KKTC Başbakanı Saner'den Kuran kursu açıklaması: Yasaklanması gibi bir durum söz konusu olamaz

KKTC'de Kur'an kurslarının kapatılma kararına ilişkin Başbakan Ersan Saner'den yeni açıklama geldi. Saner, “Gerekli yasal düzenlemelerin yapılarak bu kurslara devam edileceğini” söyledi.

AA

KKTC Başbakanı Ersan Saner, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un "Demokrasinin teminat altına aldığı din ve inanç özgürlüğüne vurulan bu yargı darbesi asla kabul edilemez" ifadeleriyle tepki gösterdiği KKTC'deki Kur'an kurslarının kapatılması yönündeki karara ilişkin olarak, "Mahkemenin kararı ışığında gerekli yasal düzenlemeler yapılarak bu kurslara devletin ilgili bakanlık ve kurumları vasıtasıyla devam edilecektir. Kurslar doğal olarak Din İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenirken, Milli Eğitim Bakanlığı da uzman müfettişleri ile denetimlerini yapacak, kurslar sonunda verilecek belgeleri onaylayacaktır" dedi. 

Başbakan Saner, yaptığı yazılı açıklamada, KKTC Anayasa Mahkemesi'nin, bazı din görevlilerinin üyesi olduğu Hizmet Sendikasının (HİZMET-SEN) 2018'de açtığı davayla ilgili dün verdiği kararı, basında yer alan haberlerden öğrendikten sonra Din İşleri Başkanı Talip Atalay ile görüştüğünü belirtti.

Saner, Atalay'ın da basına açıkladığı üzere, söz konusu sendikanın, Din İşleri Değişiklik Yasası'nın 8B Maddesi'nin 2. Fıkrası'nın A Bendi'nde yer alan "Din Hizmetleri Eğitimi ve Halkla İlişkiler Birimi bünyesinde eğitim işleriyle görevli bakanlığın izniyle yapılan hafızlık eğitimi kurslarını düzenlemek, sınav yapmak ve başarılı olanlara hafızlık belgesi vermek" şeklinde düzenlenen ve Din İşleri Komisyonuna verilen hafızlık kursu açma yetkisinin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurduğunu kaydetti.

Anayasa Mahkemesi'nin HİZMET-SEN'in başvurusunu uygun bulduğunu ifade eden Saner, "Şimdi yapılacak olan Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararının ortaya çıkmasının ardından mahkemece eksik görülenleri gidermek ve hafızlık kurslarının devamını sağlamaktır" dedi.

Saner açıklamasında, Din İşleri Başkanlığının da devletin bir kurumu olduğunun altını çizerek "Dolayısıyla devletin dışında bir kurumun hafızlık kursları düzenlemesi diye bir şey söz konusu değildir. Din İşleri Başkanlığının dini alandan sorumlu bir devlet kuruluşu olarak ilgili bakanlık ve diğer devlet kurum ve kuruluşlarıyla iş birliği yaparak görevini yerine getirmesi gayet doğaldır ve esasen bu kurumumuzun görevidir. Anayasamız açıkça hiç kimsenin bir inancın kitabını ve esaslarını öğrenme ve uygulama hürriyetinden mahrum bırakılamayacağını yazmaktadır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi kararı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde hafızlık eğitimi kurslarının yasaklanması gibi bir durum söz konusu olamaz" değerlendirmesinde bulundu.

Mahkemenin kararı ışığında gerekli yasal düzenlemeler yapılarak bu kurslara devletin ilgili bakanlık ve kurumları vasıtasıyla devam edileceğini vurgulayan Saner, kursların doğal olarak Din İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenerek Milli Eğitim Bakanlığının da uzman müfettişleri ile denetimlerini yapacağını ve kurslar sonunda verilecek belgeleri onaylayacağını belirtti.

Saner, "Bizler anayasaya bağlıyız ve din eğitimi almayı anayasaya aykırı olarak görmüyor tam tersine vatandaşın bir hakkı, toplumsal bir ihtiyaç olarak değerlendiriyoruz. Dolayısıyla dünyanın tüm medeni ülkelerindeki düzenlemelerin benzerleri ile bu konuya bir düzenleme getirme kararlılığındayız" ifadelerini kullandı.

KKTC'de Din İşleri Başkanlığının Kuran-ı Kerim eğitim-öğretimiyle ilgili yetkisine ilişkin itirazı değerlendiren Anayasa Mahkemesi, her türlü eğitimin ancak Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığının "gözetiminde ve denetiminde" olması gerektiği yönünde karar vermişti.

ALTUN'UN TEPKİSİ

Altun, Kuran kurslarının kapatılmasına ilişkin tepki göstermiş ve şu ifadelerini kullanmıştı:

"Laikliği bu denli sığ ve yanlış bir şekilde yorumlamak temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmaya yönelik bir adımdır. Laiklik, din özgürlüğünü teminat altına alır, din eğitimini yasaklama aracı olarak kullanılamaz. Ancak jakobenler, laikliği dini değerleri ve kültürel zenginliklerimizi baskılamak için kullanırlar. Akdeniz'in ve özellikle Kıbrıs sorununun, Türkiye'nin ortaya koyduğu güçlü iradeyle uluslararası alanda daha hakkaniyetli bir şekilde tartışmaya açıldığı böylesi kritik bir dönemde alınan bu yanlış karar, Kıbrıs Türkleri'nin varlığına ve birliğine yönelik bir tehdittir.

"Karar, ideolojik ve dogmatik bir aklın ürünüdür. Laikliği bu denli sığ ve yanlış bir şekilde yorumlamak temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmaya yönelik bir adımdır. Laiklik, din özgürlüğünü teminat altına alır, din eğitimini yasaklama aracı olarak kullanılamaz. Ancak jakobenler, laikliği dini değerleri ve kültürel zenginliklerimizi baskılamak için kullanırlar."