Kılıçdaroğlu: Muhatabımız HDP olmalı

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, HDP'nin TBMM'de olması gerektiğini belirterek, sorunun çözümünde meşru muhattabın HDP olması gerektiğini söyledi.

cumhuriyet.com.tr

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 7 Haziran seçimlerinden sonra ortaya çıkan tabloda AKP-CHP koalisyonunun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan istemediği için kurulamadığını ifade ederken, yüzde 60’lık bloğun hükümet kurması konusunda MHP ile uzlaşma zemini yakalanamadığını, TBMM Başkanlığı seçiminde de MHP ile arka kapı diplomasisinin çalıştırıldığını söyledi.

CHP olarak seçim hükümetine üye vermelerinin anayasal kuralların, teamüllerin hiç sayılmasını meşrulaştırmak anlamına geleceğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, bakanlık teklif edilen CHP milletvekilleriyle ilgili “Kendilerine göre özel bir seçim tabi” dedi.

1 Kasım seçimleriyle ilgili güvenlik endişelerini değerlendiren Kılıçdaroğlu, “Ne demek seçim güvenliğini sağlayamıyorum.  Düne kadar seçim güvenliği vardı da şimdi mi ortadan kalktı” diye konuştu.

CHP'NİN MUHATTABI HDP OLMALI

Seçim sürecinde olayların biraz daha yatışacağını düşündüğünü de vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Şu anda PKK kaçak saraya hizmet ediyor” diye konuştu.

PKK’yı bağımsız bir örgüt olarak düşünmenin en büyük hata olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, PKK’nın tavrının HDP’ye de zarar verdiğini söyledi. 

Bu sorunu CHP’nin çözeceğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, HDP’nin TBMM’de olması gerektiğini, sorunun çözümünde meşru muhatabında HDP olması gerektiğini kaydetti.

Sputnik Radyo’dan ‘Bir de bunu dinle’ programının yapımcısı Yavuz Oğhan ile Ankara Temsilcisi Yurdagül Şimşek'e konuşan Kılıçdaroğlu, şu açıklamaları yaptı:

– Koalisyon müzakereleri sürecinde hep Ahmet Davutoğlu’nun samimiyetinden bahsettiniz açıklamalarınızda. Sonuca baktığınızda Davutoğlu’nu hala samimi buluyor musunuz? Bir özeleştiri de yaptınız mı, ‘bizi oyaladılar, getirdiler son beş güne, Cumhurbaşkanı da bize görev vermedi, bu meseleyi öyle kapattılar, bu planlı bir şeydi’ diye düşünüyor musunuz?

ECEVİT HÜKÜMETİ GİBİ OLMASIN

Sayın Davutoğlu ilk geldiğinde, gayet açık ve net, eğer bir koalisyon kurulacaksa bu koalisyonun bir yüksek profilli bir koalisyon olması gerektiğini söyledim. AKP, CHP milletvekilleri 390 ediyor. Bu koşul yerine geliyor. İki; dört yıl için kurulması lazım, çünkü ekonomik açıdan özellikle ciddi kararların alınması gerekiyor. Bu kararlar alındıktan sonra da sonucunun alınması uzun süreyi gerektirir. Ecevit hükümeti gibi kararı alıp erken seçime gitmenin koalisyon açısından sorun yaratabileceğini söyledim. Üç; koalisyonun karşılıklı güven esasına dayanması lazım, ortakların birbirine güvenmesi lazım ve bunun için samimi olması lazım. Dört; kurulacak koalisyonda hem içeride hem dışarıda yani hem yurt içinde hem yurt dışında yeni bir hükümet algısının yaratılması lazım. Eğer biz bunları yapabilirsek elbette koalisyon kurmak milletin iradesine saygının da bir gereği olarak ortaya çıkıyor dedim. Yani ilk gün düşüncelerimizi dört yıllık süre için karışlıklı samimiyet karşılıklı güven bütün bunlar söylendi ve ondan sonra başlayalım denildi. Biz de olur, başlayalım dedik. Uzun süre oyalamaya gelince tabi araya bayram girdi YAŞ girdi, biz tabi telefon açıp da ‘niye bizimle görüşmüyorsunuz diye özel çaba içerisine hiç girmedik, gerek de duymadık.

AKP İLE GÖRÜŞME SÜREMİZ 10 GÜN

–  Bizi oyalıyorlar hiç dediniz mi, çünkü o dönem çok konuşuldu bu mesele?

Hayır, 10 günlük bir süre görüşme oldu.

–  Toplam 32 gün sürdü görüşmeler ama

Ama bizim görüşme süremiz 10 gün. Dolayısıyla 10 günden sonra Başbakanlık Konutu’nda görüştük. Orada bize kısa süreli bir hükümet önerisi yapıldı. Böyle bir teklif getiriyoruz denildi. Ben de bu teklifi partinin yetkili organlarına götüreceğimi söyledim. Ama biz baştan dört yıllık bir süre için koalisyonun kurulması gerektiğini ifade ettiğimizi de söyledim. Sonra MYK’yı topladık, Merkez Yönetim Kurulu  dört yıllık bir süre, yüksek profilli bir hükümet, yeni bir hükümet algısının olması ve karşılıklı güven ve samimiyet esasına dayanan, ilk başta söylediğimiz şeyleri tekrarlayarak biz böyle bir hükümet olursa ancak yer alabiliriz diye açıklama yaptı.

UZAMASINDAN  DUYDUĞUMUZ RAHATSIZLIĞI İFADE ETTİM

Sonra Cuma gününe ertelediler görüşmeyi, biz dedik ki Perşembe günü görüşelim hemen bağlayalım, ya koalisyon kurulur ya kurulmaz. Ben Başbakanlıkta yaptığım konuşmada sayın Davutoğlu’na sürenin uzamasından duyduğumuz rahatsızlığı da ifade ettim. Cuma günü biz kendimiz kendi düşüncelerimizi açıkladık  MYK’nın aldığı kararı ve bunun üzerine bir koalisyonun kurulamayacağı ortaya çıktık.

KISA SÜRELİ HÜKÜMET SONRADAN SÖYLENDİ

– Baktığınız zaman bu zaten baştan belli değil miydi, bunu baştan belirlenmiş bir şey gibi mi algıladınız? Çünkü kısa süreli bir hükümet ya da…

O sonradan söylendi bize, baştan bizim düşüncelerimiz vardı, onlar görüşmelere başlayalım dedikleri andan itibaren demek ki bizim öngördüğümüz o dört temel ilkeyi bunlar da kabul ediyorlar ki görüşmelere başladık.

KAÇAK SARAYDA OTURAN BEYEFENDİ İSTEMEDİ

– Peki ne oldu da olmadı sizce?
Ne oldu da olmadı gayet açık ve net söyleyebilirim. ‘Kaçak Saray’da oturan beyefendinin isteği üzerine bunlar olmadı. Zaten koalisyonu ihanet olarak da bir anlamda niteledi. Yani CHP ile AKP arasında kurulacak bir koalisyonu hainlik yanlış hatırlamıyorsam öyle bir sözcük kullandı

– ‘İntihar mı etsin’ dedi…
CHP İLE KOALİSYON ONLARIN İŞİNE GELMİYORDU

Evet ‘intihar etsin’ gibi bir cümle kullandı. Şimdi bu öyle anlaşıldı ki CHP ile bir koalisyon onların işine gelmiyordu.

DENİZ BEY’İN GÖRÜŞMESİ MORAL DESTEK SAĞLADI

– CHP, MHP ve HDP’nin içinde olduğu bir blok için bir çağrıda bulundunuz ilk başta, bu blokla ilgili sürecin iyi işlememesinde Deniz Baykal’ın bir rolü var mı sizce, Meclis Başkanlığı’na aday olmasının?
Hayır.

– O sistemi bozan bir şey gibi hep eleştirildi ve konuşuldu, o yüzden soruyoruz?
Deniz Bay’ın görüşmesi (Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşme) seçimlerde yenilen Recep Tayyip Erdoğan’a moral destek sağladı. Yani o görüşmenin getirdiği tek şey AKP açısından artı, muhalefet açısından da eksiği bu oldu. Yani o görüşmenin başka da bir etkisi yok zaten.

DENİZ BEY’İ İSTEYEREK ADAY GÖSTERDİK

– TBMM Başkanlığı’na aday olması konusunda, ‘MHP ile ortak başka bir aday çıkarılabilirdi belki Deniz Bey bu meseleye girmeseydi’ diye genel bir görüş var, tartışma da var.

O görüşlerin hiç birisi doğru değil.

– Siz isteyerek mi Deniz Bey’i aday yaptınız?

Her parti gösterince biz de gösterdik tabi isteyerek yaptık.

MHP İLE UZLAŞMA ZEMİNİ OLUŞMADI ÇÜNKÜ…

– Bir görüşme, bir uzlaşma zemini aramadınız mı MHP ile?

Öyle bir zemin olmadı, oluşmadı öyle bir zemin.  Meclis Başkanlığı ile ilgili eğer bir görüşme yapılacaksa ta en baştan bu anlamda koalisyonun ilk adımı olurdu. Ama baştan itibaren sayın Bahçeli hiçbir şekilde koalisyonun içinde yer almayacağını, azınlık hükümetlerine destek vermeyeceklerini açıkladıkları için, dolayısıyla o görüşmelerin tamamı havada kalmış odu.

MHP İLE ARKA KAPI DİPLOMASİSİ ÇALIŞTIRILDI

– CHP olarak aday göstermeden önce MHP ile bir iletişime geçilemez miydi?

Sizin düşündüğünüz bütün temaslar yapıldı. Yani arka kapı diplomasisi çalıştırıldı. Ben sadece bunu söyleyeyim.

YÜZDE 60 BİR KOALİSYON KURABİLİRDİ

–  Blok olmadı, Davutoğlu da Bahçeli’ye çok kızgın görünüyor açıklamalarından ‘ne yapmak istedi anlayamadık’ diyor. Siz anlayabildiniz mi ne yapmak istediğini, bir çözümlemeniz var mı?

Bahçeli’nin söylemi gayet açıktı. Biz koalisyonda yer almayacağız, AKP ile bir koalisyon kurmayacağız, her şeye hayır diyorum, hayır demeye devam edeceğim, bana gelirseniz dört tane koşulum var, Davutoğlu’na söylüyor bu koşulları yerine getirirseniz benimle görüşmeye gelin. Benim anladığım sayın Bahçeli’nin söyledikleri bunlar.

– Siyaseten sizin değerlendirmeniz, olması gereken nedir, bir amaç olmalı?

Amaç iktidar olmaktır.  Hiçbir parti tek başına iktidar olabiliyor mu, olamıyor. O zaman sayın Bahçeli nasıl iktidar olabiliriz veya iktidarı nasıl oluşturabiliriz, böyle bir arayışın içinde olması lazım. Yüzde 60 derken ben bunu kastediyorum. Çünkü üç siyasal parti de iktidarda olan partiye seçim meydanlarında hesap soracağını söyledi, onları iktidardan indireceğini söyledi, kendi vaatleri vardı, vaatlerde ortak noktaları vardı. Bütün bunları dikkate alarak yapılabilirdi bir koalisyon kurulabilirdi. Veya bir muhalefet partisinin diyelim ki CHP’nin azınlık hükümetine destek verilebilirdi. Bu açıkça söylenebilirdi. Dolayısıyla bütün bu süreç, biz koalisyon kurmak istedik olmadı, azınlık hükümetine destek vermek istedik olmadı diye bilirdi. Ama bugün öyle bir şans yok.

BU TABLODAN HOŞUMUZA GİDER BİR ŞEY ÇIKTI

Bu tablodan bizim hoşumuza giden bir şey çıktı. O da şu. Zıt kutuplar olarak bizim siyasetimizde yer alan HDP ve MHP ikisi de mutlaka CHP’nin iktidarda olmasını istedi. Bu da zıt kutuplar olmasına karşın CHP’nin Türkiye’nin çıkarlarına hizmet eden bir parti olduğunu ve bu algıyı da bir anlamda söylemleriyle desteklediler teşekkür ediyoruz iki siyasi partiye de.

SEÇİM HÜKÜMETİ DEĞİL SARAY’INHÜKÜMETİ

– Seçim hükümetin siz üye vermeyeceğinizi söylediniz ama CHP’den isimlere teklif geldi. Birincisi, bakanlık teklif edilen isimler sizce özellikle mi seçilmiş? İkincisi de Anayasaya göre seçim hükümetine partiler yer alıyor, neden en azından bulunacağınız yere sahip çıkma gereği hissetmediniz?

Anayasanın seçim hükümetini öngören maddesine gelmeden önce tüketilmesi gereken bir süre vardı. 5 gün olur 15 gün olur, 25 gün olur, bir zorunluluk yok orada. O süre tüketilmeden hele hele doğrudan seçim dayatması ile bir seçim hükümeti kuruldu. Bu seçim hükümeti açık net, bütün hukuk kuralları ihlal edilerek kurulan bir seçim hükümeti. Biz hukukun üstünlüğünü savunan bir siyasal partiyiz, demokrasiyi savunan bir siyasi partiyiz, milli iradeye saygı gösteren bir siyasi partiyiz. Kurulan hükümet bu üç alandan da yoksun. Dolayısıyla kurulan hükümet Saray’ın hükümeti. Onun talimatlarını yerine getiren bir hükümet. Görünen tablo bu.

SEÇİM HÜKÜMETİNE GİRMEK MEŞRULAŞTIRMAKTIR

–  Ama siz olsaydınız o talimatı yerine getirmezdiniz. Sonuçta Anayasal sizin yetkiniz var.

Orada yalnız şöyle bir sorun var. O zaman bu hükümet anayasal kurallar hiç sayılarak kurulduğu zaman CHP olarak biz anayasayı savunan, hukukun üstünlüğünü savunan, demokrasiyi savunan bir parti olarak nasıl yer alacağız. Bize dönüp şu soruyu sormayacaklar mıydı, ‘kardeşim anayasaya aykırı düzenlemeler yapıldı, teamüllere aykırı uygulamalar yapıldı, siz de bu aykırı uygulamalara destek vererek bir anlamda meşrulaştırdınız siz bunları’ diyeceklerdi. O zaman da haklı olacaklardı. Biz anayasa ve teamüllere aykırı olan uygulamalara meşruiyet kazandıran bir parti değiliz. Bunu çok açık, çok net söyledik. Arkadaşlarımızın seçilmesi hani acaba gelirler mi katılırlar mı diye özel beklenti içinde de olabilirler ama..

BAKANLIK TEKLİF EDİLEN İSİMLER ÖZEL SEÇİM AMA…

– Özel bir seçim miydi sizce?

Kendilerine göre özel bir seçim tabi.

– CHP’nin içinde de bir karışıklık yaratmayı amaçlayan bir seçim miydi?

Öyle bir amaçları var, öyle görünüyor ama aramızda görüş olarak ton farklılıkları olsa bile hukuk gibi, anayasa gibi, hukukun üstünlüğü gibi, demokrasi gibi hiç birimizin yadsımayacağı temel bir faydamız var.

NE DEMEK SEÇİM GÜVENLİĞİNİ SAĞLAYAMIYORUM

–  Size göre 1 Kasım’da seçim yapılabilecek mi? Bu mesele çok konuşuluyor, çatışma sürecinin başlamasıyla seçim güvenliği ile ilgili endişeler dile getiriliyor.

Seçimin güvenliğini sağlayamıyorum diyorsa bir hükümet o zaman onun hükümet olma kararlılığı ya da azmi ya da konumu tartışılır. Ne demek seçim güvenliğini sağlayamıyorum.  Düne kadar seçim güvenliği vardı da şimdi mi ortadan kalktı.

ARTIK AKP’NİN TÜRKİYE’Yİ YÖNETME ŞANSI SIFIR

– Yalnız Güneydoğu’da durum, milletvekilleriniz de gidiyor çok parlak görünmüyor. Cizre’de, Silopi’de, Hakkari’de, Ağrı’da, Diyarbakır’da… O barikatlar, o hendekler varken seçim nasıl yapılacak?

Hepsini biliyoruz. Sorulması gereken soru şu. Bu ülkeyi bu hale kim getirdi? Temel bir soru, bu ülkeyi bu hale kim getirdi? Ben yönetmedim bu ülkeyi, 13 yıldır da yönetmiyorum. 13 yıldık tek başına yöneten bir siyasal iktidar var. 13 yıldır Türkiye’yi buraya getirdi. Artık Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiye’yi yönetemez, yönetme şansı sıfırdır.

HİÇ BİR BATILI LİDER ERDOĞAN İLE FOTOĞFRAF VERMEK İSTEMEZ

– Bugünkü tablodan yola çıkarak mı söylüyorsunuz?

Elbette, yönetme şansı sıfırdır. Ben bunu sadece Doğu için söylemiyorum, hem içeride hem dışarıda hiçbir Batılı lider Erdoğan ile aynı karenin içerisinde fotoğraf vermek istemez, istemiyor da zaten. Sorulması gereken soru şu. Neden aynı karede fotoğraf vermek istemiyorlar? Temel bir sorudur bu. AB ile olan ilişkilerimiz, Ortadoğu bataklığına saplanıp kalmamız, dış politikanın bu hale gelmiş olması. Nasıl yönetecekler?

MHP HER ŞEYE HAYIR DİYOR HDP DENKLEM DIŞI

Okyanusta rüzgara kapılan gemi gibi Türkiye bir yerlere gidiyor. Hepimizin bunu bilmesi lazım. Ve hepimizin düşünmesi lazım. Türkiye’ye ateş çemberinden kim çıkarır? Açık net düşünelim. AKP var bu noktaya getirdi, ateş çemberinin içine koydu. MHP var her şeye hayır diyor. HDP var denklemin dışında. Geriye bir tek parti kalıyor CHP.

TÜRKİYE’Yİ İÇİNDE BULUNDUĞU SORUNDAN ANCAK CHP ÇIKARIR

Az önce örneğini verdim hem HDP hem MHP, CHP’nin mutlaka yönetimde olmasını istiyor. Çünkü CHP’nin kuralları belli, ilkeleri belli, cumhuriyetin kuruluş felsefesine saygısı belli, o felsefe üzerinden kurulan devleti geliştirmek, büyütmek gibi bir amacı belli. Laik, demokratik, sosyal hukuk devletine bağlılığı belli, ayrışmayı değil kaynaştırmayı sağlayacak bir parti olması o kültürden gelmesi belli.  Bütün bu talep neyden kaynaklanıyor, içinde bulunduğu sorundan ancak CHP çıkarır Türkiye’yi bu düşünülüyor. Geldiğimiz nokta da bu.

SEÇİM SÜRECİNDE OLAYLARIN BİRAZ DAHA YATIŞACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM

–  Geldiğimiz noktaya gerçekçi olarak baktığımız da bir sorun var. Can yanıyor, şehit haberleri geliyor, çocuklar ölüyor, şehirlerde bir yaşanılamaz hava var, özellikle Doğu ve Güneydoğu’da. Bu seçimin sağlıklı yapılması konusunda bir sorun yaratmaz mı sizce?

Vatandaşlar gidecekler herhangi bir okulda oy kullanacaklar. Siz bunun güvenliğini alabilirsiniz, güvenlik önlemini.

– Mahalliye giremiyor polis, girdiği zaman çatışma oluyor…

Ben seçim sürecinde olayların biraz daha yatışacağını düşünüyorum.

ŞU ANDA PKK KAÇAK SARAYA HİZMET EDİYOR

– Seçim sürecinde yeniden bir çatışmasızlık ortamına mı dönüleceğini düşünüyorsunuz?

Şu anda zaten PKK kaçak saraya hizmet ediyor. Gayet açık hepimiz biliyoruz zaten. Düne kadar çatışma yoktu da birden bire ne oldu böyle?

– Ne oldu sizce?

8 Haziran sabahı niye böyle bir tablo çıktı? Çünkü diyor ki ‘ey millet sen oy verdin tek başına ben iktidar olamıyorum, benim iktidar olmam lazım tek başıma, benim hırslarım var, benim kinim var, benim öfkem var, benim ayrıştırma politikalarım var, tekrar seçim yaptıracağım’ diyor. ‘Ta ki benim dediğimi kabul ettirinceye kadar’. Ne olacak, bak çatışma çıktı orada, çatışmayı çıkardılar.

PKK’YI BAĞIMSIZ BİR ÖRGÜT OLARAK DÜŞÜNMEK EN BÜYÜK HATA

-PKK neden zemin hazırlasın böyle bir şeye?

PKK’yı bağımsız bir örgüt olarak düşünmek en büyük hatadır. Dolayısıyla böyle bir tablo çıktı ortaya. Şimdi nedir bu tablo; kaos var Türkiye’de, ekonomi kötüye gidiyor bakın, neden ben tek başıma olmadım diye.

GELECEĞİ DÜŞÜNMEDİLER HEP CEPLERİNİ DÜŞÜNDÜLER

Zaten istikrar yok ki hangi istikrar vardı Türkiye’de. Seçimlerden önce dolar yükselmiyor muydu, ekonomi kötü değil miydi, kötüydü zaten. Hangi istikrardan söz ediyoruz. Ortada doların bol olduğu bütün dünyada her taraftan doların fışkırdığı dönemlerde doğru bir sorun yoktu. Şimdi o kayboldu. Dünya da değişti. Ama akıllı ülkeler geleceği iyi hesapladıkları için önlemlerini önceden aldılar. Bizim yöneticiler geleceği hiçbir zaman düşünmediler ki, bunlar hep ceplerini düşündüler, yakınlarını düşündüler, çıkarlarını düşündüler ve Türkiye’yi bu noktaya getirdiler.

– İktidarı için Türkiye’de kaos yaratan bir liderden, bir devlet adamından ya da bir yöneticiden bahsediyoruz Cumhurbaşkanı’ndan. O kaosun karşılığında gelen şehit cenazeleri var ölen insanlar var. İkisini biraraya getirdiğiniz de insanın tüyleri diken diken oluyor. O ağırlıkla söylüyorsunuz siz  bunları değil mi?

Evet. Umurunda bile değil. Çünkü devlet akılla yönetilir, sağduyuyla yönetilir, bilgiyle, birikimle yönetilir, teamüllerle yönetilir, hukukla yönetilir. Bunların hiç birisi söz konusu değil. Bilgi, hangi bilgi; teamül, ne diyor teamül, benim koyduğum kural geçerlidir diyor, teamül yoktur. Akılla yönetilir. Bir insan aklını hırsına teslim etmişse yönetemezsiniz. Bir insanın elbette hırsları olabilir ama akılla kontrol edildiği zaman o hırslar risk oluşturmaz. Siz Türkiye’yi ateşe attınız. Bugün gidin Doğu, Güneydoğu’da da Batı’da da herhangi bir vatandaşa sorun, Türkiye’yi kaosa sürükleyen kimdir, söyleyecekleri üç tane sözcük var. Recep Tayyip Erdoğan. Bu gayet basit.

BEDELLİ ASKERLİK İPTAL EDİLMEZ ÇIKAN BİR YASA VAR

– Bir astsubayın açıklaması var, şehit cenazesinde, “Türkiye’de zenginler asker olmaz, dolayısıyla şehit de olmaz” diye. Bir de yarbayın sözleri vardı, Türkiye bu açıklamaları konuşuyor. Sizin de bedelli askerlikle ilgili Gürsel Tekin’in bir açıklaması vardı, bedelli askerliği iptal edeceğiz diye. Burada bir terslik görüyor musunuz?

Bedelli askerlik iptal edilmez. Bu hangi amaçla söylendi onu bilmiyorum ama çıkan bir yasa var, o yasanın gereği dolayısıyla insanlar yararlanmışlardır, dolayısıyla onu iptal edip, sizi zorla askere alacağız demek hem hukuki değil, hem akılcı değil, mantıklı değil.

FAKİRLERİN  ÖLDÜĞÜ ALGI DEĞİL GERÇEK

– Ama zenginler yaşıyor, fakirler ölüyor diye genel bir kanaat var, algı var.

Algı değil bu bir gerçek. Şehit cenazelerine gidin, resmi törenlerde, şehit cenazesinin hemen arkasında annesini, babasını, eşini, çocuklarını, akrabalarını, amcalarını görürsünüz. Yüzde 99,9’u yoksul halk çocukları. Görüyoruz zaten biz bunu. Bu tabloyu görüyoruz. Bu tablo bizim önümüzde duruyor zaten. Durumu iyi olan zaten bedelli askerlik yapıyor, askere gitmiyor.

KÖKLÜ KALICI ADIMLAR ATMAZSANIZ SORUN ÇÖZÜLMEZ

– Sizin çözümünüz, öneriniz ne burada?

Askerliği şöyle ya da böyle yapacağız demekle sorun çözülmez. Siz toplumsal barışı sağlayacak köklü, kalıcı adımlar atmazsanız sorun çözülmez. Bu sorun silahla çözülmez, kavgaya çözülmez, ölümle, göz yaşıyla çözülmez. Bu sorun akılla, mantıkla, görüşmeyle, konuşmayla öyle çözülür. Biz neden çözüm yeri parlamento almalıdır diye ısrarla söyledik, her seferinde reddettiler, sonunda evet siz haklıymışsınız dediler. Parlamentoda Türkiye’nin en temel sorununa çözüm, parlamento çözüm üretemiyorsa parlamenter sistem tartışılır. Oturup orada tartışmamız, çözmemiz lazım bu sorunu.

PKK’YI BİLMEM AMA BU SORUN ÇÖZÜLEBİLİR

– PKK bağımsız bir örgüt değil derken, kan akmaması için iktidarınız halinde PKK da mı pozisyon değiştirir?

PKK’yı bilemem. Ama bu sorun çözülebilir. Bu sorunu ancak ve ancak CHP çözer. Bakın biz bir yöntem üzerinde Meclis’te uzlaşma komisyonu kurulacak dedik, her parti eşit sayıda milletvekili verecek. Bunu MHP kabul etmedi, AKP olmaz dedi. Ama bunun yasasını çıkaracağız. Türkiye’nin en temel sorunu bu Meclis’te çözülmeyecekse sizin parlamentoda ne işiniz var. Aylık almak için mi geliyorsunuz parlamentoya. Emin olun bütün şehit yakınlarına şikayet ederiz. Onun dışında biz parlamentoda uzlaşma komisyonuna paralel çalışacak bir akil adamlar heyeti olsun dedik. Eş güdüm içinde çalışsınlar dedik. Biz 27 tane de kanun teklifi verdik, bu sorunu çözmek için. Dolayısıyla bu sorun çözülmez değil. Bakın biz muhalefet partisiyiz. IRA sorunu nasıl çözüldü, biz oraya milletvekili arkadaşlarımızı gönderdik. Yine benzer olayların yaşandığı ülkelerde sorun nasıl çözüldü milletvekili arkadaşlarımızı gönderdik. Bu sorun nasıl çözüldü acaba, biz de benzerinden yararlanabilir miyiz diye. Bütün bunları, alt yapısını o tartışmalardan, oradan elde ettiğimiz bilgilerden, gözlemlerden alıp, süzüp kendi ülkemizin koşullarına uygun böyle bir tablo ortaya çıkardık.

BUYURUN İKİ BALDIRI ÇIPLAĞI GÖRÜN

– Önce silahla çözülmeyeceğini herhalde kabul etmek gerekiyor

Onu en başta söyledim. ‘İki baldırı çıplak’ edebiyatıyla başladı biliyorsunuz. Dönemin başbakanı söylemişti. Buyurun iki baldırı çıplağı görün. Geleceği görmeyen, geleceği iyi okumayan düzeysiz politikacılar buraya getirdi aslında bu sorunu. Bu sorun çoktan çözülebilirdi, kalıcı olarak da çözülebilirdi ama olmadı.

HDP PARLAMENTODA OLMALI MEŞRU MUHATAP OLMALI

– HDP nerede burada, denklem dışı dediniz?

Hayır HDP parlamentoda, parlamentoda olmalı. Sorunun çözümünde bizim meşru muhatabımız HDP olmalı.

– PKK da değil Öcalan da değil?

Hayır, meşru muhatabınız vardır, halkın oyuyla seçilmiş gelmiştir, muhatabınız vardır.

PKK’NIN BU TAVRI HDP’YE DE ZARAR VERİYOR

–  HDP yeterince üzerine düşeni yapabiliyor mu sizce ya da PKK aslında onun da oyun alanını daralttı mı, çünkü öyle bir yorum da var?

– Bu tavır elbette bugünkü tavır HDP’ye de zarar veriyor

İSEMLERE BEN KARAR VERMİYORUM

– Seçimlere gelirsek, mesele İstanbul İl Başkanı Murat Karayalçın’ı aday gösterecek misiniz? Milletvekili aday listelerinin 7 Haziran seçimleriyle yüzde 99,9 aynı olacağınızı söylediniz. O yüzde birlik değişiklikte kriterleriniz ne olacak mesela?

Herhangi bir olağanüstü bir neden olur da bir kişi listede yer almaz, bilemem onu şimdiden söyleyemem veya bir kişi gönüllü olarak çekilmiş olabilir, liste değişmiş olur. Veya bizim milletvekili çıkaramadığımız yerler var, oralarda yeni adaylar olur, yeni adayları  koyarız. İşte Kahramanmaraş’ta var, Niğde var, Kırşehir var, Nevşehir var, baktığınız zaman Tunceli var. Buralarda belki yeni adaylarla yola çıkılabilir. İsim üzerinde konuşmak doğru değil. Çünkü bu konuda kararı ben değil…

GAMZE İLGEZDİ’YE DESTEK

– Çok simge bir isim var Gamze İlgezdi yeniden milletvekili olur mu, çünkü tartışılan bir isimdi?

Onlar bence siyasetçilere ders verecek çok önemli bir adım attılar, gittiler Kartal savcılığına kendileriyle ilgili, kendi mal varlıklarıyla ilgili suç duyurusunda bulundular. Dönem AKP’nin dönemi, savcı onların savcıları, baksınlar bir şey varsa… O yürekliliği iktidar partisinden yani AKP’den hiç kimse gösteremedi. Bunlar gösteriyorlar, kendilerine güveniyorlar. Buyurun varsa bir şeyimiz ortaya çıkarın diyorlar.

1 KASIM TABLOSUNA BAKACAĞIZ AMACIMIZ CHP İKTİDARI

– Yapılan anketler, değerlendirmeler 1 Kasım seçimleri sonrasında da bir koalisyon tablosu çıkabileceği yönünde. Bugün baktığınızda eğer 2 Kasım’da benzer bir tablo çıkarsa, bir koalisyon hükümeti daha mı kolay kurulur? Nasıl görüyorsunuz?

1 Kasım’dan sonra ortaya çıkacak tabloya bakacağız. Amacımız, hedefimiz CHP’nin iktidar olmasıdır. CHP’nin iktidar olmadığı bir ortamda Türkiye’nin sorunlarına kimse çözüm üretemez. Çünkü herkes Türkiye’yi değil, diğer siyasi partiler için diyorum Türkiye’yi değil, kendilerinin ve partilerinin geleceğini düşünüyorlar. Türk siyasal yapılanmasında şu anda parlamentoda olan siyasal yapılanmada Türkiye’yi düşünen tek bir parti var o da CHP.

– Peki bunu nasıl duyuracaksınız, basından şikayetçi misiniz, televizyonlardan gazetelerden?

Seçim meydanlarında söyleyeceğiz, adaylarımız söyleyecek, il başkanlarımız, ilçe başkanlarımız söyleyecek. Ulaşabildiğimiz kadarıyla bunu söyleyeceğiz.  Havuz medyasının olduğu bir ülkede ben medyadan şikayetçi değilim derseniz doğru olmaz zaten. Gazetecinin bağımsız olması lazım, özgür olması lazım, haberi istediği gibi yapması lazım, objektif yapması lazım, eleştirel gözle bakması lazım. Ama bunların çoğu maalesef yok.


GÖREV VERİLMEZ ENDİŞESİ TAŞIMIYORUM VERMEK ZORUNDA

– Eğer 1 Kasım seçimleri sonrasında CHP’ye düşerse Cumhurbaşkanı tarafından görevlendirileceğinizi düşünüyor musunuz, bir endişeniz var mı?

Hiç endişe taşımıyorum. Benim koltuk merakım yok o beyefendinin koltuk merakı var. Benim saray merakım da yok onun saray merakı var. Benim ülkemin geleceği ile ilgili kaygılarım var onun kendi ailesinin geleceğiyle ilgili kaygıları var. Aramızda dünya kadar fark var. Ben anayasal kurallar olduğu sürece o kurallara uyarım. Yani görev verilirse giderim. En başından beri söylemiştim. Ya da çok olağanüstü bir durum çıkarsa ne bileyim bir savaş çıkar bir şey olursa o zaman giderim.
– Öyle bir durum olursa size görev verileceğini düşünüyorsunuz, endişeniz yok anlaşılan.
Vermek zorunda, vermek zorunda.