Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a 'galoş' tepkisi: Tozdan, topraktan korkuyorsan orada ne işin var?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın galoş giyerek tarlaya girmesini eleştirdi. Kılıçdaroğlu, 'Bir ülkeyi yöneten insan kendi ülkesinin toprağına galoşla basmaz" dedi.

AA-DHA

<video:1516366>

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Yeni bir siyaset anlayışını Türkiye'ye getirmek istiyoruz. Kavgadan uzak bir siyaset anlayışı. Herkesi kucaklayan bir siyaset anlayışı. Türkiye'nin geleceğine odaklanmış bir siyaset anlayışı." dedi.

Çeşitli programlara katılmak üzere Rize'ye gelen Kılıçdaroğlu, Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Şahin Çervatoğlu’nu ziyaret etti.

Belediye Başkanlığı önünde kendisini bekleyen vatandaşlar ve personel ile selamlaşan Kılıçdaroğlu, daha sonra yaptığı konuşmada, Türkiye'yi seven insanların, ülkesini, bayrağını seven insanların bulunduğu coğrafyada olduklarını söyledi.

Herkese şükran borçlu olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Elbette siyasette zaman zaman tartışmalar olabilir, kavgalar da olabilir ama siyasetin değişmez bir amacı olmak zorundadır. O da halka hizmet. Halka hizmet ediyorsanız, emeğinizi, vatandaştan topladığınız para olan vergileri vatandaşın çıkarı için kullanıyorsanız herkesin benim başımın üstünde yeri vardır ama o paraları alıp başka bir yerde kullanıyorsanız kimse kusura bakmasın. Ona öncelikle ben karşı çıkarım ve çıkmaya da devam edeceğim." diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, Belediye Başkanı'nın yerel yönetimler için belirledikleri 7 ilkeyi kapıya astığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Belediyecilikte 7 ilkeyi bütün belediyeyi ziyaret eden kardeşlerimin hangi partiden olursa olsun AK Parti'den olabilir, MHP'den olabilir, İYİ Partiden olabilir diğer partilerden olabilir, belediyeyi ziyaret ettikleri zaman o 7 ilkeyi okusunlar. 7 ilkeden bir sapma olursa hemen uyarsınlar. Desinler ki 'bak bu 7 ilkeye bütün belediye başkanları uyacak' diye. Biz herkesin emeğine değer, herkesin alın terine, birlikte yaşamaya, her şeyden önce çocuklarımıza değer veririz, çocuklarımız bizim geleceğimizdir. Çocuklarımızı bizim ufkumuzdur, çocuklarımız bu ülkenin geleceğidir. Çocuklarımızın iyi yetişmesi için elimizden gelen her türlü ama her türlü çabayı gösteririz. "

Çocukların önemine değinen Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Eğer bu ülke güzel bir ülke olacaksa, bu ülke kalkınan bir ülke olacaksa bu ülke hem kendi coğrafyasında hem dünyada saygın bir ülke olacaksa bu çocuklarımızın sayesinde olacak. Hepimiz gelip gidiyoruz ama çocuklarımıza iyi bir Türkiye bırakmak zorundayız. Bu ülkeyi kuranlar yani Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları, bütün hayatlarını savaş meydanlarında geçirdiler. Güzel bir ülke için çaba harcadılar. 1921 yılında Çocuk Esirgeme Kurumunu kurdular. Neden çünkü bütün babalar büyük ölçüde cephelerde şehit olmuştu ve çocuklara bakmak gerekiyordu. Sosyal devlettir aynı zamanda Cumhuriyet. Neden? 'Kimsesizlerin kimsesidir Cumhuriyet' diye tanımlamıştır Gazi Mustafa Kemal. O nedenle biz hepimiz, hiçbir siyasi parti ayrımı yapmaksızın bütün belde halkını kucaklamak zorundayız. Belde halkını birinci elden kucaklayacak olan da belediye başkanımızdır."

Kılıçdaroğlu, belediye başkanını yanına çağırarak, "Ayrım yapmadan kucaklayacak. Yeni bir siyaset anlayışını Türkiye'ye getirmek istiyoruz. Kavgadan uzak bir siyaset anlayışı. Herkesi kucaklayan bir siyaset anlayışı. Türkiye'nin geleceğine odaklanmış bir siyaset anlayışı. Hiç kimsenin kimliğini, inancını, yaşam tarzını siyasete malzeme etmeyen bir siyaset anlayışı. Herkesin inancına, herkesin kimliğine, herkesin yaşam tarzına saygı gösteren bir siyaset anlayışı. Bazen şunu söylüyorlar, korkutuyorlar. 'Efendim CHP iktidara geldiğinde şunu, şunu yapacak. Sakın yapmayın. Sakın gelmesin iktidara.' Buradan bütün vatandaşlarıma söylüyorum, en ufak bir endişe duymayınız. Herkesin yaşam tarzına, herkesin kimliğine, inancına sonuna kadar saygılı olacağız." diye konuştu.

"Peki bizim görevimiz ne olacak?" diye soran Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İşsizin, eğer bir babanın çocuğu, annenin çocuğu işsizse o çocuğa iş bulacağız. Siyasetin konusu bu. İş bulacaksın, karnı doyacak. Türkiye coğrafyasında hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Herkesin hakkı herkesin huzuru olacak. Sosyal devlet güçlenecek. Fakire yardım yaparken fakirin fakirliğini teşhir etmeyeceksiniz. O bir insan, onun onurunu koruyacaksınız. Öyle bir anlayışla yola çıkıyoruz biz. Ne dedim yeni bir siyaset anlayışı. Yeni bir ufuk açacağız siyasette ve bu ufukta yolumuza devam ediyoruz. Bunu söylediğimiz içindir ki İstanbul'da, Ankara'da, Adana'da Mersin'de, Antalya'da yeni bir ufuk açtık. Her şey çok güzel olacak dendi, emin olun her şey çok güzel oldu. Daha da güzel olacak. Göreceksiniz daha da güzel olacak."

Kılıçdaroğlu, herkese hesap vereceklerini vurgulayarak, "Kibirden uzak olacak siyasetçi. Toprağını sevecek siyasetçi, insanını sevecek siyasetçi, doğasını sevecek siyasetçi, ağacını, dağlarını, göllerini, göklerini her şeyini sevecek siyasetçi ve onu koruyacak. Sizin bir özelliğiniz var. Siz derelerinize sonuna kadar sahip çıktınız. Türkiye'ye örneksiniz siz. 'Çevre konusunda en duyarlı ilçe neresidir' diye de sorsalar Türkiye'de herkesin aklına ilk Fındıklı gelir." değerlendirmesinde bulundu.

Siyasetçinin kibirden uzak ve vatandaşın arasında olması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, kibirli siyasetçinin topluma faydası olmayacağını söyledi.

Kılıçdaroğlu, "Çocuk doğduğu andan itibaren vergi öder, doğduğu andan itibaren. Ölürken de kefen bezi alırız, onun için de vergi ödenir. Dolayısıyla vergi ödemediğimiz tek şey var, teneffüs ettiğimiz hava. O zaman demokrasinin gerçek anlamda varlığı hesap vermekten geçer. Hesap veriyorsa bir siyaset anlayışı, orada kibir yoktur. Halka saygı vardır. Ama 17 yıldır bizi yönetenler, bizim ülkemizde hesap vermiyorlar." diye konuştu.

Vatandaşlara, "Büyükşehirlerde şehir hastaneleri kaça yapıldı." sorusunu yönelten Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmede bulundu:

"Ben de bilmiyorum. 600 milletvekili de bilmiyor. 'Efendim en büyük hava alanını yaptık' güzel. Kaça yaptınız, kimse bilmiyor. İyi de parayı millet ödeyecek, niye bilmiyor. Tüneller yaptılar, metrolar yaptılar, alt geçitler, üst geçitler bir sürü şey yaptılar. Kaça yaptınız bu tünelleri diyoruz. Kimse bilmiyor. Devlet sırrı, ticari sır. Vatandaş vergisini ödüyorsa hesabını soracaktır, nereye ödüyorsun bu parayı kardeşim. Eğer bunun hesabını vermiyorsa, kibirli siyaset vardır. Kibir İslamiyette de insanlıkta da asla beslenmesi gereken bir alan değildir. Yok edilmesi gereken bir alandır. İnsana saygı duyuyorsanız kibirden uzak duracaksınız."

"Ben size bir fotoğraf göstermek isterim. Aslında hiç göstermek istemiyordum ama kibir nedir, toprak nedir bunu anlatmak isterim." diyen Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

"Şimdi bakın bir ülkenin, bir ülkeyi yöneten ve Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan bir insan, kendi ülkesinin toprağına galoş çizmeyle basmaz. Bakın burada çamur yok. Çamur olursa eyvallah deriz ki çamur vardı. Yağmur yok, yağmur olursa eyvallah, yağmurda şemsiye tutarız hadi ona da eyvallah. Kuru toprak. Aşık Veysel ne diyor. 'Benim sadık yarim kara topraktır' diyor. Benim sadık yarim. Toprak temizliktir arkadaşlar. Bakın su bulamadığımız yerde toprakla abdest alırsınız. Toprak budur. Topraktan geldik, toprağa gideriz deriz. Toprak nedir, hepimizi besleyen anamızdır toprak. Toprak ana deriz ona. Domatesi de oradan ağacı da oradan meyvesi de oradan çiçeği de oradan gülü de oradan her şeyi topraktan. Peki toprağa neden galoşla basarız? 'Ayakkabımız toz olmasın' diye. Oysa bizim bir geleneğimiz vardır. Erdemli insan şöyle söyler, 'ben herkesin ayağının tozuyum' der. Bu erdemli bir insanın söylediğidir. Bizim kültürümüzde vardır bu. Dolayısıyla özellikle AK Parti'li kardeşlerime seslenmek isterim. Siz erdemden asla uzaklaşmayın. Toprağımızdan, vatanınızdan asla uzaklaşmayın. 'Ayakkabım toz olur, giydiğim pahalı elbise toz olur' diye böyle uzun uzun galoş çizmeler sakın ama sakın izin vermeyin, doğru değil. Kibir bunu getiriyor. 'Ben pahalı ayakkabı, pahalı elbise giyiyorum dışarı çıkacağım traktörün üzerine bineceğim, tarlaya gideceğim, e toz olur bunlar.' Tozdan korkuyorsan, topraktan korkuyorsan, orada ne işin var, gitme o zaman oraya. Böyle komik bir duruma, bir ülkenin cumhurbaşkanı düşmemeli."

Kılıçdaroğlu, herkesin bu konularda duyarlı olması gerektiğini belirterek, "Toprak sevgimiz var. Bir karış toprak için bir karış topraktaki çakıl taşı için binlerce şehidimiz var. Biz bunları söylediğimiz zaman biliyorum çok kızacaklar gene. Bağıracaklar, 'vay efendim bu ne söylüyor ' diye. Ne söylüyorum ben toprağını, insanını, ağacını, denizini, göllerini sev diyorum. Siz toprağa gideceksiniz, ayağınızda galoş. Normal galoş da değil çizme galoş alacaksınız ve bununla birlikte bir de fotoğraf çektireceksiniz millet beni görecek diye. Allah bizi kibirden korusun. " diye konuştu.

Kemal Kılıçdaroğlu, bir diğer önemli noktanın da israf olduğunu kaydetti.

İsraftan kaçınılması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Eğer israf haramsa israftan kaçınacağız. Yani her parayı, her kuruşu yerli yerinde harcamak zorundayız. Yerli yerinde zamanında harcamak zorundayız. 1 liralık işi 5 liraya yaparsak, 4 lirayı birilerinin cebine doldurmuş oluyoruz. 1 liralık işi 10 liraya yaparsak, 9 lirayı birilerini veriyoruz demektir. Oysa biz israftan kaçınmak zorundayız. Ne için, bu güzel çocuklarımız için. Bunların geleceği için. Her kuruşu yerinde ve zamanında harcamak için." diye konuştu.

Suriyeliler ile ilgili tartışmalara değinen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Özellikle AK Parti'ye oy veren kardeşlerime seslenmek isterim. Suriye belasını bizim başımıza kim açtı, kim açtı Allah aşkına. 3,5 milyon Suriyeli Türkiye'ye geldi. Niye oldu bu, hangi gerekçeyle oldu? Ensar diye karşıladık doğru, bakalım doğru, koruyalım doğru, çoluk çocuğu var onlarda da açlık sefalet olmasın doğru. Bunların hepsi doğru ama yanlış bir dış politikanın Türkiye'ye maliyeti çok ağır oldu. Şimdi neredeyse düşman halindeyiz. Neden? Suriye'de İslam, yani Müslümanlar birbirlerini katlediyorlar. Bir gurubun eline Rusya silahı veriyor öbür grubun eline de Amerikalılar veriyor. Birbirinizi öldürün silahı da biz size vereceğiz diyorlar. Bundan kaçınmak lazım. Suriye ile süratle barışmak lazım. Mısırla süratle barışmak lazım. Doğu Akdeniz'deki haklarımızın korunması için bunlar çok önemli. Ben bunları söylüyorum, bunların hepsi olacak ama ne kadar geç olursa Türkiye vatandaşları o kadar ağır bir bedel ödeyecekler."

"HER TÜRLÜ DESTEĞİ VERMEK GEREKİYOR"

Kılıçdaroğlu, bölgede çay sorununu bildiğini, çay konusunda toplantı yaptıklarını ve bu konunun nasıl çözülebileceği konusunda güzel çalışmalar gerçekleştirdiklerini belirtti.

Fındık ve çay konusuna yaşanan sorunlara da değinen Kılıçdaroğlu, "Çay ve fındık Karadeniz'in stratejik ürünleridir. Çay olmasa Rize olmaz, fındık olmasa Karadeniz olmaz. Dolayısıyla bu iki ürüne özel ağırlık vermek gerekiyor. İki ürünü üreten bütün üreticilere de her türlü desteği vermek gerekiyor. Dolayısıyla bu destek verilebilirse Türkiye'nin pek çok sorunu çözülebileceği gibi çayda da fındıkta da beklediğimiz sorunlar büyük ölçüde çözülmüş olur." diye konuştu.

"Kısaca size Atatürk'ü anlatayım" diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Kısaca Atatürk'ün iki temel felsefesi, iki önemli ayağı vardır. Birincisi şudur, siyaset ayağı. 'Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir' der. Yani 'ben bayrağımın altında huzur içinde yaşamak istiyorum, hiçbir ülkenin boyunduruğunu asla kabul etmiyorum' diyor. Ne zamandan beri 4 Eylül 1919 Sivas Kongresi'nde genç bir doktorun Mustafa Kemal'e söylediği sözdür bu. 'Ben mandayı kabul etmiyorum eğer siz mandayı kabul ederseniz size de karşı çıkacağım' demiştir. Dolayısıyla mandacılık, başka egemen güçlerin boyunduruğuna girmeyi Mustafa Kemal kabul etmez. İkincisi şudur. Savaş meydanlarında kazanılan zaferler, yani siyasi zaferler ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa o ülke bağımsızlığını koruyamaz. Yani ekonomik olarak güçlü olmak zorundayız. Dolayısıyla Mustafa Kemal Atatürk sadece benim değil, sadece bizlerin değil, 82 milyonun ortak paydasıdır. Hiç kimse Mustafa Kemal Atatürk'ün adını ne gönlümüzden ne Türkiye coğrafyasından ne de dünya coğrafyasından asla kaldıramaz. Dolayısıyla bir ortak paydamız Gazi Mustafa Kemal'dir ve o ortak paydayı sadece biz değil bütün dünya takdir ediyor. Onun düşmanları bile Gazi Mustafa Kemal'e Nobel Ödülü verilmesini istemişlerdi. Bütün bunların hepsini biliyoruz. " 

ARHAVİ'DE KONUŞTU

Fındıklı'dan sonra Artvin'in Arhavi ilçesine geçen CHP lideri Kılıçdaroğlu, belediye binası önünden halka seslendi. Türkiye'de herkesi kucaklayan siyaseti başlatacaklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Biz yeni bir siyaset anlayışını başlatmak istiyoruz. Kavgadan uzak bir siyaset anlayışı, herkesi kucaklayan bir siyaset anlayışı. Gerilimden, kavgadan bıktık. Sabah, öğle, akşam her türlü hakaretten bıktık. Onlar ne derlerse desinler, biz yolumuzdan sapmayacağız. Rahmetli babam derdi; 'Oğlum sen doğru dur, eğri belasını bulur' diye. Biz doğru durup, durmaya da devam edeceğiz. Hesap vermek aynı zamanda bir belediye başkanının onurlu bir görevidir. Kibirli insan hesap vermez. Kibirli insan, insana tepeden bakar, beğenmez. Oysa biz, harcanan her kuruşun hesabının verilmesini istiyoruz" dedi.

'TÜRKİYE'NİN HER TARAFINA BAHAR GELECEK'

Hükümete yönelik eleştirilerde bulunan Kılıçdaroğlu, "Havalimanı, hastane yapıldı; ne kadar harcandı, kimse bilmiyor. Söylemiyorlar. Bunu vatandaş olarak bilmeye hakkım var. Allah'ın izniyle göreceksiniz, Türkiye'nin her tarafına bahar gelecek. Bu güzel coğrafyada hepimizin huzur içinde yaşaması lazım. Herkesin kimliği, şerefidir. İnancı, yaşam tarzı her ne olursa olsun, bize saygı duymak düşer. Siyasetçinin görevi ise insanların kimliği ile inancı ile uğraşmak değildir. Siyasetçinin görevi; vatandaşın çocuğu işsizse ona iş bulacak, üretiyorsa taban fiyat verecek, fındıksa buğdaysa afyonsa hayvancılıksa hakkını teslim edecek. 17 yılın sonunda şimdi bakıyoruz; mercimek, nohut, fasulye, canlı hayvan dışarıdan. Her şey dışarıdan. Bu güzel memlekette bunlar yetişmiyor mu? İşsizlik geldi 8,5 milyona dayandı. Bütün Türkiye'de yeni siyaset, herkesi kucaklayan siyaset ve herkese saygılı bir siyaseti başlatacağız. Güzellikleri göreceksiniz" diye konuştu.

KILIÇDAROĞLU, HOPA'DA KONUŞTU

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Artvin'in Arhavi ilçesinin ardından geldiği Hopa'da halka seslendi. Sevgi üzerine siyaset kuracaklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Gerilim, kavga değil, sevgi üzerine bir siyaset inşa etmek istiyoruz. 'Mart'ın sonu bahar olacak' dedik. Oldu mu, oldu. Tüm söylemlerimizi sevgi üzerine inşa ettik. Her şey söylediler, hakaret ettiler bize. Ne söylerlerse söylesinler, benim yüreğimdeki insan sevgisi asla ve asla silemezler. Herkesi seviyorum. Allah'ın yarattığı her şeyi seviyorum. Sevgi üzerine bir siyaset. Siyasetçinin de görevinin bu olması gerek. Bu topraklarda sevgi var, barış var. Siyaset bu toprakları kirletiyor aslında. Kavgayı siyaset yapıyor. Niye kavga ediyoruz? Siyaset, hizmet yarışı olmalı. Vatandaş, herkes vergi veriyor, belediye başkanı sizin ödediğiniz vergileri sizin için harcamak zorunda. Harcarken de size hesabını vermek zorunda. Eğer vermiyorsa, bilin ki o belediye başkanı, cebini düşünüyor, vatandaşı değil. Başkanlar, bakanlar, devletin bütçesini yönetenler, nereye hangi paraları harcadıklarının hesabını vermiyorsa, ceplerini düşünüyorlar demektir. Siyasetçi hesap veriyorsa, kul hakkı yemeyen bir siyasetçi demektir" dedi. 

'SURİYE İLE DERHAL BARIŞMALIYIZ'

Orta Doğu'ya barışı, huzuru ve sevgiyi getireceklerini kaydeden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Vatandaşlarımız Suriyelilerden şikayet ediyor. 3,5 milyon Suriyeli var, vatandaş şikâyet ediyor.  Vatandaş, 'Suriyeli birinci, biz ikinci sınıf vatandaş haline geldik. Hastanede onlara öncelik var, bize yok' diyor. 40 milyar dolar yardım yapıldı. Ya hu nereye gitti bu para? Suriyelilere iş var, benim çocuklarım işsiz. Şu soruyu özellikle AK Parti'ye oy veren kardeşlerimin düşünmesini isterim. Neden biz Suriye'ye girdik? Neden Suriye'ye silah soktuk? Neden Müslüman'ı Müslüman'a kırdırdık, neden orada insanlar birbirlerini öldürüyor? Saldıran her taraf, 'Allah Allah' diye saldırıyor. Birisinin elinde Rus, diğerinin elinde ise Amerikan silahı. Kim kazanıyor? Rusya ve Amerika kazanıyor. İslam dünyası da kaybediyor. Suriye ve Mısır'la derhal barışmalıyız. Bu iç savaşı sona erdirmeliyiz. İç savaşın sona erdirilmesiyle onlara her türlü yardımı yapmalıyız, onları kendi ülkelerine huzur içinde göndermeliyiz. Eğer biz bunu yaparsak, Orta Doğu'nun en saygın ülkesi haline geliriz. Orta Doğu'ya ve bu bölgeye barışı, huzuru ve sevgiyi getireceğiz. Terörü bitireceğiz. Herkesin işi, herkesin aşı olacak. Üreten Türkiye'yi kuracağız, tüketen değil."