios ve Şenlendirici’nin yanı sıra Aytaç Doğan kanunu, Emrah Günaydın bas gitarı, Yaşar Akpençe darbukası ile renklendiriyor, şarkıları Merve Özbey seslendiriyor: “Hem Türkçe hem Yunanca şarkılar olsun istedik. Hem Türkçe hem Yunanca olan şarkılar var, biz ‘bizim’, Yunanlılar ‘bizim’ diyor. Tam olarak kimin olduğu belli olmayan anonim şarkılar da var, enstrüman parçalar da var. Repertuvara baktığınızda yarısından fazlasını Türkler biliyordur ve Yunanlılar da biliyordur. Ben de bazı Yunanca şarkıları bilmiyordum. Sonradan öğrendiğim Türkçesi olan Yunanca şarkılar çıktı. Kapaktaki gibi zeytin tadında.”
Gel Gel Kayıkçı
Albüm Sadeddin Arel’in “Nihavent Peşrev” eseri ile başlayan albümde Markellos Poupalos, Yesari Asım Arsoy’un unutulmaz “Bekledim de Gelmedin” şarkısını da, Derveniotis Theodoros’un muhteşem “Pare Ta Hnaria Mou” adlı bestesini de, “Gel Gel Kayıkçı” adlı anonim şarkıyı da aynı içtenlik ve duygusallıkla okuyor. “Şeftalisi Ala Benziyor” şarkısında Yunanca sözleri Poupalos seslendirirken Merve Özbey Türkçe sözlerle karşılık veriyor. “Ada Sahilleri”, “Bergama Zeybeği” yine çok sevilen anonim şarkılarla devam ediyor: “Yunanlılar ve Türkler, bu albümü aynı yakınlıkta dinleyecekler, aynı şeyleri hissedecekler. Selanik’te sahilde dolaşıyormuş gibi bir havası var şarkıların. Buzuki, lavta sesi, kemancının yorumu. Ege kokusu var yani. Çok iddialı bir albüm değil ama bunlar benim arşivimi büyütüyor. Klarneti Yunanlılar en az Türkler kadar çok sever, hatta belki daha çok severler. Dünyanın farklı yerlerine gidip Afrikalılarla, İsveçlilerle, Hintlilerle çalıyorum. Onlarla enteresan ama zor olabiliyor. Benim müziğim değil, dizileri, gamları değişik ama Yunanlılarla o problemi hiç yaşamadım. Sevdiğim, dinlediğim, çaldığım müzik zaten. Türk müziği kadar rahattım.”
Müziğim de hayatım da oturdu
Şenlendirici, albümdeki eserlerde klarnetiyle ön plana çıkmayı değil, müziğin akışına uymayı tercih ediyor ama İzmir’in Kavakları’nda ustalığını da hissettiriyor: “Burada iddialı çalsan ne olur, kendini yırtsan ne olur? İşin hakkını vermek için asılmak değil de adam gibi oturaklı bir klarnetçi olarak çaldığımı düşünüyorum. Artık yaşım da ilerliyor ya. Belki beş sene önce olsa daha deli çalabilirdim. Ama şimdi daha oturmuş şeyler var, hayatımda da müziğimde de. ”
Berklee’de seminer vermenin gururu
Bergama’da müzisyen bir babanın çocuğu olarak düğünlerde çalarak büyüyen Hüsnü Şenlendirici, geçen aylarda dünyadaki sayısız müzisyenin eğitim görme hayalini yaşadığı ABD’nin Boston kentindeki ünlü Berklee Müzik Okulu’nda seminer vermekten büyük bir mutluluk duymuş: “Düğünlerde çaldım, hâlâ da çalıyorum. Yılda iki-üç kez Amerika’ya giderek genellikle Newyork’ta çalarım. İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’ndan 4. sınıfta İngilizce yüzünden atıldım. Bitiremedim, bitirsem ne güzel olurdu. Ama bunun üzerine Berklee’ye gidip ders vermek çok keyifliydi. 30-35 kişilik bir orkestra vardı. Laço Tayfa’dan Hüsnü Klarnet’ten benim şarkılarıma çalışmışlardı. Hintli, Pakistanlı, Venezüellalı.. dünyanın dört bir yanından gelip hepsi farklı enstrüman çalan müzisyenlerle çaldık, sol klarneti anlattım.”
Lazkiye’de konser
Değişik müzisyenlerle farklı projeler yürüten Şenlendirici, gitarda Serhan Yastıman, basta Emrah Günaydın, davulda Erhan Seçkin’den oluşan “Hüsn-ü Quartet” ile beş yıldır birlikte konserlere çıkıyor: “Konuk sanatçılarımız da oluyor. Suriye’de Lazkiye’de caz festivalinde yaklaşık 2 bin 500 kişiye çaldık, yıkıldı orası. ‘Allahın nefesi’ diye pankart açtılar. 10 sene önce de Hindistan’a ‘dünyanın yaşayan efsanesi, dünya mirası’ denilen Zakir Hüseyin’in kendisi gibi efsane olan babası Alar Akka için düzenlediği anma gecesine katıldım. Bombay’da 3 bin 500 kişilik salonda çaldık.”
Roman açılımı
Bugünlerde Roman müzisyenlerle röportajlarda olduğu gibi konu “Roman açılımı”na gelince Şenlendirici, “Türkiye’de yaşayan bütün farklı kökenlerdeki insanlar gibi işsizlik en büyük sorun bence” diyor ve Roman çocuklarının müzik eğitiminden söz ediyor: “Birçok bakış açısı var, herkes benim gibi düşünmüyor. Ben bütün Romanlar adına konuşmuyorum, kendi adıma konuşuyorum. Kimi ‘hor görülüyoruz, bizi kabul etmiyorlar’ diyor. Önce biz kendimizi kabulleneceğiz. Adam belli bir noktaya gelmiş, ünlü bir müzisyen olmuş, işadamı olmuş, Roman olup olmadığını bilmiyorsun. Romanları hâlâ Gırgıriye’deki gibi zannediyorlar. Hiçbir filmde bizim kültürümüzü doğru şekilde yansıttıklarını görmedim. Hep kendi içlerinde topluluk halinde yaşıyorlar. Ama iç içe yaşamak güzel oluyor. Ben de Begama’da Roman mahallesinde büyüdüm. İlkokulu bitirene kadar Bergamada’ydım ama etkisini hep taşıdım. Bir komşum bakıyorum trompet üflüyor, bir bakıyorum öbür komşudan keman sesi geliyor. O yüzden şanslıyım yani. Bu bana verilmiş bir şans klarnetim ve Romanlığım.”