Kimlik İnşasından Kimliklerin Ayrıştırılmasına

cumhuriyet.com.tr

Emperyalizmin, derin laboratuvarlarında imal ettiği kimliklerin ayrışma ve kavgasında hakem rolüyle yeniden ortaya çıkıp, ayrışmayı hukuksallaştırarak, mini etnisitelerin mini devletçiklerinin adil koruyuculuğuna soyunduğunu görmemek için insanın her iki gözüyle birlikte bilincinin de körleşmesi gerekiyor anlaşılan!

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş dönemlerindeki ekonomik atılımlarının, eğitim seferberliklerinin yanında Atatürk’ün kuruluşu ve çalışmalarıyla doğrudan ilgilendiği Türk Dil Kurumu - Türk Dili Tetkik Cemiyeti 1932 - Türk Tarih Kurumu - Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti 1931- ulusal dil ve ulusal kültürün geliştirilmesine verilen önemi göstermektedir. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının ortak iletişim aracı olarak Türk dilinin, Atatürk’ün tanımıyla görecekleri eğitimin derecesi ne olursa olsun “Türk çocuklarına verilecek eğitimin milli olmasının” esas alınması ulus devlet ve ulusal bilincin temel dayanağının doğru tespit edildiğini göstermektedir. Ümmetten ulusa, saltanattan Cumhuriyet’e geçiş süreciyle Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu ve ana unsuru Türklere dayalı bir ulus devletin inşası Atatürk döneminde sorunsuz ve ödünsüz sürdürülmüştür.

Çokuluslu, çok dilli, çok dinli imparatorluğun kaçınılmaz çöküşü sonrasında verilen milli kurtuluş savaşıyla kurulan Genç Cumhuriyet’in eğitim ve kültür politikalarıyla Türk ulusu ve Türk dili odaklı ulus devleti esas almasında şaşılacak bir şey yoktur. İmparatorluk coğrafyasının her parçasının elden çıkışında, farklı etnisitelerden gelseler bile, aidiyet duygusu olarak kendisini Osmanlı’ya bağlı hissedenler Anadolu’ya göçmüş, Türklüğü tercih etmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında onca kışkırtmaya, kimi feodal önderlerin işbirlikçi eğilimlerine karşın kaderini Ankara merkezli Milli Mücadele’ye bağlayıp Türk ulusunun ayrılmaz bir parçası olarak tanımlamış olan insanlarımız yine aynı doğrultuda tercihte bulunmuşlardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin önder kadrosu, milli ekonomi, ulusal duyarlılığı yüksek nitelikli bürokratik kadrolu milli devlet, uygulanacak eğitim, kültür politikaları sonucu milli bilinci yüksek bireylerden oluşturacak bir ulus amaçlamıştır.

O günün koşullarında Anadolu’nun en ücra yerlerine kadar ulaşarak yapılan dil araştırmaları, halk müziği derlemeleri, Ankara, İzmir, İstanbul radyolarında oluşturulan Yurttan Sesler korosuyla icra edilen müzik programları, kültür sanat etkinlikleri, ulus devlet, ulusal kültür politikalarının hayata geçirilmesinin somut örnekleridir.

***

Yaşadığımız süreç, Cumhuriyet’in eğitim kültür politikalarının hedeflediği ulus temelli bütünleşme yerine alt kimliklerin, dinsel ve mezhepsel tercihlerin yüceltilmesiyle ayrışmanın, yabancılaşmanın derinleşeceği bir yeni döneme girildiğini göstermektedir. Son yıllarda farklı aidiyetlerin, alt kimliklerin gündeme getirilip kutsandığı, dinsel, mezhepsel farklılıkların hatırlatılıp birbirlerine hasım haline getirilmeye çalışıldığı ısrarlı bir çabanın sürdürüldüğüne tanık olmaktayız.

Peş peşe yazılan romanlarda, anılarda, tele-vizyon dizilerinde, sinema filmlerinde insanlara psikokültürel şok uygulanmakta, ayrı kimlik, aidiyet verilmekte, Türk eksenli kültürel kimliğin reddi özendirilmektedir. Ayrı aidiyet ve ortak dil Türkçenin dışındaki arkaik diller olmazsa olmaz olarak sunulmaktadır.

***

Cumhuriyet, Atatürk, ulus devlete ilişkin motifler karikatürize edilmekte, baskının, faşizan, totaliter bir anlayışın simgeleri olarak tanımlanmaktadır.

Ayrışmayı tetikleyecek alt kimlikler yüceltilip kutsanarak benimsetilmeye çalışılmaktadır. Kimlik inşasına yönelik faaliyette bulunanlar ve ürünleri ödüllendirilmekte, yenileri için cömert destekler verilmektedir.

Yukarıda anlatılan psikokültürel kampanyaların radyoaktif serpintilerinin süreç içinde insanlarımızda yabancılaşma, ayrışma, kamplaşma ve sonuçta kavganın karşıt saflarını oluşturmaya yol açması amaçlanmaktadır. Sahneden, beyazperdeden, kitap vitrinlerinden, beyaz camlardan gözümüze sokulan, beynimize şırınga edilen ürünlerin, perde arkasındaki karanlık odalarda, derin laboratuvarlardaki mühendislerinin, programcılarının, Yugoslavya, Gürcistan, Ukrayna, Kosova deneyimlerinden de azami ölçüde yararlandıkları anlaşılmaktadır.

Emperyalizmin, derin laboratuvarlarında imal ettiği kimliklerin ayrışma ve kavgasında hakem rolüyle yeniden ortaya çıkıp, ayrışmayı hukuksallaştırarak, mini etnisitelerin mini devletçiklerinin adil koruyuculuğuna soyunduğunu görmemek için insanın her iki gözüyle birlikte bilincinin de körleşmesi gerekiyor anlaşılan!

Av. Hüseyin ÖZBEK İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi