KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı: İlhak kimseye yaramaz
Cumhuriyet’i makamında kabul eden KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı, ‘Hiç kimseye kardeşim git de başının çaresine bak denilmeyecek. Herkes ancak evinden ve işinden emin olduktan sonra yer değiştirecek’ diye konuştu.
Demet YalçınBizden kaynaklı olmayan nedenlerle çözemiyorsak, Kıbrıs Türk’ü yola mevcut devleti ile devam eder. B planı, C planı diye başka seslendirmeler var. Türkiye’ye ilhak gibi. Bunlar bizim gündemimizde yer almayan konular. Böyle bir gelişme ne bize ne Türkiye’ye yarar.
Uzlaştığımız bir harita yok. Rumlar bizim Cenevre’de sunduğumuzu reddetti biz de onlarınkini reddettik. Toprak başlığında uzlaşma yok. Şu anda BM’nin kasasında olan haritalar artık en son çıkacak. Haritaların beklediği kasanın kapısı her şey bittikten sonra açılacak.
-Çözümsüzlük durumunda ne olacak?
Vicdani bir sorumluluk duygusu ile bu göreve geldim. Bunun gereklerini yerine getirmeye çalışıyorum. Bunca kararlılığımıza rağmen Rumlar çözüm doğrultusundaki kararlılığımızın ayrımına varmazsa ve gerçekçi olmayan tutumlarını sürdürürlerse, o zaman Kıbrıs Türk’üne mevcut devleti ile yola devam etmek kalır. Eğer çözümü sağlayabilirsek KKTC, çözüm ile birlikte federal yapıda yerini alacak Kıbrıs Türk Kurucu Devletine dönüşecek. Zaten bir devlet aygıtımız var, yeni duruma uyarlayacağız. Rumların tavrı yüzünden yapamıyorsak, biz devletimizden vazgeçecek değiliz. Ya dönüşecek, evrilecek bir kurucu devlet şeklini alacak ya da bu şekilde yoluna devam edecek. Elbette tercihimiz çözüm. Ama bizden kaynaklı olmayan nedenlerle çözemiyorsak, Kıbrıs Türk’ü yola mevcut devleti ile devam eder. B planı, C planı diye başka seslendirmeler var. Türkiye’ye ilhak gibi. Bunlar bizim gündemimizde yer almayan konular. Böyle bir gelişme ne bize ne Türkiye’ye yarar.
Haritalar kasada
-Halkın korkusunun sesi olacağım. Rum koçanlı evde oturuyorsam ne olacak?
Önce toprak ile mülkiyeti birbirinden ayıralım. Toprak düzenlemesi olacağı, öteden beri biliniyor ve en baştan beri bir başlık olarak müzakere sürecinde yer alıyor. Mülkiyette ise tazminat, takas, iade ve kısmi iade seçenekleri var. Kuzey’deki mülklerin üçte ikisinin bizim mülkiyetimizde kalması konusunda Annan Planı döneminden gelen bir anlayış var. Bunun ayrıntıları tamamlanmadı ama kaba olarak üç aşağı beş yukarı bu şekilde olacak. Rumlardan kalan evlerde yaşayan insanlarımızın ise hiçbir şekilde mağdur olmasını istemiyoruz. Bu sorun büyük oranda tazminatlarla halledilecek.
-Kapalı Maraş?
Harita konusunda yer adı vermeyeceğim çünkü bu konuda herhangi bir spekülasyona neden olmaya gerek yok. Üzerinde mutabakat olan sadece orandır. Uzlaştığımız bir harita yok. Rumlar bizim Cenevre’de sunduğumuzu reddetti biz de onlarınkini reddettik. Dolayısıyla toprak başlığında uzlaşma yok. Şu anda BM’nin kasasında olan haritalar artık en son çıkacak. Her şeyi bitireceğiz, haritaların beklediği kasanın kapısı ondan sonra açılacak. Onun üzerinde artık çok küçük oynamalar olacak. Zemini çok büyük ihtimalle bizim haritamız oluşturacak. Onların haritasının baz alınması mümkün değil, bunu daha ilk günden açıkladım, o haritayı Kıbrıs Türk’ü kabul edemez. Bizim çalışmamız üzerinde çok az oynamalarla ancak bir yere varılabilir. Orada da mümkün olduğu kadar az sayıda insanımızın yer değiştireceği formüller bulma arayışındayız.
‘Başının çaresine bak’ denmeyecek
Ayrıntılara giremem ama genel ilke kimseyi huzursuz, rahatsız etmeye gerek olmadığıdır. 43 yıl geçti insanlarımız yerleşti. Rumların da 43 yıldır Güney’de yeni hayatları oldu. Toprak düzenlemesi yapılacak ancak mümkün olan en az sayıda insanın yer değişmesini hedefleyeceğiz. Bu bir. İkincisi ise hiç kimse uygun bir yuvaya muadil bir yere ve iş imkânına kavuşmadan yerinden edilmeyecek. Hiç kimseye “kardeşim git de başının çaresine bak” denilmeyecek. Herkes ancak evinden ve işinden emin olduktan sonra yer değiştirecek. Bunlar zordur ama mümkündür. Zoru başarmadan da halkımıza en ufak bir rahatsızlık vermeyeceğiz.
-Rum yerleşiminin Kuzey’de serbest hale getirilmesi ileride Kıbrıs Türklerinin aynı Batı Trakya’da olduğu gibi azınlık haline gelmesine neden olur mu?
Böyle bir tehlike olmayacak. Bazı yanlış anlamalar var. Kuzey Kıbrıs bir yerleşim alanı. Boş bir yer değil. Kalma hakkı (right of abode) hiçbir siyasi ve başka hak içermeyecek şekilde söz konusu olabilecek. Diyelim ki bir Rum veya emekli Türk eski köyüne gidip yazlık bir ev yapmak ister. Bunu yapabilecek. Sınırlı bir büyüklüğe kadar mülk edinme söz konusu olabilecek. Kuzey Kıbrıs’taki mülklerin nasıl edinileceği ile ilgili düzenlemeleri Kıbrıs Türk Kurucu Devleti yapacak. O düzenlemeler içinde biri gelip bir daire almak istiyorsa alabilecek. Bu şekilde kalma hakkı, hiçbir siyasi hakkı içermeyecek, başka haklara evrilmeyecek. Yasal ikametgâhları da kendi bölgelerinde kalacak.
Zemini olmayan kaygılar
-Yani Kıbrıs Türkleri azınlık haline gelir mi?
Kesinlikle olmaz. Bunun söz konusu olması için bir neden yoktur. Sadece yıllar içinde yüzde 20’yi geçmeyecek kadar legal domicile dediğimiz yasal ikamet hakkı verilecek. Bu hiçbir köyde ve beldede yüzde 20’yi geçmeyecek. Bu sınırlandırılmış maksimum düzey olacak.
-Bu mülkiyet dışında, alınacak haklar dışında, yüzde 20’den bahsediyoruz? Kaydırma dışındakiler mi?
Kuzey’de kalacakların hepsi. Yani yasal ikametini Güney’den iptal edip de Rum yönetimi altında yaşarken “Ben Türk yönetimi altına gidiyorum, Güney’deki ikametgâhımı da dağıtıyorum. Kuzey’de yasal ikamet sahibi olacağım. Vergimi de oraya ödeyeceğim” diyecek, gelecek ve bu en çok yüzde 20 olacak. Yüzde 20’yi aşamayacak ne bir köyde ne bir kasabada ne bir kentte. Oralarda da sadece yerel seçimlerde oy hakkı tanınacak. Onun dışında başka hakkı olmayacak. Varılan mutabakat bu yöndedir. Hiçbir zaman azınlık olacağız gibi bir kaygımız olmayacak.
-Bir arada yaşanmayacak sonuçta.
Daha ziyade yan yana yaşama söz konusu olacak diye düşünüyorum. Görünen odur. Karpaz’da 74’ten beridir 500 civarında Rum yaşıyor. Geçmişte yaşanan travmaların izleri hâlâ var. Ancak insanlarımızı korkutuyorlar; azınlık olacaksınız, şu olacaksınız bu olacaksınız diye. Gerçekte zemini olmayan kaygılardır.
Türkiye’ye yükümüz azalacak
-Kuzey Kıbrıs bütçesinin dörtte biri Türkiye’den karşılanıyor. Çözümde Kuzey Kıbrıs ekonomi haritasını nasıl belirleyecek? Bu paralar gelmeye devam edecek mi?
Çözümde imkânlar çok farklılaşacak. Biz tabii ki Türkiye ile mali işbirliğimizi, ilişkimizi yitirmeyeceğiz. Bazıları diyor ki “Türkiye ile şimdi anlaşma yapabiliriz, artık yapamayacağız”. Türkiye ile olan ilişkimizi koparmadan daha ötesiyle de anlaşmalar yapabileceğiz. Bunun içerisine Türkiye ile olan mali işbirliği, ekonomi anlaşmaları da dahil ve devam edecek. Ama Türkiye’ye olan yükümüz gittikçe azalacak. Basit bir örnek vereyim: Çözümle birlikte tüm ada Avrupa Birliği’ne girmiş olacak. NUTS 2 diye bir kavram var. AB içinde olan bir ülkenin yardıma en çok muhtaç olan bölgelerine bu yapısal fonlardandaha fazla katkı yapılır. Bizim bölgeyi NUTS 2 dediğimiz bölge tanımına dahil etmeyi kabul ettiler. Dolayısıyla bizim bölgemiz bir çözümden sonra AB’den daha çok maddi yardım almaya
hak kazanmış olacak.
-Buna ek olarak ekonomik yapı nasıl olacak?
Federal cumhuriyetin bütçesinin kalkınmaya ayrılmış olan bölümünün altıda beşi ekonomilerimiz dengeye girene kadar Kuzey’e harcanacak. Bu konuda Rum tarafı ile uzlaşmaya varıldı. Bunun yanında çözümle birlikte ekonomi ciddi bir sıçrama gösterecek. Turizm canlanacak. Eğitim daha da gelişecek. İnşaat sektöründe ciddi gelişmeler olacak. Ekonomik örgütler de bu görüşte. Kuşkusuz bazı sektörlerde geçiş dönemlerine ihtiyacımız olacak. Bu konularda da titiz çalışmalar yapılmaktadır. Gerekli tedbirler aldığımız sürece de bir sıkıntı değil, tam tersine ekonomik bir sıçrama söz konusu olacak.
Kıbrıs doğalgazı için en kestirme yol Türkiye
-Çözümün Doğu Akdeniz’deki enerjiye etkisinden de bahseder misiniz?
Çözümün enerji konusunda da açacağı yeni işbirliği alanları önemli. Doğu Akdeniz’de bulunan miktarlar belki Mısır ve İsrail’den daha zengin; Rum tarafının yaptığı kazılarda Afrodit parselinde çıkanlar onlar kadar zengin olmayabilir. Ancak incelemeler, bu yatakların Kıbrıs’ın sularına da devam ettiği ve orada da zengin yataklara ulaşma ihtimalinin olduğunu gösteriyor.
-Bu yataklar Güney’de mi? Kuzey’de mi?
Güney’dedir. Mesela bu Afrodit yatağı Leviatan yatağının çok yakınındadır ancak şimdi yapılacak olan araştırmalarda Mısır’ın Zhor yatağı Doğu Akdeniz’deki en zengin rezerv olarak bulundu. Güney Kıbrıs’ın araştırma yapmak üzere ihaleye çıktığı bazı parseller sadece 6 km uzaktadır bu yerden. Doğu Akdeniz’deki bu doğalgazın su yüzüne çıkarılması ve Avrupa’ya taşınmasının en kestirme yolu Türkiye’dir.
-Bu noktada Türkiye’nin İsrail ile ilişkileri de önemli.
Elbette. Türkiye’nin İsrail ile ilişkileri rayına oturuyor. Kıbrıs sorununu da çözdüğümüz takdirde İsrail ve Kıbrıs gazını birleştirip Türkiye üzerinden, hem Türkiye’nin ihtiyaçlarına hem Avrupa’ya sevk etmek en kısa, en mantıklı, en ucuz yol. Bu, Türkiye’yi de güneyinden enerji koridoru haline getirecek olan bir konu.
-Özel bir elektrik projesi de vardı bu tamamen netleşti mi?
İkinci bir konu, elektrik olayı. Şu anda bir proje gündemdedir. İsrail, Güney Kıbrıs, Girit ve Yunanistan ana karasından Avrupa’ya bağlanması projelendiriliyor. Bunun yerine bir Kıbrıs çözümü bize İsrail - Türkiye - Kıbrıs bağlantısını getirecek. Türkiye, Yunanistan ve Bulgaristan ile istediği zaman enterkonnekte olabiliyor. Bu çok daha kısa, çok daha az maliyetli ve Ortadoğu’yu Avrupa’ya bağlayacak bir elektrik şebekesi haline gelecek. Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a su geldi. Düşündüğünüz zaman doğalgaz, elektrik ve su gibi üç önemli konuda Türkiye’nin Güney Kıbrıs ve Kuzey ile birlikte Yunanistan ile ve diğer bölge ülkeleriyle hemen bir işbirliği noktalarının mümkün hale gelebileceğini görüyoruz. Bu olmadığı zaman ise bir gerginlik bir çatışma alanı.
-Aslında bir savaş potansiyeli...
Savaş kelimesini kullanmak istemiyorum. Bir yanda tüm tarafların kazançlı çıkabileceği, yararlanabileceği bir potansiyel ama öbür yanda da bir çatışma potansiyeli. Benim tabii ki tercihim barıştan, işbirliğinden, birlikte kalkınma ve gelişmeden yana.
Faydalarını görüyorlar
-Peki, Rumlar açısından bakarsak...
Rumlar bugün Türkiye’nin limanlarını kullanamadıkları için, hava sahasını kullanamadıkları için zarar ediyor; gelen giden uçaklar daha fazla yakıt tüketiyorlar. Bunların bedeli milyonlarca dolardır. Türk-Rum, Yunan ve Türkiyeli iş insanları ortak bir platformda bir araya geliyorlar. Çözümü destekleyen açıklamalar yapıyorlar. Birlikte iş yapmanın getireceği faydaları görebiliyorlar. Zaten emek örgütleri, çalışanlar ve sendikalar öteden beri Türk’ü ile Rum’u ile çözüme destek oldular.
TÜRKİYE-AVRUPA İLİŞKİLERİ İYİYE GİDECEK
-Senaryo böyle olursa, bu durum Türkiye-AB ilişkilerini nasıl etkiler?
Ben inanıyorum ki gelişen Türk-Yunan ilişkileri Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerini de etkileyecektir. Şu anda 8-10 tane kapalı başlık var, Rumların bloke ettiği. Onlar hemen açılacak. Türkiye’nin AB üyeliği görünür, gelecekte olur mu diye sorarsanız, onu bilemem. Türkiye’nin bu konuda ne kadar isteği kalmıştır, AB ne kadar kucaklamaya hazırdır bilemem ama şunun da farkındayım ve doğru olduğuna da inanıyorum; Türkiye AB ile bütün köprüleri atmak istemiyor. Bunlar konuşuluyor, tartışılıyor. Bütün bu gelişmelere ek olarak Kıbrıs sorununda bir çözüm en genel anlamda Türkiye ile Avrupa ilişkilerini daha iyiye götürecek. Bu da hem Türkiye hem de Avrupa için iyi bir şey.
Mülkiyet sorunu için tazminat, takas ve iade
-2003 yılında bir Rum tarafından dava açılmıştı. 1974 sonrasında evini kullanamadı diye. Bu davalar devam ediyor mu?
Mülkiyet sorunu ancak bir çözüm ile aşılacak. Bu konuda Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumların eşit sayıda temsil edileceği komisyonlar oluşacak. Buradaki hakim düşünce mülkiyet sorununun büyük oranda tazminatlarla çözüleceğidir.
6 bin başvuru
-Bunu biraz açar mısınız?
Tazminat, takas ve iade söz konusu olacak. İade edilebilecek boş durumda mallar var. 1/3’ü geçmemek ve üçte ikisinin Kıbrıslı Türklerde kalması şartıyla kısmi bir iade söz konusu olabilecek. Bu konuda henüz tam bir mutabakat sağlanmadı ama eğilim bu yöndedir. Bahsettiğiniz dava Loizidu davasıdır. Türkiye 2003 yılında o kadına 1 milyon Euro ceza ödedi. O da mülkiyetinin bedeli olarak ödenmedi. Mülkiyetini kullanamadığı için kullanım kayıp bedeli olarak ödendi. Mülkiyet hakkı yine Rum tarafında kaldı. Zaman içerisinde AİHM’in önerisiyle ve Türkiye’nin de desteğiyle 2005 yılında Taşınmaz Mal Komisyonu kurduk. Bu komisyona Rumlar başvuruda bulunuyor. 6 binden fazla başvuru yapıldı bu 10 yıl içinde. Bunların 600 civarındakinin bedeli ödendi. Yaklaşık 300 milyon Avro’ya yakın bir para ödendi. Ancak Loizidu davasından farklı olarak bu mülkler Türkleştirildi. Yani verilen bedeller sadece kullanım kaybı olarak değil, mülkiyet hakkının devrini de içerdi. Bu mülkler Türk tapusu haline dönüştü. Kuzey Kıbrıs’ta Rumların bıraktığı mülklerin toplamı yaklaşık 1.5 milyon dönümdür. Bizim Güney’de bıraktığımız mülklerin toplamı ise 500 bin dönüm. Arada ciddi bir fark var.
Havuz oluşturmaya çalışıyoruz
-Mülkiyet sorunları kökten çözülecek mi?
Bir çözüm çerçevesinde ve kolektif bir anlayış ile AB’nin de destekleriyle yaratılacak olan ve herkesin de bu konuya katkı sağlamasını temin ederek bir havuz yaratmaya çalışıyoruz. IMF ve Dünya Bankası da burada çalışıyor. Tazminat ödeyerek bu tarafta Kıbrıslı Türklerin gerek nüfus gerek mülkiyet aidiyeti bakımından çoğunlukta olacakları bir Kuzey Kıbrıs Türk Kurucu Devleti yaratmamız lazım.
-Peki, aksini düşünelim. Çözüm olmadığı takdirde bu davalar nasıl sonuçlanacak?
Şimdi eğer bir çözüm olmazsa, Türkiye aleyhinde AİHM’de çok sayıda dava açılma riski söz konusudur. Çünkü 12 yıl oldu; 6 bin müracaatın ancak 600 küsurunu ele alabildik. Kurduğumuz komisyon iş yapmıyor diye AİHM’ye yeni başvurular başlamıştır. Yani bu işi biz çözümle kökten halletmezsek, muhtemelen bu komisyon milyarlarca Avro’yu ödemeye devam edecek ki bunu da ödeyebilecek tek makam Türkiye’dir. Veyahut sistem AİHM’de çökecek ve AİHM’de bundan sonra kullanım kayıpları ödemeye başlayacağız ve mülkiyet hakkı da bu ödemelere rağmen Rumlarda kalmaya devam edecek.
NESLİMİZİN GENÇ KUŞAKLARA BORCU
-Bu oldukça ciddi bir sorun.
Bu tehlikenin çok az insan farkında. Bu çok ciddi bir konu. Bunu halledebilecek bir tek şey var. O da çözümdür veya en azından bu çözümsüzlüğün faturasının bizde kalmamasıdır. Bugünlerde bazı çevreler bana çağrı yapıyorlar, “gitme, görüşme, masayı dağıt” diye. Ama bunun arkasından ne geleceğini söylemiyor bu teklifi yapanlar. Yani görüşmediğinizde ne olacak? Müzakere etmediğinizde ne yapacaksınız, B planınız nedir? Bu soruların cevabı yok, sadece kuru retorik var. Halbuki bir çözümün çok büyük yararları var. Kıbrıslı Türkler, Rumlar, Yunanistan ve Türkiye için önemli bir işbirliği alanı ve yeni ilişkiler kurulacaktır. Artık iki tarafın korkuları yerine ikame edebileceği işbirliği anlayışları geçerli olacak ve gelecek kuşaklara artık belirsizlikten kurtulmuş bir ada bırakacağız. Bu, bizim neslimizin genç kuşaklara karşı bir ödevi, bir borcudur.