Kılıçdaroğlu ve Kart Londra'da

CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve Konya Milletvekili Atilla Kart, İngiltere'de düzenlenen ''Bağımsızlık, demokrasi ve temiz toplum'' konulu konferansa katılarak birer konuşma yaptılar.

cumhuriyet.com.tr

CHP TBMM Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve Konya Milletvekili Atilla Kart, İngiltere'nin başkenti Londra'da bir yerel gazete tarafından düzenlenen ''Bağımsızlık, demokrasi ve temiz toplum'' konulu konferansa katılarak birer konuşma yaptılar.

Kemal Kılıçdaroğlu, konferansta, bir ülkenin bağımsız olabilmesi için öncelikle ekonomik güce sahip olması gerektiğini söyledi. Atatürk'ün bu nedenle 1923'te Cumhuriye'tin ilanından sonra hemen İzmir iktisat Kongresi'ni toplandığını belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin bundan sonraki ilk yıllarında pek çok önemli tesisi yaşama geçirdiğini ve 1942 yılında kasasında 176 ton altını bulunan genç Cumhuriyet'in Osmanlı imparatorluğu'ndan kalan borçları da ödediğini anlattı.

Daha sonra 1951 yılına gelindiğinde Türkiye'nin 2.5 milyar dolar borçlu duruma düştüğünü belirten Kılıçdaroğlu, ''Ekonomik gücümüzü, insan gücümüzü yeteri kadar kullanabilsek belki bu günlere gelmeyecektik'' dedi.

Atatürk döneminde yapılan tüm yolsuzlukların sorumlularının yüce divanda yargılanıp cezalandırıldıklarını da ifade eden Kılıçdaroğlu, son dönemde toplumun kültürel değerleriyle oynandığını ve bugün Türkiye'nin birilerine avuç açar duruma geldiğini kaydetti.

Demokrasinin bir kurallar rejimi olduğunu, kimseye sınırsız özgürlük vermediğini, çağdaş demokrasilerde gücün kuvvetler arasında bölüştürüldüğünü anlatan Kılıçdaroğlu, AKP iktidarı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, kendilerini diğer 2 kuvvetin üstünde gördüğünü belirtti.

Türkiye'de, demokrasi kisvesi altında örtülü faşist bir rejimin yerleştirilmeye çalışıldığını belirten Kılıçdaroğlu, Bolu Valisi Halil İbrahim Akpınar'ı da eleştirdi ve ''Bolu Valisi konuşuyor, sanki başbakan konuşuyor. Kendisi sanki valiliği bırakmış da bir parti lideri olmuş. Dürüst bir siyasi iktidar böyle bir kimseyi bir gün bile o görevde tutmaz. Devletin valisi otomobilinde Türk bayrağını taşıyan cumhurbaşkanı ve büyükelçiler dışındaki tek devlet görevlisidir. Hem devleti, hem hükümeti temsil eder. Bu olayın ayrımına varmamış bir valiyi orada tutuyorsanız, devleti bir parti devleti haline getirmiş oluyorsunuz'' diye konuştu.

 

Telefon dinlemeleri

Telefon dinlemeleri ve sahte belge tartışmalarına da değinen Kılıçdaroğlu, CHP olarak hiçbir koşulda ülkede bir darbe yaşanmasını istemediklerini de belirtirken, ''Türkiye Cumhuriyeti bir muz devleti değildir. Eksiklikleri vardır ama hiçbir zaman bir darbenin iktidara oturmasını istemeyiz. Ama unutulmasın ki Başbakan Erdoğan'ın varlığı, 1980 darbesine bağlıdır'' dedi.

Demokrasilerde halkın yeterince bilinçlenememesinin sorumlusunun da iktidarlar, siyasal partiler, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye'de yolsuzluk ve vergi kaçırmaların ulusal spor durumuna geldiğini belirtti.

CHP Konya Milletvekili Atilla Kart da AKP'nin 2002 yılında iddialı söylemlerle iktidara geldiğini, AB söylemleri çerçevesinde hükümetin yapmak istediği tüm reform, yasa ve anayasa değişikliklerine parti olarak destek verdiklerini söyledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasal yasağının kalkmasına da CHP olarak kendi tabanlarından tepki görmek pahasına destek verdiklerini ifade eden Kart, buna hiçbir siyasal kaygıya kapılmadan demokrasi adına destek verdiklerini bildirdi. ''Biz destek vermesek de AKP süreci referendum yoluyla aşabilirdi'' diyen Kart, ''Referanduma gittikleri zaman halk eliyle yeni bir kahraman, bir mit yaratılmış olacaktı'' diye konuştu.
Aradan geçen zamanda AKP'nin Türkiye'yi yönetme kültürünün bulunmadığı, cumhuriyetin temel değerleriyle kavgalı olduğunun görüldüğünü belirten Kart, iktidarın Türkiye içinde bir AKP devleti inşa etmek istediğini  belirtti.


''İyi ki CHP varmış, son 7 yıl içinde iktidara karşı kurumsal anlamda mücadele eden tek kuruluşun CHP olduğunu zaman gösterdi'' diyen Kart, CHP'nin, eksiklerine karşın cumhuriyetin korunması anlamında belirli bir dinamik yarattığını belirtti.

AKP'nin, devlet bürokrasisini ''parti memuru'' durumuna getirdiğini öne süren Kart,özellikle polis içinde belli bir gruba bağlı bir yapılanmanın meydana geldiğini belirtti.

Bugün Türkiye'de 1919'larda tamamlanamayan Türkiye'yi sömürge durumuna getirme sürecinin tamamlanmasına çalışıldığını da savunan Kart, bugün bu planların daha organize biçimde yaşama geçirilmesine çalışıldığını öne sürdü. Kart, ''Ama CHP bu anlamda 1919'larda üstlendiği misyonu bugün de gerçekleştirecek güce sahiptir'' dedi.
Kart, daha sonra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer tarafından 1995 yılında kaleme alındığını ileri sürdüğü bir makaleden bölümler okudu ve Dinçer'in önce Başbakanlık Müsteşarlığı, sonra da bakanlık görevine getirilmesini eleştirdi.

Milletvekilliği dokunulmazlığının kaldırılması gerektiğini de belirten Kart, CHP'nin her türlü bilgi kirliliğine karşın muhalefet görevini yüreklice yerine getirdiğini söyledi. 1 Mart tezkeresinin TBMM'de reddedilmesini buna örnek olarak gösteren Kart, ''Bu tezkere TBMM'de kabul edilse belki bugün 62 bin değil, 162 bin ABD askeri Türkiye'de konuşlanmış olacak, zaten riskli olan o bölgenin tümüyle Türkiye'nin kontrolü dışına çıkmasına ve Türkiye'nin Ortadoğu kaynaklı terörün hedefi haline gelmesine yol açılacaktı'' diye konuştu. ''Demokratik ve temiz toplum inşası sürecinde yeniden bağımsız, tam bağımsız Türkiye'yi başaracağız'' diyen Kart, ''Bugün 1919'dakinden daha zor şartlarla karşı karşıyayız'' iddiasında bulundu.

 

Ergenekon operasyonu

Daha sonra soruları yanıtlayan iki milletvekilinden Kemal Kılıçdaroğlu, Ergenekon soruşturmasıyla ilgili bir soru üzerine, hakkında belge bulunan herkesin yargılanabileceğini belirtirken, ''suçlunun arkasında durmayız ama birilerine F tipi operasyonla suçlu yaftası yapıştırıyorsanız, biz buna karşıyız'' dedi.

CHP'nin Ergenekon soruşturmasında avukat rolü üstlendiğine dair eleştirilerin hatırlatılması üzerine de Kılıçdaroğlu, ''Biz avukatlığını üstlendik ama savcılığını da Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı üstlendi. Savcı iddia makamıdır. Yarın bunların çoğu AHİM'e gelecek, emin olun'' diye konuştu.

Soruşturma kapsamında faili meçhul cinayetlere ilişkin suçlamaların aydınlatılmasını istediklerini de belirten Kılıçdaroğlu, bu suçlamalarla ilişkilendirilen başbakanlar ve bakanlar bulunduğunu, pek çok kişinin elini kolunu sallayarak dolaştığını, ama öte tarafta Sabih Kanadoğlu gibi birinin adının davayla ilişkilendirildiğini söyledi.

Atilla Kart da Türkiye'de 12 Eylül öncesinden bu yana çetelerin varolduğunu, bunun bir Türkiye gerçeği durumuna geldiğini savunurken, Türkiye'de Ergenekon soruşturması çerçevesinde ise hükümeti devirmeye yönelik yapıların oluştuğu temel iddiasının ortaya konulduğunu anlattı.

Bu iddiayı soruşturacak yargının Ankara'da olması gerektiğini savunan Kart, ''Ama bu olmadı. Ankara'da organize etmeye çalıştılar olmadı. Şimdi soruşturmayı ne pahasına olursa olsun İstanbul savcısının uhdesinde tutmaya yönelik bir süreç görüyoruz'' dedi.
Temyiz aşamasında durumun değişeceğini belirten Kart, ancak yargılama aşamasında insanların uğradıkları kayıpların nasıl giderileceği sorusunun yanıtının bulunmadığını bildirdi.

Gizli tanık uygulamasını da eleştiren Kart, telefon dinlenmesine olanak veren yasadan önce yapılan dinlemelere dayandırılan soruşturmada Türkan Saylan, Sabih Kanadoğlu ve İbrahim Şahin gibi kişilerin isimlerinin yanyana getirilmesini eleştirdi.
 

''Buna hangi vicdan dayanır'' diyen Kart, ''Elbette isyan edeceğiz, elbette bunların avukatı olacağız. Bu değerlere sahip çıkmamız gerekmeyecek mi'' diye konuştu.

CHP olarak eleştirilere de açık olduklarını belirten Kart, CHP'nin diğer hiçbir siyasinin yapamadığı biçimde süreç boyunca dimdik durduğunu kaydetti.

Ergenekon'da sonunda ortaya çıkacak tabloyla ilgili tahmin de yürüten Kart, 200'e yakın insanın yargılandığı davada 170-180 kişinin beraat edeceğini, ama bunun ne zaman olabileceğini bilmediklerini dile getirdi.

Her türlü kirli ilişki içinde olan yaklaşık 20 kadar sanığın da ya beraat edeceklerini, ya da hafif cezalarla kurtulacaklarını savunan Kart, ''Bu da bütün bu vahim hukuk ihlallerinin sayesinde olacak'' dedi.

Kart, zaten iktidarın amacının da darbe ilişkileri içinde olanları cezalandırmak olmadığını öne sürdü. Hedefin araya 15-20 tartışmalı ismin konulması ve toplumda muhalefet eden ve Türkiye'nin üniter yapısına sahip çıkanların bir biçimde suçlanarak toplumun sindirilmesinin olduğunu da savunan Kart, ''Maalesef bu konuda ciddi bir mesafe de alınmıştır'' iddiasında bulundu.

 

Kıbrıs

Kıbrıs konusundaki bir soruyu AB'nin Türkiye'ye karşı uyguladığı çifte standardı eleştirerek yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Batılılar'ın 1919'daki tutumlarından vazgeçmediklerini bildirdi.

Kart, Kürt sorunuyla ilgili bir soruyu yanıtlarken de ülkede bu kavramlar kullanılarak uygulanmak istenen bir siyasal proje bulunduğunu öne sürdü.